Ümit
Culduz’un saptamasıdır:
“Bugüne
kadar bu siteden 10 bin üye kaçmış, Erol Bey! Acaba neden kaçmışlar, merak
ettiniz mi? Bıkar kaçarsın, tad vermez kaçarsın, TÜKENİRSİN, söyleyecek sözün
kalmamıştır kaçarsın. Uzatmayayım, binlerce nedeni vardır bunun.”
Zamanında
Melih Cevdet Anday’a da bir arkadaşı söylemiş:
“Yazmaya
birlikte başladık, ben bıraktım, sen devam ettin.”
Onun
buna yanıtı şuydu:
“Yazmaya
başlanır, yazmak bırakılmaz.”
Ben de
diyorum ki:
“Blog
yazmaya başlanır, blog yazmak bırakılmaz.”
Blogculuk
kimseye bir şey vaat etmedi. Blogla kimsenin sözleşmesi olmadı. Küstüm,
oynamıyom, olmuyor yani.
Bununla (para
kazanan, kişi veya marka reklamı yapan) ticari blogcuları kastetmiyoruz.
Culduz’un
saptamaları doğrudur.
Ancak,
son 10 yılda bu kadar blogcu bıraktıysa, bunun tek nedeni şudur:
Türk
gibi başla ama asla Türk gibi bitirme.
Ancak,
hala on binlerce hevesli var. 1 kişi gidiyor, 5 kişi geliyor.
Girin
şiir ve düzyazı sitelerine, binlerce kişi de oralarda yazar olarak mevcut. Bol
bol okunuyorlar da.
Facebook
ve Twitter yazarları da ayrı tip. Onedio bile, ayrı bir tipleme yarattı.
Yani,
hala ve hep:
Bizde 3
kişiden 5’i yazar.
MB’un
ilk yılında en çok okunanlarla, bugün en çok okunanlar bambaşka kişiler. Yarın
yine değişecek.
Gidenlerin
çoğu, azalan ilgiden dolayı gitti yani. Küstüler, oynamadılar.
(Ara
nağme: 1 yazıyla 1 günde 50 bin okunacağıma, 250 yazıyla 100 günde 50 bin
okunmayı yeğlerim. Şu anda ise, 1.500 küsur yazıyla, 17 günde 50 bin
okunuyorum.)
Az
yazmak, bizim yazarların en büyük derdi:
15 bin
kişi günde 75 metin yazıyor. 200 günde 1 metin yazıyor 1 yazar yani. Bu, 10 yıl
önce 20 gündü.
Eh,
maratonda depar atılmıyor yani. Bana da boşuna, ishal gibi yazıyorsun bilader,
demediler. 10 yılda internete 8 bini ünik, 12 bin metin koymayı herkes
beceremiyor. 10-20 konuda aynı anda yazan da yok. Oysa internet, sizden bunu
talep ediyor.
Kendi
hesabıma, MB’a gelmeden önce de, bize Osmanlı’dan gelen gazete köşe yazısı geleneğini sever ve
üstlenir olmuştum. Okur da ona bağlı hala. Beyinsel sürü çobanı (kanaat önderi, akil adam, vd) olmamak için de, arada
bir tatlı sert, okuru silkeliyorum, hata kafa gömüyorum.
Tabii,
bir de 42 yıldır aralıklı, 32 yıldır sürekli yazmamın da payı var. İlk 3-4 bin
sayfam bir yerlerde elyazısı olarak, uyuyor amcası. Yayınlanmayacaklar amcası.
Berbat yani amcası.
Tabii,
tüm bu yazılan ilkelere ne geçmiteki blogcular uydu, ne de şimdikiler uyuyor,
ne de gelecektekiler uyacak.
Çünkü:
Kimsenin
yazmaya saygısı yok.
Yazıya
saygısı yok önce.
Yazara
saygısı yok önce.
Kendine
saygısı yok önce, kalitesiz iş yapmayı kendine yedirebiliyor pekala.
Blogcularımız
sözlü kültür geleneğini sürdürme çabasında hala, yazının 6 bininci yılında
bile.
Blog,
bir yazı ve yazın türüdür efendiler.
Ne
niyetine yerseniz, o değildir.
Log
bilmeden, blog yazılmaz.
E-grup
veya forum-liste bilmeden de, blog yazılmaz.
Okumadan
da, blog yazılmaz.
Okumadan,
insan da olunmaz. Ümmiler, kelebek türünden olmayan yaratıklardır.
Yani:
Blog
dediğin, 25 yıllık ‘yazın türü’sel bir gelenektir ve kuralları çoktaan
bellidir.
Yazısal zanaatın kurallarına uyarsanız, benim
gibi Dünya’nın en sapa ve ayaz konularında yazsanız bile, okunursunuz.
Uymazsanız,
küser oynamazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder