Salı, Mart 01, 2016

Blogculuğa Başlayanlar, Blogculuğu Bırakanlar

Ümit Culduz’un saptamasıdır:
“Bugüne kadar bu siteden 10 bin üye kaçmış, Erol Bey! Acaba neden kaçmışlar, merak ettiniz mi? Bıkar kaçarsın, tad vermez kaçarsın, TÜKENİRSİN, söyleyecek sözün kalmamıştır kaçarsın. Uzatmayayım, binlerce nedeni vardır bunun.”
Zamanında Melih Cevdet Anday’a da bir arkadaşı söylemiş:
“Yazmaya birlikte başladık, ben bıraktım, sen devam ettin.”
Onun buna yanıtı şuydu:
“Yazmaya başlanır, yazmak bırakılmaz.”
Ben de diyorum ki:
“Blog yazmaya başlanır, blog yazmak bırakılmaz.”
Blogculuk kimseye bir şey vaat etmedi. Blogla kimsenin sözleşmesi olmadı. Küstüm, oynamıyom, olmuyor yani.
Bununla (para kazanan, kişi veya marka reklamı yapan) ticari blogcuları kastetmiyoruz.
Culduz’un saptamaları doğrudur.
Ancak, son 10 yılda bu kadar blogcu bıraktıysa, bunun tek nedeni şudur:
Türk gibi başla ama asla Türk gibi bitirme.
Ancak, hala on binlerce hevesli var. 1 kişi gidiyor, 5 kişi geliyor.
Girin şiir ve düzyazı sitelerine, binlerce kişi de oralarda yazar olarak mevcut. Bol bol okunuyorlar da.
Facebook ve Twitter yazarları da ayrı tip. Onedio bile, ayrı bir tipleme yarattı.
Yani, hala ve hep:
Bizde 3 kişiden 5’i yazar.
MB’un ilk yılında en çok okunanlarla, bugün en çok okunanlar bambaşka kişiler. Yarın yine değişecek.
Gidenlerin çoğu, azalan ilgiden dolayı gitti yani. Küstüler, oynamadılar.
(Ara nağme: 1 yazıyla 1 günde 50 bin okunacağıma, 250 yazıyla 100 günde 50 bin okunmayı yeğlerim. Şu anda ise, 1.500 küsur yazıyla, 17 günde 50 bin okunuyorum.)
Az yazmak, bizim yazarların en büyük derdi:
15 bin kişi günde 75 metin yazıyor. 200 günde 1 metin yazıyor 1 yazar yani. Bu, 10 yıl önce 20 gündü.
Eh, maratonda depar atılmıyor yani. Bana da boşuna, ishal gibi yazıyorsun bilader, demediler. 10 yılda internete 8 bini ünik, 12 bin metin koymayı herkes beceremiyor. 10-20 konuda aynı anda yazan da yok. Oysa internet, sizden bunu talep ediyor.
Kendi hesabıma, MB’a gelmeden önce de, bize Osmanlı’dan gelen gazete köşe yazısı geleneğini sever ve üstlenir olmuştum. Okur da ona bağlı hala. Beyinsel sürü çobanı (kanaat önderi, akil adam, vd) olmamak için de, arada bir tatlı sert, okuru silkeliyorum, hata kafa gömüyorum.
Tabii, bir de 42 yıldır aralıklı, 32 yıldır sürekli yazmamın da payı var. İlk 3-4 bin sayfam bir yerlerde elyazısı olarak, uyuyor amcası. Yayınlanmayacaklar amcası. Berbat yani amcası.
Tabii, tüm bu yazılan ilkelere ne geçmiteki blogcular uydu, ne de şimdikiler uyuyor, ne de gelecektekiler uyacak.
Çünkü:
Kimsenin yazmaya saygısı yok.
Yazıya saygısı yok önce.
Yazara saygısı yok önce.
Kendine saygısı yok önce, kalitesiz iş yapmayı kendine yedirebiliyor pekala.
Blogcularımız sözlü kültür geleneğini sürdürme çabasında hala, yazının 6 bininci yılında bile.
Blog, bir yazı ve yazın türüdür efendiler.
Ne niyetine yerseniz, o değildir.
Log bilmeden, blog yazılmaz.
E-grup veya forum-liste bilmeden de, blog yazılmaz.
Okumadan da, blog yazılmaz.
Okumadan, insan da olunmaz. Ümmiler, kelebek türünden olmayan yaratıklardır.
Yani:
Blog dediğin, 25 yıllık ‘yazın türü’sel bir gelenektir ve kuralları çoktaan bellidir.
Yazısal zanaatın kurallarına uyarsanız, benim gibi Dünya’nın en sapa ve ayaz konularında yazsanız bile, okunursunuz.

Uymazsanız, küser oynamazsınız.

Hiç yorum yok: