Salı, Şubat 26, 2019

Lümpenlerin İstilası TC 2014: 5 Yıl Sonra 2019


Arap Baharı süreci, 1. ve 2. Irak Savaşı’ndan farklı bir süreç ve 400’lerdeki AB ülkelerindeki Kavimler Göçü’ne benzer bir süreç olarak, Libya’yı da yıkarak ama göç sürecinin dışında bırakarak, 2011’den itibaren, 20 milyon Suriyeli’nin 4 milyonunu, 2013 ilk dalgası, 2015 son dalgası ile Türkiye’ye taşıdı.
Bunun gözlem momenti 2014 idi. O zaman Esed gidici idi.
Şu anki gözlem momenti 2019. Şimdi Esed kalıcı gibi.
4 milyonun 300-400 bini ülkelerine geri dönmüş durumda. 3,6 milyonu Türkiye’nin çeşitli illerinde göçmen kamplarına yerleştirildi. (Bakınız: Halepçe kaçanı Kürtler’in ve İstanbul’daki ilk dalga ve oradan sürülen Afrikalılar’ın toplama-göçmen kampları ki bu da, alaturka göçmen-toplama kampları konusu için ayrı bir metin gerektirir ama konuyla ilgili röportajlar ve kitaplar var.)
Bu 4 milyonun 4 milyonu da pratikte sıfır yıl eğitimli, yani ümmi altkültürlü. Ayrıca, bizim Alamancılar’ın Almanya’da ısrarla yıllarca Almanca öğrenmemeleri gibi, bu Suriyeliler de, ısrarla birkaç yıldır Türkçe öğrenmediler. (Bakınız: Lümpen halkların ters tepen kültürel kimlik davranışları.)
Bunların % 1-5’i, Türkiye’de 15-20 bin şirket kurdu, yani sınıf atladı. Bu oran, bizim Alamancılar için de kabaca aynı. (Bakınız: Lümpen halkların özgün mekanlarında sıfır çabayla herşeyi devletten beklerken, gecekonduda veya gurbet ellerde aşırı çalışıp sınıf atlaması davranışı.)
Bu kümesel ikileme, şunun (karşılaştır-karşıtlaştır) için yapılıyor:
Türkiye 1877’den beridir, yüksek oranlı ve kabaca eşzamanlı olarak içe ve dışa birlikte göç veren ender ülkelerden biri oldu: 1877-1924 arasında, 12 milyonda 3 milyon % 25 içe, 3 milyon / % 25 dışa; 1960-1980 arasında 40-60 milyonda 4 milyon % 6,67-10 dışa göç, 2013-2015 arasında, 75-80 milyonda 4 milyon / % 5 içe göç, 2016-2018 arasında, ülkenin en eğitimli ve en paralı 400 bini / %o 5’i dışa göç. (Bakınız: Son bölüm, tam da ‘Lümpenlerin İstilası’ kitabının içindekilerine kavramsal çerçeve durumunda.)
Suriyeliler’in tamamının TC vatandaşı yapılması mümkün değil. Artı, artık maksimum % 50’si geri gönderilebilir. Kalan % 50’nin de ancak yarısı, yani 1 milyonu dışa (tüm Dünya’ya) gönderilebilir.
Soru şu:
Geriye kalan bu insanlar ne olacak?
Yanıt:
Herhangi bir şey olabilmeleri veya yapılabilmeleri mümkün değil: Tıpkı Alamancılar gibi tarih kubruna hafriyat olacaklar: Kız çocuklar fahişe, erkek çocuklar kriminal / terörist olacaklar, aslında oldular bile çoktan. İşte, Kavimler Göçü’nün ve genelde büyük göçlerin kültürel yıkıcılığının ana nedeni bu. Kültürel fermentasyonu yaratan da, çokça bu global demografik dilim.
Ocak 2019 itibarıyla tanımlanan sosyal moloz (18-20 yaş arasındaki yeterli eğitimsiz, niteliksiz, işsiz, evliliksiz, zihinsel ve kültürel oryantasyonsuz (mentel ve kültürel regresyonlu ve konfüzyonlu), vd) kesimi gibi, bunlar da tarihsel molozlara örnekleme olmakta bu Suriyeliler.
1960’lardaki taşra ve köy kökenli olan Türkiyeli Alamancılar bile, bu kadar sosyal ve tarihsel moloz değildiler. (Bakınız: 3. ve 4. Dünya farkı ve Türkiye’nin 3. Dünya’dan 4. Dünya’ya kay(dırıl)ışı.) En azından, 50 yılda kendilerine 50, Almanya’ya 50 milyar avro ekonomik artı-değer ürettiler. Bu Suriyeliler ise, ekonomik eksi-değer üreticisi durumundalar: Türkiye için 5 yılda 10 bin dolar kişi başı x 4 milyon kişi = 40 milyar dolar eksi-değer demek oldular. Artı bu, Keynes’in ‘bir kuyu kazdır, şişe gömdür, kuyuyu kapattır, kuyuyu tekrar açtır, şişeyi çıkarttır’ türünden bir ekonomik durum / vaka değil.
Anımsarsak:
Romalılar, boşalan topraklarını doldurabilmek için, 400’lerde Nordikler’e topraklarını açtılar. Sonuçta Roma yıkıldı, Romalılar’ın kalıcı olarak hiç yenemediği, Nordik kökenli Germenler, Roma-Germen İmparatorluğu’nu kurdular, İtalya’yı / Roma’yı işgal ettiler. (Bakınız: Kapıcının kapıcılık yaptığı apartmanda daire satın alması davranışı.) Dahası, 400-1500 AB Orta Çağ’ında, 970 gibi, ikinci erken rönesansı bile yarattılar. (Bakınız: Barbarların yıktıkları uygarların uygarlık değerlerini kısmen üstlenmesi.)
Demek ki çukur-devlet Roma ertesinde, bugünkü AB’de 400 yıl tam, toplamda 1.100 yıl parçalı engizisyon var oldu. Yani yerel Orta Çağ’lar gerçekten çok uzun sürebiliyor ve Dünya 2000-2200 arasında global çöküş / engizisyon / faşizm dönemlerinden birine girdi.
Suriyeliler’in dahil olduğu (2020 momentindeki) 250 milyonluk Araplar kümesi, 1100’den beridir Orta Çağ’da ve engizisyonda.
Şerh: Ön Asya İslam rönesansını ve eşleniği engizisyonu Araplar değil, Türkler yarattılar ama Arapça olarak / kullanarak, Türkçe değil. (Bakınız: Halkların ad, coğrafya, ırk, dil, din değiştirmesi.)
Çıkış / Sonuç:
Demek ki tüm makro göç dalgaları, rönesans ve engizisyona yönelik, göründüğü kadarıyla birbirinden karşılıklı bağımsız, en az orta boy ölçekte kültürel vektörler üretiyor.
Lümpenlerin İstilası Türkiye 2013-2018 de; öyle olmuşa, oluyora ve olacağa benzer. Suriyeliler’inki şimdilik yalnızca engizisyon vektörü gibi.
(23 + 27 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: