Arap Baharı
süreci, 1. ve 2. Irak Savaşı’ndan farklı bir süreç ve 400’lerdeki AB
ülkelerindeki Kavimler Göçü’ne benzer bir süreç olarak, Libya’yı da yıkarak ama
göç sürecinin dışında bırakarak, 2011’den itibaren, 20 milyon Suriyeli’nin 4
milyonunu, 2013 ilk dalgası, 2015 son dalgası ile Türkiye’ye taşıdı.
Bunun
gözlem momenti 2014 idi. O zaman Esed gidici idi.
Şu anki
gözlem momenti 2019. Şimdi Esed kalıcı gibi.
4
milyonun 300-400 bini ülkelerine geri dönmüş durumda. 3,6 milyonu Türkiye’nin
çeşitli illerinde göçmen kamplarına yerleştirildi. (Bakınız: Halepçe kaçanı
Kürtler’in ve İstanbul’daki ilk dalga ve oradan sürülen Afrikalılar’ın
toplama-göçmen kampları ki bu da, alaturka
göçmen-toplama kampları konusu için ayrı bir metin gerektirir ama konuyla
ilgili röportajlar ve kitaplar var.)
Bu 4 milyonun
4 milyonu da pratikte sıfır yıl eğitimli, yani ümmi altkültürlü. Ayrıca, bizim
Alamancılar’ın Almanya’da ısrarla yıllarca Almanca öğrenmemeleri gibi, bu
Suriyeliler de, ısrarla birkaç yıldır Türkçe öğrenmediler. (Bakınız: Lümpen
halkların ters tepen kültürel kimlik
davranışları.)
Bunların
% 1-5’i, Türkiye’de 15-20 bin şirket kurdu, yani sınıf atladı. Bu oran, bizim
Alamancılar için de kabaca aynı. (Bakınız: Lümpen halkların özgün mekanlarında
sıfır çabayla herşeyi devletten beklerken, gecekonduda veya gurbet ellerde
aşırı çalışıp sınıf atlaması
davranışı.)
Bu
kümesel ikileme, şunun (karşılaştır-karşıtlaştır) için yapılıyor:
Türkiye
1877’den beridir, yüksek oranlı ve kabaca eşzamanlı olarak içe ve dışa birlikte
göç veren ender ülkelerden biri oldu: 1877-1924 arasında, 12 milyonda 3 milyon
% 25 içe, 3 milyon / % 25 dışa; 1960-1980 arasında 40-60 milyonda 4 milyon %
6,67-10 dışa göç, 2013-2015 arasında, 75-80 milyonda 4 milyon / % 5 içe göç,
2016-2018 arasında, ülkenin en eğitimli ve en paralı 400 bini / %o 5’i dışa
göç. (Bakınız: Son bölüm, tam da ‘Lümpenlerin İstilası’ kitabının içindekilerine
kavramsal çerçeve durumunda.)
Suriyeliler’in
tamamının TC vatandaşı yapılması mümkün değil. Artı, artık maksimum % 50’si
geri gönderilebilir. Kalan % 50’nin de ancak yarısı, yani 1 milyonu dışa (tüm
Dünya’ya) gönderilebilir.
Soru şu:
Geriye
kalan bu insanlar ne olacak?
Yanıt:
Herhangi
bir şey olabilmeleri veya yapılabilmeleri mümkün değil: Tıpkı Alamancılar gibi tarih kubruna hafriyat olacaklar: Kız
çocuklar fahişe, erkek çocuklar kriminal / terörist olacaklar, aslında oldular bile
çoktan. İşte, Kavimler Göçü’nün ve genelde büyük göçlerin kültürel
yıkıcılığının ana nedeni bu. Kültürel fermentasyonu yaratan da, çokça bu global
demografik dilim.
Ocak
2019 itibarıyla tanımlanan sosyal moloz
(18-20 yaş arasındaki yeterli eğitimsiz, niteliksiz, işsiz, evliliksiz, zihinsel
ve kültürel oryantasyonsuz (mentel ve kültürel regresyonlu ve konfüzyonlu), vd)
kesimi gibi, bunlar da tarihsel molozlara
örnekleme olmakta bu Suriyeliler.
1960’lardaki
taşra ve köy kökenli olan Türkiyeli Alamancılar bile, bu kadar sosyal ve
tarihsel moloz değildiler. (Bakınız: 3. ve 4. Dünya farkı ve Türkiye’nin 3.
Dünya’dan 4. Dünya’ya kay(dırıl)ışı.) En azından, 50 yılda kendilerine 50,
Almanya’ya 50 milyar avro ekonomik artı-değer ürettiler. Bu Suriyeliler ise,
ekonomik eksi-değer üreticisi durumundalar: Türkiye için 5 yılda 10 bin dolar
kişi başı x 4 milyon kişi = 40 milyar dolar eksi-değer demek oldular. Artı bu,
Keynes’in ‘bir kuyu kazdır, şişe gömdür, kuyuyu kapattır, kuyuyu tekrar açtır,
şişeyi çıkarttır’ türünden bir ekonomik durum / vaka değil.
Anımsarsak:
Romalılar,
boşalan topraklarını doldurabilmek için, 400’lerde Nordikler’e topraklarını açtılar.
Sonuçta Roma yıkıldı, Romalılar’ın kalıcı olarak hiç yenemediği, Nordik kökenli
Germenler, Roma-Germen İmparatorluğu’nu kurdular, İtalya’yı / Roma’yı işgal
ettiler. (Bakınız: Kapıcının kapıcılık yaptığı apartmanda daire satın alması
davranışı.) Dahası, 400-1500 AB Orta Çağ’ında, 970 gibi, ikinci erken rönesansı bile yarattılar. (Bakınız: Barbarların
yıktıkları uygarların uygarlık değerlerini kısmen üstlenmesi.)
Demek ki
çukur-devlet Roma ertesinde, bugünkü
AB’de 400 yıl tam, toplamda 1.100 yıl parçalı engizisyon var oldu. Yani yerel
Orta Çağ’lar gerçekten çok uzun sürebiliyor ve Dünya 2000-2200 arasında global
çöküş / engizisyon / faşizm dönemlerinden birine girdi.
Suriyeliler’in
dahil olduğu (2020 momentindeki) 250 milyonluk Araplar kümesi, 1100’den beridir
Orta Çağ’da ve engizisyonda.
Şerh: Ön
Asya İslam rönesansını ve eşleniği engizisyonu Araplar değil, Türkler
yarattılar ama Arapça olarak / kullanarak, Türkçe değil. (Bakınız: Halkların
ad, coğrafya, ırk, dil, din değiştirmesi.)
Çıkış /
Sonuç:
Demek ki
tüm makro göç dalgaları, rönesans ve engizisyona yönelik, göründüğü kadarıyla
birbirinden karşılıklı bağımsız, en az orta boy ölçekte kültürel vektörler
üretiyor.
Lümpenlerin
İstilası Türkiye 2013-2018 de; öyle olmuşa, oluyora ve olacağa benzer. Suriyeliler’inki
şimdilik yalnızca engizisyon vektörü gibi.
(23 + 27 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder