Sola
atfedilen temel geleneksel siyasal niteliklerden biri ilericiliktir.
Diğer
birçok kavram gibi, ilericilik-gericilik de, aşırı basmakalıp olarak varsayılan
ve kabul edilen, düalist koyutluğu bile basmakalıp olan bir kavram çiftidir.
Toplumbilim;
eğer bir toplum aşırı sabit kalırsa, statikliğin o toplumun kendi üzerine
çökmesine neden olacağını; tersine eğer bir toplum aşırı ve/ya çok hızlı
değişirse, savrulup parçalanabileceğini veya etki-tepki ile eskisinden de geri
koşullara sürüklenebileceğini (bakınız TC Fetret Devri, 2013-2023) tanımlamış.
Diğer
bir gözlmde, devrim sayılan 3 devrim (1789 Fransa, 1917 Rusya, 1949 Çin)
ertesinde de, o toplumların gündelik yaşamının hemen hemen hiç değişmediği
yönünde. Bu açıdan bakılınca, tarihteki asıl-tek-gerçek devrim, Avrasya’da
oluşması 7 binyıl süren Neolitik Devrim olmakta.
Sol-sağ
ve ilericilik-gericilik ayrımına geri dönersek:
Sol ve
sağ, gelir dağılımında ilk ve son % 20’lik gelir dilimlerinin GSYİH’dan ½ ve ve
1/20 alması kadar fark yaratabilmiş ama birincisindeki müreffeh koşullar, o
toplumları daha zeki ve daha bilgili kılmamış, kılamamış. Değir bir deyişle,
G-7 ülkelerinde bile ümmilik kazanmakta, iktidarda sol olsa bile, hatta
özellikle sol sayesinde (göçmen işçilerin haklarını yerli işçilere karşı
korudukları ve göçmenlerin ümmiliğini güçlendirdikleri için): Bunun kanıtı,
Wikipedia’da herhangi bir zaman diliminde bakılan ilk 5 bin madde: İçlerinde
tek bir ciddi sanat, bilim, düşün konusu yok.
1980-2020
içinse, daha ilginç bir ‘durumlar panoraması’ var:
Bir:
İleri
teknolojik kültürel değişimi (muhafazakar-liberal) duble sağ yapmış, sol ise
yalnızca olup biteni izlemiş.
İki:
Toplumsal
değişimi yaratan sağ, aslında toplumsal değişimi, en azından o kadarını ve
biçimini istiyor değil. Zaten bu duble sağın yaptığını sol yapsa, sağ kıyameti
koparırdı. Ek: O duble sağ, aile ve devlet gibi, muhafazakarlığın 2 kale /
kilit kurumunu bile tasfiye etmeyi becerdi.
Üç:
Solun bu
işbirlikçi, artı sağın bu ‘yumurtayı çekiçle kıran’ 40 yıllık icracı ikili
çizgisiyle gelecek silindi, hem de 1945’teki 2 atom bombasının bile sildiğinden
daha çok ve daha kesin silindi. Bu da, yarını içeren değişim-durağanlık
tanımlarının dışında, tümüyle yarınsızlık
demek oldu.
Dört:
Yine de açmaz-polilemma,
Dünya nüfusunun en çok yarısının geleceğini gömebildi.
Beş:
Yanılmış
devlet konusunda, sol da sağ da, 1. Dünya da 3. Dünya da, aynı aymazlığı
yaşadı: 198 devletin üçte ikisi olan 166 devlet, 2020 momentinde yanılmış
devlet konumunda.
Ek 1:
Zaten
sağ ve sol, tüm değişen içerikleriyle bilrilke, 270 yıllık bir 1. Dünya kavram
bütünü olmakta. Sonuçta devrimler; Marx’ın sandığı ve önesürdüğü gibi, 1. Dünya
olan Almanya’da ve Amerika’da değil, 3. Dünya olan Rusya’da ve Çin’de oldu.
Dolayısıyla, başta liberalizm-dışı kalabilen % 50 olmak üzere, bu sağ-sol
açmazından çıkış, 3.-N. Dünya ülkelerinde olacağa benzer.
Ek 2:
Solun da
sağın da gözden kaçırdığı diğer bir nokta, 1980-2020 arasındaki yüksek
teknolojik değişimin popüler, banal, sıradan kültüre, sonuçta ve limitte
geriletici (regressive) etki yapmışlığı gerçeği.
Diğer
bir deyişle internet; aptalları daha aptal, cahilleri daha cahil; ama çok-çok
azınlıktaki zekileri daha zeki, yine çok-çok azınlıktaki bilgilileri daha
bilgili kıldı. (Zeki-bilgililerin aşırı azınlık durumu, sözü geçen dönemde
toplum zeka-bilgi alanının eksilmesi demek oldu.)
İnternetin,
medyanın, şunun bunun aptalları daha aptal, cahilleri daha cahil kılması, neo-faşizmler ve neo-engizisyonlar
yaratılabilmesi için uygun popülist söylemlerin inanılırlığını arttıran bir
veri tabanı demek oldu. Çünkü insanlar, bilgi okyanusunda bir taslık kafatası sürahileriyle
su alamadıkları gibi, varolan sularını da yitirdiler: Aklıselim ve sağduyu
yitti. Neo-popülizm söylemleri de, bu yeni aptallıklar ve yeni cahillikler fay
hatlarını izledi: 1980’den beridir yapay olarak yaratılan neo-cihad x neo-haçlı seferi fay hattı gibi.
Bunun
tek panzehiri var:
Orta
Çağ’daki duvarlı kampüslü bilgi odakları (dsentralize kütüphaneler ve
ansiklopiler), artı Aristo’nun Orta Çağ’daki diyalektik tasımının
sistematikleştirilmesi gibi, 250-5.000 yıl alacak poliyalektik sistemizasyonu.
Eksodus
Homo
Posterus’u vektörleyen, 2. Sanayileşme’nin 9-10 öncü altkültürünün getirdiği
değişimleri, ne sağ ne de sol istemedi. Daha da önemlisi, 2020
tarih-gelecekbilim vektöründe, ne sağ ne de sol, bunu henüz / hala algılayamadı
bile, marksist gelenekten gelen Dünya Sistemi’ciler dahil.
Dolayısıyla,
2020 momentinde insan türünün yarısı gönüllü kulluğunun kurtkapanında hapis,
yarısı ise istemediği bir özgürlükle, standart biyografisinin dışına ve
bilinmeyen bir yarına fırlatılmış durumda.
Bu
makro-makro koşullarda, sağın da solun da yapabileceği veya söyleyebileceği
herhangi bir şey yok: Bilgi Çağı’nda ümmi göçmenlerin eksi zekalılık ve eksi
bilgililik seline ve çölüne teslim olmuş durumdalar. Ancak, krallık konusundaki
söylem değişimleri gibi, bu konular da söylem değişimleri uydurup, aslında eylemsel bir çıkış aramıyor kalacaklar
yine.
Yine de:
Gelecek
hep gelir ve uzun sürer…
Kralların
ve tanrıların sayısı sıfıra doğru gidiyor…
(17-18 Mart 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder