Pazar, Kasım 04, 2018

Kürtler İçin Ayrı Ülke mi, Dil mi?: That’s the Question


Da bu konu, neden ancak 35 yılda akıl edilebilmiş?:
“9 Kürt partisinin, asimilasyonun önlenmesi, Kürt dilinin geliştirilmesi, resmi dil olması ve okullarda öğretilmesi amacıyla, ortak bir platform kurma kararına, HDP'nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'tan destek geldi.”
Bunlar birbirlerini engelleyen şeyler midir?
El cevab:
Ayrı ülke savaşla, bağımsız dil barışla kurulabilir ve savaşla barışın yöntemleri ve yolları, birbirine pek benzemez.
İronik olan şu:
“Ben de cezaevinde Kurmanci dil çalışmalarına büyük bir heyecanla devam ediyorum.”
Yani, meali:
Ben Kürt’üm, fiili kürt politikacısıyım ama Kürtçe bilmiyorum, hem de 35 yıldır.
Sonra da, imam-cemaat ilintisi oluyor.
En başa gidersek:
Kürt entellektüelleri var, Öcalan’dan önce de vardı. Öcalan ortalığa çıkıp, bağımsız ülke önerdiğinde, kimse de çıkıp, dilin ülkeden önce geldiğini söylemedi veya söyleyemedi.
Bunun açılımı şu:
Dünya’da son sömürgesizleşme döneminde (1960-2010 arasında) 100’den 200’e çıkmış ülke sayısına karşın 6 bin halk ve dil var. Kendi kendine alfabeleşme sürecine girmiş 3. Dünya ülkesi ve halkları örnekleri istisna durumda. Onun yerine, Rusya’da olduğu gibi, hegemon kültür alfabesiz dilleri o halklar yazıya geçmeyi istemeden, alfabelileştirmiş.
Yani:
Yazının 5 bininci yılında bile, tüm Dünya halkları yazıya gereksinim duymuyor, gerçek bu ne yazık ki. Bu durum, Kürt halkları ve Kürtçe’ler için de böyle…
Kürt entellektüellerinin önce bunu bilmesi ve öncelik sırasını seçmesi gerekirdi. Şu an ise, ülke de gitti, dil de: 1983-2018 arasındaki Kürtçe’lerin bir bölümü, yazıya geçirilebilecekken geçirilmedikleri için silinip gitti.
Bizim gözlemimiz ve saptamamız şu:
Gündelik yaşamın içinde, özellikle büyükkent olgularının içinde gözleyebildiğimiz kadarıyla, Kürtler dillerini feda ettiler çoktan. Çünkü Kürtçe kursları, bildiğimiz dilbilim fonetiği ve morfetiği üzerinden yürütülmedi. Kürtçe sözlü dil ağırlıklı bir dil olduğu için, konuşulan farklı şiveler yazıya geçirilemedi ve çoğu da silinip gitti, çünkü oto-asimilasyon genç Kürtler’i bu sözlü dil geleneğini üstlenmekten uzak tuttu.
Çingene, kapıyı soyulduktan sonra kilitlermiş. Kürtler de, kapıyı yenildikten sonra kilitlemeye çabalıyorlar ama artık çok geç.
Yine de elde şunlar var:
Taa 19. Yüzyıl’dan kalma Kürtçe yazılı kayıtları var, örneğin Ermeni Alfabesi ile basılmış Kürtçe kitaplar var, sömürgeci hegemonların (özellikle kiliseler üzerinden yürüttükleri) Latin Alfabesi’li Kürtçe metinler var. İlkin bunları tek değil, birden çok merkezde toplamak gerekli: Bildiğiniz Kürtçe külliyat(lar) yani.
Sonra da, son 35 yıl hiç yaşanmamış gibi, gençlerle Kürt Dili’ni yeniden inşa süreci gerekli.
Türkçe; bunu çok onyıllarda, 1930’larda ve 1960’lardaki 2 dalgayla becerdi: 100 bin kelimelik bir dili hiç yoktan var etti.
Kürtçe’nin ve Kürtler’in de yapması gereken budur.
Savaşmayı ve yenmeyi beceremediniz, bari barışı becerebilin…
(3 Kasım 2018)

Hiç yorum yok: