Da bu
konu, neden ancak 35 yılda akıl edilebilmiş?:
“9 Kürt
partisinin, asimilasyonun önlenmesi, Kürt dilinin geliştirilmesi, resmi dil
olması ve okullarda öğretilmesi amacıyla, ortak bir platform kurma kararına,
HDP'nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'tan destek geldi.”
Bunlar
birbirlerini engelleyen şeyler midir?
El
cevab:
Ayrı
ülke savaşla, bağımsız dil barışla kurulabilir ve savaşla barışın yöntemleri ve
yolları, birbirine pek benzemez.
İronik
olan şu:
“Ben de
cezaevinde Kurmanci dil çalışmalarına büyük bir heyecanla devam ediyorum.”
Yani,
meali:
Ben
Kürt’üm, fiili kürt politikacısıyım ama Kürtçe bilmiyorum, hem de 35 yıldır.
Sonra
da, imam-cemaat ilintisi oluyor.
En başa
gidersek:
Kürt
entellektüelleri var, Öcalan’dan önce de vardı. Öcalan ortalığa çıkıp, bağımsız
ülke önerdiğinde, kimse de çıkıp, dilin
ülkeden önce geldiğini söylemedi veya söyleyemedi.
Bunun
açılımı şu:
Dünya’da
son sömürgesizleşme döneminde (1960-2010 arasında) 100’den 200’e çıkmış ülke
sayısına karşın 6 bin halk ve dil var. Kendi
kendine alfabeleşme sürecine girmiş 3. Dünya ülkesi ve halkları örnekleri
istisna durumda. Onun yerine, Rusya’da olduğu gibi, hegemon kültür alfabesiz
dilleri o halklar yazıya geçmeyi istemeden, alfabelileştirmiş.
Yani:
Yazının
5 bininci yılında bile, tüm Dünya halkları yazıya gereksinim duymuyor, gerçek
bu ne yazık ki. Bu durum, Kürt halkları ve Kürtçe’ler için de böyle…
Kürt
entellektüellerinin önce bunu bilmesi ve öncelik sırasını seçmesi gerekirdi. Şu
an ise, ülke de gitti, dil de: 1983-2018 arasındaki Kürtçe’lerin bir bölümü, yazıya geçirilebilecekken geçirilmedikleri
için silinip gitti.
Bizim
gözlemimiz ve saptamamız şu:
Gündelik
yaşamın içinde, özellikle büyükkent olgularının içinde gözleyebildiğimiz
kadarıyla, Kürtler dillerini feda
ettiler çoktan. Çünkü Kürtçe kursları, bildiğimiz dilbilim fonetiği ve
morfetiği üzerinden yürütülmedi. Kürtçe sözlü dil ağırlıklı bir dil olduğu
için, konuşulan farklı şiveler yazıya geçirilemedi ve çoğu da silinip gitti,
çünkü oto-asimilasyon genç Kürtler’i
bu sözlü dil geleneğini üstlenmekten uzak tuttu.
Çingene,
kapıyı soyulduktan sonra kilitlermiş. Kürtler de, kapıyı yenildikten sonra
kilitlemeye çabalıyorlar ama artık çok geç.
Yine de
elde şunlar var:
Taa 19.
Yüzyıl’dan kalma Kürtçe yazılı kayıtları var, örneğin Ermeni Alfabesi ile basılmış Kürtçe kitaplar var, sömürgeci
hegemonların (özellikle kiliseler üzerinden yürüttükleri) Latin Alfabesi’li
Kürtçe metinler var. İlkin bunları tek değil, birden çok merkezde toplamak gerekli: Bildiğiniz Kürtçe külliyat(lar)
yani.
Sonra
da, son 35 yıl hiç yaşanmamış gibi, gençlerle Kürt Dili’ni yeniden inşa süreci
gerekli.
Türkçe;
bunu çok onyıllarda, 1930’larda ve 1960’lardaki 2 dalgayla becerdi: 100 bin
kelimelik bir dili hiç yoktan var etti.
Kürtçe’nin
ve Kürtler’in de yapması gereken budur.
Savaşmayı
ve yenmeyi beceremediniz, bari barışı becerebilin…
(3 Kasım 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder