Cumartesi, Kasım 03, 2018

Wallerstein’ın Dünya Sistemi’ndeki 2000-2020 Dönemi Aksamaları: 4 Ciltlik 1500-1914 AB / Dünya Tarihi


Giriş:
20. Yüzyıl başından beridir, örneğin Toynbee’nin 37 ciltlik ‘Uygarlık Tarihi’si ile, tüm Dünya tarihini tek bir bütün olarak ele alma ve tarihi tam bir bilim yapma çabası süregelmekte. Wallerstein ana akım konsensusta bunu becerdiği kabul edilen ilk kişi ve bunun epistemik momenti 1960.
Wallerstein, Dünya tarihinin bütünlüğüne Annales Okulu veri tabanından atlasa hareketle, yani tümevarımla varmaya çabaladı. Wallerstein, bu geleneği tümüyle kabulleniyor.
Tarihte tümdengelim de var. Bu tümdengelim, eğer büyük sayılar kuramı belli çıkarımlar yapıyorsa, onların geçerliliğini baştan kabul etmek demek. Örneğin, eğer geçmişte 12 kez çıkış-iniş siklusu kayıtlıysa, 13.’sünün de 2000’de olacağını /  başlayacağını kabul etmek gibi. Wallerstein, nedense bundan kaçınıyor ve kendisinin gelecekbilimci olmadığını, tarihin geçmişle ilgilendiğini vurguluyor.
Oysa tarih; hem tümdengelimle, hem tümevarımla; hem geçmişten geleceğe, hem de gelecekten geçmişe işleyen bir bilim dalı. Çünkü, şimdi denilen şey, kayan bir referans noktası, yani sabit değil.
Buna ek olarak, tarihsel yorum-bilgi dediğimiz şey, n. kültürel moddan (n-1). veya (n+1). kültürel moda bakarak yorum yapma göreliği de içermekte.
Artı aynı şimdiye, geçmişten veya gelecekten bakınca da, farklı perspektifler görüyoruz.
+
Geliştirme:
Wallerstein, ana kavramsal çerçeveyi oluşturduktan sonra, kendi asıl ilgi alanı olan 1500-1914 arasını, 4 ciltlik bir çalışmayla ayrıntılı olarak incelemiş.
Tüm sözünü ettiğimiz aksamaları orada eylemiş. Örneğin, tarihin çözünürlüğü arttıkça, yani örneğin irdeleme zamanı daraldıkça, (nicel değişimlerin kendiliğinden nitel değişim olduğunu gözönüne almadan / alamadan) ölçüt değişimini becerememiş.
Ancak, bir şeyi çok iyi yakalamış:
Herhangi bir anda irdeleme yaparken, bazı şeylerin belirsiz kalabileceğini.
Bunun nedeni de şu:
Tarihin anlamlı bilgi oranı % 1 falan. Ancak, bazan o ayıklamayı yaptığınızda, elinizde anlamlı bilgi üretecek kadar veri kalamayabiliyor.
Ondaki örnek, AB ülkelerinin eski sömürgelerinin yeni ülke olma süreçlerinde, yeni kurulacak ülkelerin birden çok (eski) sömürgeci ülke arasında, hangisini kıble olarak seçeceğini tam olarak belirleyememesi durumu.
Bir de, uzun vadeli etkilerin biraz arapsaçı gibi olabilmesi de var:
Fransa, 1776’da İngiltere’ye karşı ABD’yi destekledi. İngiltere Fransa 1789’da krala karşı devrimcileri destekledi. 1914 geldiğinde, bunların özun dönemli etkileriyle ikisi de sömürgecilik olarak bitmişti. (Buna, negatif kısırdöngü veya yıkım ağı diyelim.)
Wallerstein, tüm Dünya tarihini gözönüne alarak yazmamış da gibi. 1250 Moğollar’ının 750 yıllık hiçliği, 1300-1900 Osmanlı’sının sonraki hiçliği, aynen AB içinde uygulanabilir. Yani AB, 1945 sonrasında bir hiç.
Böylelikle de, Wallerstein’ın neden AB-merkezli tarih yazmakla nitelendiğini anlamış oluyoruz. Diğer verileri hiç hesaba katmıyor gibi yazıyor.
Oysa, Wallerstein’ın kendi-eski yazdıkları yeterince açıkseçik çıkarsama öneriyor: AB’nin kendini bitirmesi gibi. Ve hatta ABD’nin kendini bitirmesi (çıkarsaması) gibi.
+
Çıkış ve sonuç:
Toynbee’nin 37 cildi 2 cilde özetlemesinin ardından ve onun tersine Wallerstein, yarımcildi 4 cilde uzatıyor.
Tarih denilense, ikisinin toplamı, tümevarımın ve tümdengelimin. Sorun, tıpkı dikiş biçimleri (2 ters 1 düz veya 2 düz 1 ters) gibi, bunların çiftyönlülüğünün hangi sayıda ve ardıllıkta kullanılacakları.
Demek ki çıraklar ustaları eçebiliyor.
Demek ki ustalar, kendi bilgilerini doğru yorumlayamayabiliyorlar.
Üstelik, Afro-Avrasya-dışı bölgeler hala Dünya Sistemi’ne sokulamamış durumda…
Nokta. Es.
(2 Kasım 2018)

Hiç yorum yok: