Çarşamba, Ekim 05, 2016

2. Beyoğlu Antika Festivali 2016

Festival tamamlandı.
Bir anekdotla durumu özetlemek arzusundayım:
Tüm satıcıların, Eğilmez’in ‘Arabesk’ filmindeki ‘Tecavüz Coşkun’ tişörtlü adama benzediğini düşündüm hep. Bunu bir arkadaşa söyledim. Kabul etti ama müşterilerin de öyle olduğunu söyledi.
30 yıllık seyyar sahhafım. 30 yıllık müşterilerim var. Artık onlarla arkadaş gibiyiz. Anababamı gördüğümden daha sık gördüm onları aynı sürede.
Bu insanlarla karşılıklı bir incelik içindeyiz. Benim için yetersizdir. Onlar da, benim ‘Fatih ilçesi davranışı’ dediğim, yontulmamış bir doğulu kabalığı içindedirler. Öyleyken bile, hiçbir zaman Tecavüz Coşkun gibi görünmezler.
Bunu 2 fotoğrafla semantikçe sembollemek isterim:
40 çapında mumdan küllük ve kırılmış sandalyalardan oluşan bir yığın.
Mum gibi eriyen bir şeyi, sigara ucu gibi 100 derecenini üstünde bir şeye temas ettirmeyi ancak biz beceririz.
İlk oturuşta kırılan sandalyayı da biz yaparız, hiç kırılmayacak sandalyaya bile öyle bir otururuz ki onu da kırarız.
Ticari açıdan ise gözlemim şu:
İkincisi olmasına karşın, esnaf dersini almamış. Tezgahı en çok kalabalık ve satışı en çok esnaf, 10-50 lira arasında, küçük ve taşınabilir, aşina objeler sattı. Yüzlerce ama. Diğerleri ise, abidik gubudik şeylere basmışlar 100’ü 200’ü, siftahsız gidiyorlar sonra.
Türkiye’nin güvenlik açısından en riskli olduğu günlerde, Taksim Meydanı’na 50 günlük bir stand dizisi açmak, tam babayiğitlik olmuş. Sonucunu ancak 50. günün ertesinde bilebileceğiz.
Bir de, AKP’nin kafasına taş mı düştü, bilmiyorum, konu habire Atatürk’e getirildi ve alkış istendi. Cılkı çıktı konunun. Fidan ve ortakları, değişik bir taktik önermişe benzer ama epeyi geç oldu bunun için.
Sonuç:
Antika yok, festival çok.

(4 Ekim 2016)

Hiç yorum yok: