Kabaca
20 yılda Dünya’da, 10 yılda da Türkiye’de yıllık felsefe olimpiyatları
yapılıyor. Katılımcılara 4 metin verilip, onlardan bunlardan 1’ini yazması
isteniyor. Alıntıların hepsi de felsefecilerden değil, sanatçılardan da var.
Soruların alanı da geniş. Dolayısıyla her epistemik alanın felsefesinin
olabileceği varsayılmış oluyor.
Sorular,
bol düzelti hatalı olarak şu linkte mevcut:
Bunlardan
2 tanesini yazdım:
Platon
ve Arendt olanları.
Sonra
düşündüm:
Bu 1
kitap projesi.
Metafizik
Deyişler 2-4 olabilir, onlara parçalı yerleştirilebilir yani, çünkü onlardan
biri zaten ‘Ustalarla Hesaplaşmalar’ idi. 4.’sünün başlığı ‘Usta Metinlerden’
olabilir.
Bunun
için de, önsöz babında, bir irdeleme metni gerekli diye düşündüm.
1986-1987
ders yılında Arda denkel’den Zihin Felsefesi dersi aldığımda onu
dellendirmiştim. Ona özdeşlik ilkesinin geçersiz olabileceğini söyleyince, beni
felsefeyi 10 üzerinden 1 bile bilmemekle suçlamıştı. Veri tabanı akademisyen /
akademik/ bol alıntılı felsefe idi. Ancak tüm önemli felsefecilerin de hiçbir
alıntı yapmadan yazdığını gözönüne almamıştı. Zaten bu nedenle felsefecilik
hala öznel-bilimcilik modunda. Eğer felsefecilerin tamamı temel bilimler
eğitimi almış olsaydı, bu kadar saçmalamazlardı. Bilim felsefesinde hem
Feyerabend, hem de Popper saçmaladı, çünkü kendi zamanlarındaki bilim tarihini
eksik biliyorlardı. Dünya Sistemi’ni ise muhtemelen hiç duymamışlardı.
Ek:
1981-1982 ders yılında Zeynep Davran’dan felsefe tarihi dersi alıyordum. Ona
da, Platon’un yazdıklarını diyalog değil monolog olduğunu söylemiytim. O da
dellenmişti ama beni ne dersten bırakmış, ne de sınıftan kovmuştu. Denkel
dersten kovmuştu. Kıssadan hisse: Akademisyen felsefeciler, kütkafa / dunkof
oluyor.
Gelelim sorular
için öznel yeğlemlerime:
20 x 4 =
80 eder. 10 x 4 = 20 eder. Arakesitlerle kabaca 100 diyelim. Bunlardan yazılası
10 alıntı bulurum ama 20-30 tanesi, yalnızca bu kitabı tamamlamak için olabilir
ve ikinci ve üçüncü taramaları / elemeleri gerektirir.
Arendt
alıntısını ise, ağzımın suyu akarak yazdım. Çünkü ona tapmaya yakın severim, en
son yapılan film (von Trotta) ve oyuncusu Barbara Sukowa nedeniyle de.
Alıntı,
bana Arendt’in ‘Şeytani Kötülüğün Bayağılığı’ kitabının bile düşündürtemediği
bir şey saptattı:
Arendt’in
öğrendiği biçimiyle felsefi sorulamada (sorgulama değil) aksaması. Kaygı konusu
ettiği konu, tam baktığı yerde ama kimi hafif sağda, kimi hafif solda.
Ayrıntıda ıskalamış yani. Şeytani kötülüğün bir temel insan hakkı olduğunu ise
görmesi mümkün olmamış ki bunu ne Naziler, ne de onun büyük aşkı ve Nazi
sempatizanı Heidegger bile söylemedi ama Brecht söyledi: Faşizme karşı daha
büyük faşizm ve bugünün mazluum, arının zalimi.
İşte,
felsefeyi bu nedenle seviyorum.
Saf
düşünce hala bilimin değil, felsefenin alanında Bu, metafiziğni tam bir bilim
yapılmasına kadar sürecek. Tarih bile tam bilim yapıldıktan sonra, metafizik
bence haydi haydi tam bilim yapılabilir.
İşte
benim irdelemelerim bunlar.
Kitabın
önsözü niyetine kabul edilebilir.
(5 Ekim 2016)
2 yorum:
Gettano Mosca bunu Machieveilli'de harika yorumladı; Aleaddin de mazeret sınavında bu soruyu sormuştu, gıcıklık olsun diye sınav erteleten bana ve bir kıza....
"Machieveilli, gerçekten Machievellist midir?"
Cevap çok kolay; asla... Kral gerçekten yalan söylemesi ve halkı inandırması gereken bir durumla karşılaşılaşabilir; öyleyse bilge kral yalan söylemeyi sürekli erteleyecektir.
Burada bir ince nokta daha var ki o da, Mosca'ya bu düşünceyi Arendt’in ‘Şeytani Kötülüğün Bayağılığı’ndan esinletmiş olması; aski halde böyle bir noktayı Arendt'İm atlamış olacağını düşünmek gerekir ki, bu da Arendt'e yakışıksızlık olur...
Özetle Arendt’in ‘Şeytani Kötülüğün Bayağılığı" nda öğrendiği biçimiyle felsefi sorulamada (sorgulama değil) aksaması. Kaygı konusu ettiği konunın, tam baktığı yerde ama kimi hafif sağda, kimi hafif solda olmasını önemsememek lazım; çünkü mutlak kötülük yapılabiiir bir şey değiidir..
Yorum Gönder