04.10.16, 22:25.
Film Çekmek ve Yayınlamak
Bana
tamlığımı ve hatta tamdan çokluğumu hissettirdi ve yaşattı. Yaşamımda ilk kez.
Sinemanın
bana en uygun sanat veya anlatı aracı olduğunu hiç düşünmedim. Sinemanın en
yüksek anlatı gücüne sahip olduğunu biliyorum üstelik. Ancak, benim
kurmaca-dışılarımın anlatı gücü, sinemanınkinin çok çok üzerinde.
Bu
tamdan eksiklik, yaşam boyunca sürekli kafeslenme durumundan geliyor. Bunu
yazdıklarımı okuyanlar da yaptılar.
Ancak
kısa-kısa film için öyle değil. Sonuçta en düzünden naturalist belgeseller
çektim. Buradaki rahatlama, duygusal dışavurum özgürlüğünden geldi.
İşte ben
buyum. İşte ben böyleyim. İşte ben oldum ve aştım.
Ölümün
gözlerine bile mutlulukla baktım bu akşam. 3 kısa filmi Youtube’a yükledikten
sonra.
Rahatça
ölebilirim yani.
E, bir
de 25 yıl daha var tabii ki.
Hiç
yazmayabilirim’i yazmıştım, sinemadan bağımsız olarak. Demek ki sinema için,
yepyeni ve fapfarklı zihinsel bir ‘boş alan’ (Brooke’sal) gerekliymiş.
İşte o
yepyeni-fapfarklı boş alan, beni yaşama 56 yaşında 0’dan başlattı.
Ama tam
olarak.
Ne güzel
ikilem oldu bu.
Şiir
gibi.
Möbiüs
şeridi mantık gibi.
Kendime
varmam için, kendi-değil kök kere
kendi-değil kök gerekti.
Ölüm-yaşam,
fizik-metafizik, geçmiş-gelecek gibi. (Bunu daha önce ama epeyi önce
imlemiştim.)
Kendi-değil,
erkek, insan-değil gibi. Asimetrik
asimetri gibi. Ki bu asal asimetri
olmakta. Asal-yalnızlık da öyledir.
Ancak,
bunu fizik mecaz / metafor karşılığı kara delik değil, beyaz delik olmakta.
Kara enerji gibi.
Bakalım,
filmin devamını ben de çok merak ettim şimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder