Cuma, Şubat 13, 2015

Çerçiliğin Kulağına Su Kaçıranlar 1



Önnot: Çerçi, ‘çer çöp’ten gelir.
28 yıldır seyyar sahhafım. Yanısıra, her türden ikinci el kültür metası alır ve satarım.
Bu 28 yılda öyle şeyler yaşadım, öyle şeyler gördüm, öyle şeyler duydum ki Ferhan Şensoy’un groteski Abdullah’ı bile bu kadar abartamazdı, buna eminim.
Biraz örnekleyeyim bakayım:
Bu metin dizisini yazmaya beni başlatan olay:
Bir kitapçı arkadaş, günlerden bir gün eline bir maket bıçağı almış, sert ciltli kitapları doğruyor ve ciltleriyle kitabın yazılı bölümünü birbirinden ayırıyordu. Bunun nedeni, bir müşterinin kitapların yalnızca ciltlerini satın almak istemesiymiş. Arkadaş, işi bitince kitapların içini (yani okunacak bölümlerini) çöpe attı. Ben de gidip,  benim veya bir başkasının işine yarayabilecek olanları, yani kolay bulunmayacak olanları çöpten toparladım. Bende duruyorlar.
İnanmayabilirsiniz ama aynen vakidir.
+
Bunu kulaktan duydum. Sonra gidip aşağıdaki haberi derledim:
“Olay saat 13.30 sıralarında Yukarı Dudullu Mahallesi, Başer Sokak’ta meydana geldi. İddialara göre ‘çekçekçi’ olarak tabir edilen hurda ve kağıt toplayıcıları arasında, sokakta başlayan tartışma kısa sürede taşlı sopalı kavgaya dönüştü. Kavga sırasında kaçarak hurdacı dükkanına sığınan bir kişinin peşine takılan arkadaşları, dükkanı taşlamaya başladı. Bu sırada saldırıya uğradığını düşünen dükkan sahibi de belindeki silahı çıkarak ateş etti. Olay sırasında kavgaya karışan ve henüz kimliği belirlenemeyen bir kişi bacağından vuruldu.”
Bir soruşturdum. Kavganın nedeni olarak, farklı vilayetlerden, hatta ülkelerden gelen hurdacıların, İstanbul’da artık mafyöz rekabete girdiği yönünde bir bilgi oldu.
+
Benim de şahsen başıma geldi:
Akatlar’da bir çöp tenekesinden kitap toplarken, bir kırpık kağıt hurdacısı, kitapları kendisi alamadığı için beni dövmeye kalktı. Çöp konteynırının ait olduğu sitenin güvenlik görevlisi beni kurtardı.
+
Diğer bir tanık olduğum olay:
Bayazıt Meydanı’nda tezgah açarken, tezgahları kaldırılan seyyarlar, zabıta minibüsünü yaktı, hardiben cayır cayır yaktı. Yıl 1990 falan idi.
+
Bu sıralar, ‘obje’ tabir ettiğimiz nesneler moda. Bildiğimiz çer çöp aslında bunlar. Çul çaput, incik boncuk, çanak çömlek yani.
Çin pazarında 5 liraya satılan çalar saatlar, aramızdaki bazılarınca 10 liraya satılmaya başlandı. Bunu belirtince de, müşteri kaçırdığımız için bize kızıyorlar.
+
Bu etabı şöyle bağlayayım:
Bizim iş, tuhaf ve ilginç bir biçimde, organize pazar yerine, kasten kara düzenin yeğlendiği, küçük paranın inanılmaz bir biçimde büyük parayı dövdüğü, bilginin değil, kara cahilliğin ve süzme aptallığın para ettiği, doğru söyleyene asla ve kata inanılmayan, hatta dövülen bir iş (esnaflık) kolu oldu çıktı sonunda.
+

Konu devam edecek.

Hiç yorum yok: