Türkler’in
İçdenizi öykümüzü bıraktığımız yerden sürdürüyoruz:
“The
name Beshbalik first appears in history in the description of the events of 713
in the Turkic Kul Tegin inscription.”
‘Beş
Balık’ 5 kent demek. Türkler’in kurduğu ilk kentler olarak ve daha çok efsane
olarak mevcuttur. Kul Tegin de, Kül Tigin veya Gültekin olmakta.
Aynı
sayfa, Beş Balık’ın aslında, Baş Bölük olduğunu söylüyor. Mümkündür.
Türkler,
hafif tertip batıya kaymaya başlayınca, 850’de bizim bölgede Uygurlar egemenlik
kurmuş. O zamanki Uygurlar ile bugünkü Uygurlar’ın aynı olmadığını önesürenler
var. Bizim Türkmenler ile asıl Türkmenistan Türkmenler’inin kel alaka olması
gibi.
+
‘Issk
Kul’ da ‘Isı(nı)k / Sıcak Göl’ demek.
(Sıcak
Göl, aynı zamanda tuzlu. Yani, o da göl sistemini üçlü yapacak biçimde,
(Hindistan Asya’ya toslamadan önceki) eski denizden kalma gibi görünüyor.
Ayrıca, orada dipsel bir volkanik aktiviteyi imleyerek, hiç donmuyor.
Sibirya’dan ve eksi 80 dereceden söz ediyoruz.)
(Sıcak
Göl aynı zamanda, Avrupa’daki 1350’lerdeki Kara Veba salgınının Avrupa’ya giriş
noktası. Bunu da, ‘Epistemiklerin Dinamikleri’ başlıklı bir metinde ayrıca
irdeleyeceğiz.)
+
“A later
Turki word "Altishahr", meaning "Six Cities", came into
vogue during the rule of the 19th century Tajik warlord Yaqub Beg, which is an
imprecise term for certain western, then Muslim oasis cities.”
“Daha
sonra Türkçe bir sözcük, 19. Yüzyıl Tacik savaş lordu Yakup Bey hükümranlığı
sırasında, ‘6 kent’ anlamına gelen Altishahr, önce bölgenin batısındaki, sonra
da Müslüman vahalar için kullanıldı.”
Burası,
Tarım Havzası’nın batısı. Haritada görünüyor.
(Ara
nağme: Tarım Havzası’nın adı da, doğrudan tarıma gönderme yayıpor. Bizim bugün
kuruyan Burdur Gölü’nün topraklarına yaptığımız gibi, Tarım Havzası da gölken,
epeyi alüvyon biriktirmiş ve sonradan tarıma açılmış olmalı.)
+
Şimdi
asıl konumuza bakalım:
Buralar
İpek Yolu rotaları. Yoksa kimse, kutup soğukluğundaki çöllerde kentler kurmaz.
Hakan
Erdem’in fahiş bir hatayla önesürdüğü gibi, Türkler tüccar değil, asker bir
millettir.
İpek
Yolu ticareti 3 halkın tekelindeydi:
Norveçliler
(yani Vikingler), Yahudiler (tanıdık, değil mi?) ve şu an yok olmuş olan
Sogdlar.
Türkler,
konudan ancak ve ancak, ya paralı askerlik, ya da talanla nemalandı. Tabii
kendi devletinde darbe yapıp başa geçen (Mısır) millet, korumasına aldığı
kervanını da haydi haydi soyar. Eh, istenirse, buna da ‘tüccar-asker’ denir.
Yine de
Türkler, göçer bir ulus olarak, nasıl alfabe kullandıysa, kent kurmuş olabilir
pekala.
Çünkü,
taa MÖ 200’den beridir Türkler, göçmenlik-yerleşiklik çelişkisini, kardeş
iç-savaşına dek yaşamıştır. Az da olsa bir bölümü, Çinlileşerek
yerleşikleşmiştir de.
Sorun,
nasıl ki PKK ve/ya Barzani semirip, savaştan ve göçerlikten vazgeçtiyse, bizim
Türkler de zamanında, yeterince nemalanıp dünyalığı kurtarınca,
emekilik-huzurevi kentleri yaratmış olabilir pekala. Zaten, yine ticari yolun
üzerindeler: Geçenden 1 akçe, geçmeyenden 2 akçe alırlar Deli Dumrul hesabı.
Bir ara
saptama:
Türkler
tarihe 550’de avdet eyledi. Moğollar ise 1250’de. Aradaki 500 yılda fazladan 1
kent kurmak o kadar zor değildi.
Yani
dememiz, bu kent adlaması, biraz da, ‘lan nolcek, biz de kurarız bir kent daha,
damına koyıim’ gibi bir şeyi akla getiriyor.
Türkler
tepişip ve koşuşup dururken, nasıl ki etrafa salgın hastalık falan da
bulaştırmışsalar da, bizimki gibi, hiper-aktif bir çocuk-ulus, AB gibi. üzerine
ölü toprağı serpilmiş kültürleri de şenlendirecek ve şenlendirmiş olsa gerek.
Üstelik, o Alamancılar’ın böyyük-böyyük-dedelerinin Anadolu’ya 1071’de hobarey
hobarey girip de, bulguru şakkadanak benimseyip de, 1 milenyumluk deriin bir
uykuya yatanların torunları olduğunu düşünürsek, olaya biraz Polyanna gibi de
bakabiliriz tabii ki. Yani, birkaç onyıl sonra Almanya’da 7 kentimiz daha olabilir
nur topu gibi...
Ayrıca,
eminiz ki Türkler Berlin’in cumhurbaşkanlığı sarayının önünde mangal yaptığı
gibi, oraya yapay bir Tarım Havzası bile kurabilirler.
Adını
da, ‘topraksız-köksüz tarım’ koyarlar.
Konuyu
epeyi dağıttık. Burada havada bırakalım.
Dipnot:
En batıdaki Sıcak Göl’ün, İndo-Avrupa dillerinin en doğusu olduğunu imleyelim.
Yani Türkler ve proto-Türkler, bir yanda doğuda Çinliler ile tepişmiş, batıda
da henüz adını koyamadığımız batılı ve İndo-Avrupa dil konuşan birileriyle.
Arada 5 bin kilometre falan var haa. Dıgıdak dıgıdak yani, Düldül hesabı.
Vurgu: O proto-İndo-Avrupa dil konuşanlar, geriye yazılı kalıt bırakmamış gibi
ki bu da MÖ 3000 – MS 500 arasında 5-7 göç dalgası demek olabilir, genelde
döngü 500 yıl falan çünkü. Onun yerine, kökenini hala bilmediğimiz rünik alfabe
var. Ben, bahsimi kesinlikle proto-Vikingler’den yana koyuyorum. Ya da
proto-Vikingler’e denizciliği öğretenlerden yana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder