Kesinlikle
ve kesinlikle, dünya salon dansı yarışmalarındaki gibi, tango yapılmaz. Zaten
tangonun yarışması olmaz. Zaten tangonun salonu olmaz.
Ara ek:
Aslına bakılırsa tango, en azından
doğrudan seyretmek için midir, o bile kuşkulu bizcesi. Onu (canlı yayın
tangoyu) seyrederek epeyi şey öğreniyoruz, ayrı konu. Demek ki buraya, tango
icrası sırasında canlı seyirci izleyici olmayabileceği şerhini eklemiş olalım
biz de.
Tango,
bir spor değildir, bir sanattır. Akrobatik yanı da yoktur. Bedensel zorlukları
vardır ama akrobasi yalnızca ve yalnızca zorluk için zorluktur, işlevsel olarak
değil, örneğin akrobasi pekala insanı sakatlayabilir. Tango ise, insanı
sakatlamaz, iyileştirir, hem bedenini, hem ruhunu.
Tango,
yerel / ulusal bir modern dans çeşididir, Japon buto’su gibi. Ve sonradan, caz
gibi globalleşmiştir. Ve yine caz gibi, henüz yolu bitmemiştir. Onun yolunu
tıkamamak, onun avangardlığını korur. Yoksa, onun da yaratıcılığı, diğerleri
gibi kuruyup gider, muhtemelen gitti bile.
Avangard
olmayan tango, tango değildir. Avangard olmayan modern dans, modern dans
değildir. Avangard olmayan dans, dans değildir (salon dansları başta olmak
üzere). Avangard olmayan sanat, sanat değildir.
Tango,
seksin ayakta yapılanıdır.
Tango,
seksin başka türlü yapılanıdır.
Tango,
seksin aktuel değil, potansiyel de olsa, az bulanan bir türüdür. Bu bile
önemlidir, bambaşka libido ve yaratıcılık yolları açabalir bizlere.
Dansın
da, modern dansın da, seksin de başka türlü olabilenini yapmak, ağır (zihinsel,
bedensel, cinsel) efor gerektirir. Gerçek politik tangoyu, Carlos Sauro,
‘Tango’ filminde bir bölüm olarak yaratıp koyarak, bunu göstermiştir. Piazzolla,
bunu başka ve epeyi dolaylı biçimde yapmıştır: Bu nedenle de, aksiyon anti-faşisti değildir, yani o
tangonun faşistliğine taraftar kalır: Kendi müziğini yaratabilmek ve
sürdürebilmek için. Sonra da, 40 küsur yıl boyunca aynı tango müziğini ve
neredeyse her kezinde, ilk kezinden (‘Pulsacions’ albümünden) daha kötü olarak
yinelemiştir.
Tango,
dolgun bir kadın ve kalın bir erkek bedeni ister. Boy önemli değildir, boyla
birlikte kilo ve boyun kiloya oranı değişir yalnızca.
Tango,
erkeğin kadından uzun olduğu biçimde tasarlandı ama pekala tersi de olabilir: 2
kadının tangosu olmuştu.
Şerh:
2.25’erlik ve 125’er kiloluk 1 kadının ve 1 erkeğin tangosu, epeyi ilginç
olurdu. Bu boyda, futbol kalecisi ve güreşçi erkekler olabildiğine göre, burada
da sınır zorlanabilir pekala gibi. ‘Taht Oyunları’ndaki kadın-dev savaşçı,
pekala bunu becerebilir gibi.
Arjantinliler’in
de yaptığının tersine, tango yavaş yapılır. Bütün modern danslar yavaş yapılır.
Bütün yavaş yapılan danslar ve modern danslar, eforu hızın azalmasıyla ters ve
geometrik oranlı olarak arttırır. (Buto bunun en açıkseçik kanıtıdır: Ya da
durmak, devinmekten daha zordur.)
Arjantinliler’in
yaptığından biraz farklı olarak, kadınla erkek, birbirine uzak olarak değil,
yakın olarak, çoğunluk sürtünerek tango yapar, yapsa gerekir. Bu izlenmeyi
zorlaştırır, dolayısıyla yeni film-çekim teknikleri bulmak gereklidir. Ayrıca
bu sürtünme, yine Arjantinliler’in yapıtğından azıcık farklıdır.
Tangodaki
klasik mimik-jest replikleşmesinin tersine, doğaçlama da vardır. Daha önceki
çalışmalarda bunu ayarlamak mümkündür. Aynı mimik-jest replik jestleşmesinin
birden çok karşılığı olur. Bunlar devinim olanaklarını içeren bir ağa / merceğe
doğru ıraksar ama sonra yakınsar. Böyellikle, permütasyonlar uzun süre yineleme
olmayacak denli çeşitli olur ve artı tango yolunu yitirmez ama dansçıların
güçlü bir motor belleğe sahip olması gerekir o zaman. Böylelikle tango,
tekdüzeliğinden kurtulur.
Tangoya
sokulan üçüncü kişi klişesi, başka biçimlerde tasarlansa gerekir.
Tangoya
çakılmış olan iktidar kurma ilişkisi, kadınlarla erkeklerin iktidar ilişkisi,
artık epeyi ve epeyi değiştiği için, yeniden şak diye tasarlanması mümkün değil
şimdilik ama hiç olmazsa bunun denenmesi gerekir şimdilik.
İlginç
olan şey, reel-tangodaki dokunma eksikliğidir. Ne görünüyor olursa olsun,
reel-tangoda kadınla erkek greçek anlamda birbirine dokunmaz ki zaten reel-iktidar
mücadelesi de budur. Hani, ‘Shibumi’de birbirini orgazma ulaştırma ve ulaşmış
gibi kandırma türünden, kadın ve erkek
arasında, birbiri üzerinde iktidar kurma vardır ya, onun gibi bir şey.
Demek ki
anarşinin, iktidarın, dokunmanın, durgunun, seksin, tango için yeniden hayal
edilmesi gerek. Bu ister yerel, ister global olarak denenebilir; ister
tümevarımsal, ister tümdengelimsel olarak; ister edimsel, ister kuramsal olarak
denenebilir: Yeter ki ve yeter ki artık denensin. Yoksa, bu yapılamazsa, birkaç
onyıl içinde tango kültürel
antropolojinin ufkundan ayrılacak. ‘Hollanda Dans Tiyatrosu’nun avangard
modern dansı öyle oldu ve klasikleşti / klişeleşti çünkü.
Ara ek: Türk
tangosunun olamıyacağı, Şecaettin Tanyerli sayesinde 50 yıl önce falan
kesinleşti.
Tangoda
anarşiye kapı açılmamış pek. Oysa tango, tanım gereği anarşist bir şey.
İktidar
bu sıralar, yönetmektense yönetilmeyi seçenlerle hiç yönetmemiş ve hiç
yönetilmemişlerin praksisinde saklı durumda şimdiden.
Dokunmayı,
insan türü ve onun kültürü, 5 milenyumdur öğrenemedi hala, Taoist / zen
budizmsel dokunma bile icat edilemedi o zaman bile ve hala henüz maalesef.
Durguyu,
buto çok iyi icat etti. İster sıfır icat, ister varyasyon. Burada yol açık
durumda.
Seksin
epeyi çeşitlemeleri yeniden ve yeni olarak icat edildi ama nedense, buralara
giren pek yok şimdilik gibi.
Üste ek:
Oysa tango, birbiri üzerinde iktidar kurup da, seksi beceremeyebilmenin tam da
üzerinde raksediyor.
Yeni-(1)-
tango daha önce icat edildi.
Demek ki
‘yeni-N-tango’ icat edilmeli.
Nokta.
Es.
Konu
sürecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder