Ata’m kusura bakma, ben Türk değilim, Tatar’ım: ‘Ne mutluyum,
Türk’üm’ demedim hiç.
Ata’m kusura bakma, İstiklal Marşı’nda ilk kez hazır olda
durmadığım için disiplini boylamak üzere kaldığım anda, yalnızca 12 yaşındaydım.
Ata’m kusura bakma, ‘vatan millet Sakarya’ teranelerini hiç
yemedim.
Ata’m kusura bakma, bir rakısever olarak sofranda bulunsaydım,
er veya geç ‘yanlış düşünüyorsunuz / yapıyorsunuz paşam’ der, sürügünü
boylardım.
Ancak Ata’m,
Kırk yıllık emek ertesinde, emeklilik öncesindeki devenin,
onca yıllık çilesine karşın, bir tek önünde giden Merzifon eşeğinden yakınması
hesabınca, ben de bir tek, bu 90 yıllık Cumhuriyet’i gömüp de, üstüne bir de önümüzden
gidenlerden yakınırım.
Beni ne Türkiye’nin parçalanması üzer, hatta ne de iç
savaştaki 1-2 milyon ölü. Beni, senden aldığımız 10 ağacı 5 ağaç olarak bile
bırakamamak üzer: Senden 1 ülke aldık, 1 kubur-kabir bırakacağız geriye.
Kusura bakma Ata’m: Köylü milletin efendisi olunca, kafamıza
mıçtı, Türkiye’yi ise toptan mıçıp sıvadı.
15 yıl yaptın, 75 yıl bozduk. Kusura bakma Ata’m.
Artık, hitap edilecek bir gençlik de yok, hoşçakal Ata’m.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder