Cehalet insanı söyletiyor.
Akademisyen Foti Benlisoy, Kürtler’in şu anda ABD ile
işbirliği için, şöyle bir inci yumurtlamış:
“Önemli olan taviz, geri adım, uzlaşmanın hangi stratejik
çerçevede ilerleyeceği. Bu konuya dair yazımda da Lenin’den bir alıntıyla ifade
etmeye çalışmıştım; Brest Litovsk antlaşmasını biliyorsunuz, aslında bir
anlamda bir ‘teslimiyet’ anlaşmasıdır. Yani Rusya’nın en zengin bölgelerini
Alman emperyalizmine hediye ediyorsunuz. Bolşevik parti içerisinde de çok
muhalefet görmüştür. Çünkü kitleler de devrimci savaş istemektedirler.
Almanya’yla savaşacaksın. Orada şunu söylüyor Lenin; ‘İki tip uzlaşma söz
konusudur. Bir haydut önünüzü kesmiş, canınızı kurtarmak ve daha sonra onu
yakalamak üzere siz paranızı silahınızı, eşyanızı veriyorsunuz. Bu bir uzlaşma
biçimi olabilir.’ Benim demeye çalıştığım, PYD’nin de karşı karşıya kaldığı
uzlaşma biçimi bu. Sırtı duvarda. Bu uzlaşma biçimi anlamlı. ‘Ama’ diyor Lenin,
‘haydutla oturur, paranızı bilmem neyinizi ona ortak iş kotarmak üzere veriyor,
onun yağmasına katılmak üzere uzlaşıyorsanız, o başka bir meseledir.’”
Öncelikle sözü geçen anlaşmaya bakalım:
Rusya, bu anlaşma ile ne yapmış?:
Kars’ı Türkiye’ye, Baltık Ülkeleri’ni Almanya’ya devretmiş.
Akademisyen arkadaşa göre, bunlar Rusya’nın malı oluyormuş.
Aynı anlaşmaya göre, Polonya da Almanya’ya devredilmiş.
2. Dünya Savaşı öncesinde Stalin de, aynı Polonya’yı
Hitler’e teslim etmişti.
Ayrıca sözü geçen aynı Lenin de, asıl kendi toprağı olan Kronstadt’ı
1921’de düzlemişti / sıfırlamıştı.
Arkadaşın reel politik’i böyle bir şey.
Demek ki arkadaşa göre devrimci
Kürtsel ahlak, böyle bir şey: Gerekirse, bilmem neni satacaksın.
Daha da önemlisi bu beyan, devamında, Kürtler’in Büyük
Kürdistan’dan şimdilik vazgeçmesinin de geçici bir strateji olduğunu rahatça
gösteriyor. Çünkü bugün IŞİD’in elinde olan topraklara aslında Kürtler talip.
Yalan, düşmanıyla işbirliği, kendi sivillerini ölüme
terketme, kendinin olmayan sivillerin ölümünü isteme, hatta buna olanak
hazırlama, şimdilik yapılanlar bunlar. Örneğin Kobani’de Kürtler’in ve talip oldukları
Suriye topraklarında Araplar’ın ölümüne hem Barzani, hem de Öcalan seyirci
kaldı, hatta bunu desteklediler ki ortalık boşalsın.
Şunu anımsayalım:
Bu, tarihte Kürtler’in Araplar’a ilk ihaneti değil. 1250’de
Bağdat yakılıp yıkılırken de Kürtler, düşmanın safında yer alımşlardı ve bunu
pahalı ödemişlerdi.
Kısacası, biz buna ‘reel politik’ demiyoruz, ‘oportünizm’
diyoruz.
Olabilir, aç tavuk kendini buğday ambarında görebilir ama
reel politik, aynı zamanda kaybetmeyi de hesaba katar, çarşıdaki pirince
giderken, evdeki bulgurdan olmak da var sonuçta.
Gelelim ABD özeline:
ABD Kürtler’i daha önce satmadı mı hiç?
1946’dan beridir 3-5 kez sattı ve Kürtler bundan hiç mi hiç
ders almıyora benziyor.
Olabilir, ya devlet başa ya kuzgun leşe, olabilir ama ‘devlet
başa’daki kelle ile, ‘kuzgun leşe’deki kelle aynı, yani sizinki olmalı, bir savaş ahlakı gereği olarak: Başkasının
kellesiyle gerdeğe girilmez.
Son 10 yıldır özenle savaş hukuku kaydı yapan biri olarak,
şunu vurguluyarak belirtelim:
Kürtler, tarihte
savaş suçundan yargılanıp, suçlu bulunup, mahkum olan ilk halk olma şerefini
kazanmak üzereler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder