Bu hatun
kişi beni bitiriyor.
Kendisi
bir şarkıcı. Kendisini hepi topu, son 3 aydır olarak dinliyorum ve
seyrediyorum. Günde 10-20 kere falan gibi. Televizyon var, internet var, aradığın
çıkıyor karşına zaten.
Peki bu
hatun kişinin şarkıları, benim gibi, ruhuna
ölü toprağı betonlanmış birini nasıl içlendiriyor?
İşte bu
metin, onun için yazılmış olacak.
Öncelikle
kendisi, 30 yıllık arkadaşım olan bir hanıma feci benziyor ki sesleri birbirine
hiç benzemez. Ancak, kendisini kimi ‘playback’ gibi dinliyorum, o derece yani.
Asıl
nokta, kendisinin sesi ve tarzı, en yakın Haris Aleksiu’ya benzemekte en yakın.
Şerh:
Tınısı değil, bana hissettirdikleri.
Müzikte,
bazı besteciler (Piazzolla) ve bazı şarkıcılar (Sezen Aksu), beynimi dosdoğru
geçip, içerideki en derin bir yerleri (ama kalbi değil, başka bir şeyi)
vuruyor. Yakıyor yıkıyor beni.
Sıla da
öyle.
Yitirdiğim
bir şeyleri hissettiriyor bana.
Ölümü
hissettirmiyor henüz. Sıla, hayat bilgisi derslerinin o ünitelerine henüz
gelmeiş, çünkü genç sayılır. Dileriz, olabildiğince de geç gelir.
Devam:
Bir
zamanlar yaşamış olduğum sevdaları hissettiriyor.
En
önemlisi:
Sıla,
bana yanyana oturup susma sevgisi
veriyor. Bir kadınla ve/ya bir insanla yaşayabileceğim en büyük güzellik bu
çünkü.
Kendisinin
benim bulunuduğum tarafa ateş etmesi veya onu algılaması pek mümkün değil,
oralarda hiç kimsele yok çünkü. Boş atıp, dolu vuruyor yani.
Yine de,
onu çok seviyorum.
Kendime
kendimi iyi, güzel, doğru hissetme hakkı verdiğimde, bir savaş molası alma
hakkını yaşadığımda, Sıla dinliyorum.
Ve gidip
sonra savaşa devam ediyorum.
Bu, bir
‘Bitmeyen Kavaga’ çünkü.
Sıla’nın
sesinin ve ruh güzelliğinin bitmemesini diliyorum ama bu konuda hiçbir şans
tanıyamıyorum kendisine, ustası Sezen Aksu çünkü.
Şeytanımla,
ona iyi talihler diliyorum.
Dipnot 1:
Kendisi, ‘Reverans’ hariç, hareketli parçaları söylemeyi beceremiyor, benden
söylemesi. Ya da dost acı söyler.
Dipnot
2: Şimdiye dekki kliplerinde tüm imajları tüketti. Ray Bradbury’nin ‘Yüzsüz
Adam’ı olmak üzere gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder