Önkoyut:
Bazı ceza yasası maddelerinden ceza alanların temel insanlık haklarının geri
alınması veya uygulanmasının ertelenmesi gibi durumlar, gerçek yaşamda da
geçerlidir. Halkların oy verme hakkı toptan geri alınabilir veya bir kezinde
düşünüldüğü gibi (Sırplar’ın) bir halkın toptan idamlık suçtan yargılanması
sözkonusu olabilir.
Birinci
Cumhuriyet Aralık 2013’te, iktidarın hegemonyası Haziran 2015’te fiilen bitti.
Demek ki
yaklaşık 42 aydır, pratikte oto-, teorikte hetero-anarşist olarak, devletin
yokluğunda devletin çeyrek-yarım zorbalıkla düzeni sağlamasının eksikliğini kitlenin
yaşamasını gözlüyorum. Örneğin, hiç evlenmemiş ve çocuk yapmamış biri olarak,
devletin ve toplumun çekirdeği sayılan muhafazakar aile kurumu değerinin
(aksiyomunun / aksiyolojisinin) ne kadar gerekli olduğunu gözlüyorum: Sahipsiz
çocuklar, ya kronik kriminal oluyor, ya da fahişe. Sonunda da, devlet karşıtı
biri olarak, devletin bekası yönünde irade beyanı durumuna geldim.
Gecikmeli
olarak aklıma gelen soru şu:
Bırakayım,
tarih ve gelecek dağınık mı kalsın; yoksa, tekne
kazıntısı bir 1978’li olarak, 2. Cumhuriyet’in teorik ve pratik oluşumunda
mı yer alayım?
Bir
anarşistin ironisi bu…
Benzeri
bir ironiyi Ağustos 1983’te bana işkence yapan devletin bekasını, kötülerin
içinde en az kötü olduğu için, 2010’dan beridir savunuyor duruma gelerek de
yaşadım.
Tüm
bunlar, hem tutum-davranış çatışması,
hem de yaşam pratiğinin teoriyi aşmasını bir teorisyen yaşamam ve kubülüm demek.
Şerh:
1983
Ağustos’taki Kürtler’in ayrı bir devlet kurması veya kurmaması üzerinden
devletin bekası tartışması ile 2015 Haziran’da 2. Cumhuriyet’i kurabilme veya
kuramama olarak devletin bekası tartışması birbirinden epeyi farklı şeyler.
Dahası da, çevremizde 10 devlet parçalanırken bizim parçalanmamış kalmamızın
tartışılması var.
Yani Türkiye,
3 veya daha çok yönde devletin bekası sorunsalı yaşıyor ve ben bunlardan
herhangi biri üzerinde, herhangi bir yerde veya herhangi bir zamanda düşünce değiştirebilirim.
(26 + 29 Ocak 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder