Pazartesi, Ocak 28, 2019

Sosyal Moloz


Bir köşeyazısından alıntı:
“Eğitim, istihdam veya herhangi bir ‘kamusal aktivite’ içinde bulunmayan genç nüfusun toplamı 4 milyon 520 bin kişi.”
Buradaki araştırmada örnekleme kümesi, 15-29 yaş arası ama lise mezunu ve işsiz üniversite mezunu tanımları, bunu 18-32 de kılabilir.
Bu ülkede 7,5 milyon üniversite öğrencisi, 4,5 milyon asker kaçağı erkek ve onları koca olarak bekleyen 4,5 milyon genç kadın var. 16,5 milyon ediyor. Ortalama evlenme yaşı, üniversite mezunlarında 30’u geçti.
Bu bir dönüşüm. Daha çok AKP (2002-2019) dönemine ilişkin bir dönüşüm ama belirleyici dinamikleri 1983 ile başlamıştı.
İşin tuhafı, o zamanlar durum tersineydi ve 11-18 yaş arasında 4 milyon çırak vardı. Yani, insanlar zorunlu olan ilkokulu bitirir bitirmez, eğitimi bırakıyorlardı.
İkisini birleştirince şu anlaşılıyor:
35 yıllık dönemde toplam istihdam artmadı, azaldı. Bu işsiz kesim, sayıları 200’ü buldurulan üniversitelere yığıldı. Niceliği arttıkça, eğitim düzeyinin niteliği düştükçe düşen bu çakma eğitimle, ezel-ebedi ergenler eksi zekalı ve eksi bilgili oldular.
Sonunda da, bunları sosyal moloz saydılar.
“Gençliğin üçte birinin üretim ve sosyal yetilerini geliştirici mekanizmaların dışında kalması demek, orta sınıfın ortasına yerleştirilmiş bir bomba demektir. Ekonomik ve sosyal kökü koparılmış, dolayısıyla üretim dışına itilmiş kalabalıkların ‘özerkleştirilmiş yürütme gücü’ne tabi kılınması, otoriter siyasetin hareket kabiliyetinin hamurunu oluşturuyor. Bu ‘boş gezen’ kütlede eğitimle yeti kazanan bir kesimin de ‘atanamama’ sarmalı içerisinde polislik, askerlik ve bekçilik vasıtasıyla bir anlamda ‘deklase’ edildiğini ekleyelim.”
Şerh: Üretimin dışına çıkmak, köleleştirmez, tersine özgürleştirir ama bunları değil, eğitimlileri.
Burada bir ayrım yapmak var:
Bu ülkede oylar hep satılıktı ama ekmeğini yediği partiye oy vermeme de bir gelenekti, çünkü CHP çizgisi de aç sınıfı bedavaya çok doyurdu.
Artı, diyelim Suriyeliler’de ortaya çıkan fiili ümmileştirme ile oy deposu sağlanacak diyelim ama yarısı genç-çocuk olan, bunların yarısı terörist, yarısı fahişe olacak olan bir kitleyle ne faşizm icra edilebilir, ne de engizisyon. Edilemedi de, neo-faşizmler ve neo-engizisyonlar ile belli.
Yani, aynı dert G-7 ülkelerinde de var:
Faşistler kendi yerli emekçisinin ve solcular da göçmenlerin hakkını koruduğu için, Fransa gibi bir yerde, 1968’de vicdanı solda + cüzdanı sağda olan küçük burjuvazi, artık vicdanı sağda + cüzdanı solda oluveriyor ki Sarı Yelekliler eylemlerine katılım ve katılımsızlık dağılımı bunu açıkça ortaya koydu.
Tamam bu, tarihsel bir fermentasyon ve ozmosis ama asıl sorun şu:
Devletlerin yanılmışlığı ve çözülmüşlüğü üzerinden, artı global % 5’lik ve G-7’sel % 15’lik göçmen oranıyla, ayaktakımıları ve başıbozuklar tarihi ve kültürü yıkıyorlar.
Hah, işte bu sosyal moloz kesimi, üniversite öğrencisi veya mezunu ayaktakımı ve başıbozuk olmakta… 1. Cumhuriyet’i iktidar yıktığı kadar, onlar da Gramsci’sel pasif ve bilinçsiz katılım ile yıktılar yani. Neo-işbirlikçilik de böyle bir şey oldu çıktı:
Sosyal molozların karşı-devrimci(li)kleri
(28 Ocak 2019)

Hiç yorum yok: