Uzun
yıllardan sonra, son 10-15 yıldır yerli ve yabancı filmlerin toplam hasılatları
kafa kafaya geldi. Yanısıra, örneğin Sony’nin Coca Cola’yı ve birçok Hollywood
film şirketini satın alması gibi örneklerle, Hollywood’un Yanki kapitalizminden
asıl Çokülkeli Şirket (ÇÜŞ) kapitalizmine geçmesiyle, aynı adımlar ülkemize de
geldi ve Kore kökenli bir sinema salonu sahibi şirket, ülkenin sinema
salonlarının yaklaşık yarısının egemenliğini eline geçirdi. Bu kez de, 2 küme
arasında çıkar yarışı başlatıldı. Devlet ise, Turkcell’de yaptığı gibi, araya
girerek yerli sermayeden yana tavır aldı.
Oysa
açıkça bilinir ki filler tepişse de, sevişse de, otlar hep ezilir. Burada ot, nitelikli sinema seyircisi olmakta.
Türk
sinema sektörü ateş olsa, cürmü kadar yer yakar: Hepi topu yıllık 80 milyon
dolar ciroluluk ki bu, ortalama bir Hollywood filminin çekim maliyeti bile değil.
Asıl ana
akım seyircisi desen, 1975 sonrası doğumlu, eksi zekalı ve eksi bilgili,
ezeli-ebedi ergen.
Zan’at
filmi yönetmeni sayılan Derviş Zaim ise, bir filmiyle 35 bin seyirci
toplayabilmiş.
Yerli
film desen; 20 yıldır aynı şeyleri yapan Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz ve Şahan
Gökbakar kümesi.
Geçmişe
bakarsak:
Ertem
Eğilmez 20 yıl aynı aile filmlerini yaptı, sonra unutuldu gitti. Dünya’nın 3
numaralı mizah dergisini çıkaran Oğuz Aral, aynı lümpen muizahı 20 yıl yaptı, sonra unutuldu gitti. Sözünü
ettiklerimiz de öyle olacak. Yolun sonuna geldiklerinde efendice emekli olacaklarına böyle
çıngar çıkarıyorlar.
Sonuç:
Türk
sinemasında gelecek program yok, onun yerine çok çok para kazandıracağı sanılan
ve kötüsünün olmadığı sayılan reklam / ‘rating’ var.
(24 + 27 Ocak 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder