Çarşamba, Şubat 27, 2013

No Man's Land




Bu deyim genelde, devletsiz veya 2 devlet arasında bırakılan belirsiz  bölgeler için kullanılır. Tarihsel geçmişleri uzundur. Düşünün ki böylesi bir bölge, 800’lerde Abbasi-Bizans arasında, Anadolu’nun göbeğinde 3 vilayetlik bir alan olabilmiş (bugünkü Adana’nın az kuzeyi).

(Yukarıdan aşağı 5. harita.)

5.000 yıl önce Sümer devleti kurulduğunda Dünya boştu, yani devlet açısından. Sonra sonra sömürgeci dönemde, en azından kağıt üzerinde Yeryüzü’nün her noktası paylaşıldı, Antarktika bile. Ancak fiilen boş bölge çok, Kanada’nın kuzeyinin hala olduğu gibi...

Biz bundan çok, meskun bölgelerdeki boş bölgeleri kastediyoruz.

21. Yüzyıl’da bu türden bölgelere değişik bir devletsiz bölge tanımı katılmış:

“Konuya daha çok güvenlik perspektifinden bakan Lamb’e göre asıl mesele, bölge ülkelerinin muhalefeti değil, belli ülkeler içinde oluşan yönetilemeyen noktalar. Devlet idaresi dışında yaşayan insanlar, farklı seçeneklerle karşı karşıya. Bir bölgede devlet idaresi yoksa da yerel güçlerin koyduğu kurallar var. Batı, askeri güç kullanarak, iç politikaya müdahale ederek yerel güç dengelerini bozdukça yönetilemeyen bu alanların sayısı artıyor. Somali’deki gibi, Afganistan’daki gibi, Libya’daki gibi. ‘Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Libya Ordusu’nun yağmalanan silahlarının Mali’de karşımıza çıkmasına şaşırmamalıyız’ diyor İngiliz generali.”


Ne kadar kısa, ne kadar açıkseçik, ne kadar novum bir tanım...

Bu sıfır: İnsanlar otonomiyi beceremiyor. (Bu başlık, tümüyle ayrı biçimde yazılacak epeyi metnin konusu.)

İzleyebildiğimiz kadarıyla bunlardan 50-100 arasında oluştu. Bu bir. Korkunç bir miktar ve bu yüzyıllar sürebilecek kaos demek. İlginç olanı bu bölgelerin birçok doğal kaynağın göbeğinde olması. Diğer bir deyişle İsrail’in atom bombası kullanmasının anlamı olmaması gibi, buraları da sıfırlayamazsınız.

İronik olanı bu özgürlük demek. Hem de artı olarak fiili anarşizm. Daha da ironiği aşırı devletçiliğin kaotik ve devletsiz bölgeler yaratması ki bu Dünya Sistemi kuramının en ilginç boşluklarından biri. Bu iki.

Askeri açıdan tarihte hep ileri teknolojinin kazandığı sanılır. Oysa ki Somali’deki soba borusunun Kara Şahin’i düşürebilmesi ve TSK’nin Güneydoğu’da Tatar Yayı ile suikast yapabilmesi gibi, gayet ilkel teknolojilerle 21. Yüzyıl’da bile muharebe kazanılabiliyor. Bu üç.

Aslında ideal olanı, bir ‘no Man’s Land’ federasyonu ama bu hayalin bile ötesinde. Diğer bir deyişle marjinaller birbiriyle ne dost, ne de iletişimde (oysa ki mafya bile çokülkeli düzeyde örgütlenmiş durumda). Bu dört.

Görüldüğü gibi, 5.000 yıllık tarih tekerrürden ibaret değil.

Tüm bunların hepsinin birleşik alan vektörü ise, hiç kimsenin aklına gelmeyen ve kullanamadığı tarih-öte / evrim-öte ansamı. Nasıl ki ABD’nin mekik komedisi Çin’i uzay yarışına sokup, Mars’a gitmeyi 30 yıl öne aldıysa, ilk uzay devletinin kurulması da, bu gelişmeler sayesinde belki 50 yıl öne alındı. (ABD-İngiltere-Fransa 1776-1789 ve Osmanlı-Çarlık / Türkiye-SSCB 1915-1925 yerzamanları, bu açıdan irdelenmesi gereken yerzamanlar.) Bu beş.

Ha, gerisi mi?

Ha ‘No Man’s Land’, ha ‘Man’s Land’... Hepsi küçük insan debelenmesi sonuçta... Şükür ki geleceğin şafağının alacakaranlığına girdik çoktan...

Hey siz insanlar, devletleriniz sizin olsun. Evren’i rezil etmeyin haa...

İşte bu, novum neo-anarşizm olmakta...

Nokta...

Hiç yorum yok: