Pazar, Ocak 01, 2017

Topyekun-İmha-Sivil Savaşı 2

Aydın Selcen argumentasyonu üzerinden, bu savaş türünün negasyonları eyledik. Şimdi pozisyonlarını ve statülerini eyleyelim.
Bu savaşın silahı, kuralı, alanı, yeri, zamanı, süresi kesin değil.
İronik olarak da; yangından ilk kurtarılacak şey veya Fahrenheit 451’de olunacak ilk kitap yok.
Değer yargısı da yok bu savaşın yani. Eski değer yargıları iflas etti yani. Yarının Dünya’sı ve gelecek, yeni değer yargılarıyla kurulacak yani. Savaş şişede durduğu gibi durmuyor yani. Savaş tarihinde hep böyle olagelmiş yani.
Kinik değiliz ama.
Eski değer yargıları geçersiz yalnızca. Geçici bir değer yargısı boşluğu ve özgürleşmesi yaşıyoruz.
Yani, bu savaşı eylerken oyunun kurallarını ve değer yargılarını da sen belirleyeceksin bir savaşçı olarak, eğer böyle bir şey yapabiliyorsan.
Bu ne büyük özgürlüktür.
Sun Tzu ve Sun Bin bile, savaş sanatının kurallarını koyarken, bu denli özgür değildi.
Oysa, unutuldu ki savaş köleleştirmez, savaş özgürleştirir.
Bu yeni savaş türü, yeni savaşçılara 5 milenyumluk tarihi ve insan türünü bitirme, uzaya ve Homo Posterus’a evrilme yolunu açıyor. Bu özgürlüğü onlara veriyor, verdi, verecek.
Bu savaş görünürde, cihad-haçlı seferi ikileminde. Görünürde global ama yalnızca global nüfusun % 50’sini bağlıyor, aslında onun da % 10’unu falan ancak.
Bu savaş görünürde, Kuzey-Güney ve zengin-fakir savaşı ama Homo Sapiens-Posterus insan ile insan-değil savaşı bu. Ölü yarın ile diri yarın arasındaki savaş bu. Tek tanrılı dinler, geleceği ipotekleyerek öldürdü. Biz özgür savaşçı teorisyenler ise, onları değilleyerek, yeni bir gelecek tasarlıyoruz uzaya doğru.
Selcen diri diri gömüyor, Ülkü ölü doğmuşu diriltiyor. Bu ne yaman çelişki anne.
Düşmanlarımız birbirini öldürüyorlar, biz oturmuş seyrediyoruz, bu ne komiklik anne.
(2 Aralık 2016)

Hiç yorum yok: