Selcen
bu kez abuksamış. 01.01.17 Reina saldırısını yorumlamış kendince. Tam
abuksamış. Bir de sesi titremiş yazarken, profesyonelliğini yitirmiş.
Bizse,
elimizden geldiğince nesnelce kayıt tutuyoruz kendimizce. Denkleme potansiyel
ölü olarak kendimizi çoktan katmışız. Selcen’de bu da yok. Kendini muaf tutuyor
katliamsal hesaptan.
Önce tarihe
bakalım, sonra da ona:
Topyekun
savaş, adı üzerinde, herkesle ve herşeyle yapılır. Genelde, malzeme ve insan
azalınca yapılır ama baştan da öyle olması seçilebilir, çünkü savaş tekniği
tümüyle farklıdır. Nokta bu. Buna geri döneceğiz.
İmha savaşı
da tarihte var:
Asurbanipal,
bir toprağı aldıktan sonra, içine tuz eker.
Cengiz
Han teslim olmayan bir kaleyi aldıktan sonra, üzerinden nehir geçirir.
Bizde de
var yakın tarihimizde, ad vermeyelim:
Savaşmayı
değil, ölmeyi istenen savaş ve taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmayacak
savaş.
Savaş
tarihinde en az yazılan konu sivil savaşıdır:
Gerilla
savaşı sivil savaş olabilir. Milisler var. Ayaktakımı var başıbozuk var. Talancı
var, yağmacı var. Asi var, direnişçi / reziztansçı var.
Sivil
savaşı, kırda da, kentte de olabilir ama günümüz sivilleri kentte yoğun
yerleşik olduğu için, bugünün sivil savaşı kent savaşı oluyor.
Ancak,
1970’lere tarihli en yeni gerilla savaşı kitaplarındaki kent pek pek 1 milyon
nüfuslu iken, bugünün kentleri 10-50 milyonluk yekpare bir bütün.
İçinde
herşey mevcut olduğu için, savaş çook uzun sürebilir, tarihin en uzun
savaşlarından da uzun, yüzyıldan da uzun.
İşte,
günümüz neo-sivil savaşının özelliği bunlar olmakta.
Selcen
gibi askerler ise, savaşı kitabında okurken, bunlar yazılı değildi o
kitaplarda. O nedenle onun gibiler, küskün-mızıkçı çocuk tavrıyla, gayrınizami
savaştan söz ederler hep. Üstelik nizami savaşın paradigması, 2.500 yılda 25
kere tornistan edilmiştir ve bu da harp akademilerinde okutulan kitaplarda da
yazar.
Sivillerin
öldürmeyi öğrenmek için askerlerden ders alması gerekmez, en azından
bazılarının. Bir kentte, bir evde bulunabilecek 100 aletle insan öldürebilir
siviller ama askerler değil. Askerler, asla yaratıcı değildirler, ezbercidirler.
Ezberleri bozulunca da abuksarlar böyle.
Dolayısıyla
dememiz o ki 2001 sonrasıki durumda, neo-topyekun-imha-sivil
savaşı, yeni bir savaş türüdür. Silahsız savaşı da içerir, çocuk katilleri
de. Galatasaray Lisesi’nin çocuklarını siz yüzyıl önce Niyazi Niyazi, eğitimsiz
asker asker gömerken iyiydi de, biz o çocukları (daha doğrusu onların
torunlarının çocuklarını) bugün sivil keskin nişancı ve canlı bomba yapınca,
neden kötü?
Teoride
rakibinizin bakış açısını küçümsemeyin deriz, özellikle de hezimetle yenilip
ağlak yaparken.
Gelelim
Selcen’e:
Anlatıyor,
anlatıyor 02.01.17 tarihli yazısında ama anlattıklarının sivil savaşçı olduğunu
nedense yazmıyor.
Bir şeyi
daha yazmıyor ve hiç anlamıyor Selcen:
Kendisi
20 yıllık asker pek pek ama bugünün savaşçıları 1980’den beridir, kabaca 40
yıldır asker. Yani, onun gibileri göme göme sağ kalmışlar, (1’er-2’şer yılar
askerlikten) 5-10 kuşak daha eski asker olarak.
Yani
kazanan ve sağ kalan haklıdır savaşta, kahramanca Niyazi ölende ve olanda
değil.
Selcen
ve onun gibiler, bu savaşı yitirmişler yani başlamadan. Ve feci ağlak yapıyorlar.
Ekler:
Fransa’da
bir katliama katılan biri, taraf değiştirmiş bir Fransız polisi idi: Bu bir
haktır. Tarihte, hem de cephede taraf değiştiren askerlerin tarihi de yazılı.
Okuyuversin bir Selcen.
Sivillerin
ölen sivillere yönelik taraf tutmasını, ne Selcen, ne istihbaratçılar anlamıyor,
ölenlere sevinen çok. Benim bu yazdıklarımı IŞİD övgüsü sanıyorlar, onlara
yönelik bir eğitim metni olarak okumuyorlar hiç.
Artı,
çıkış niyetine Selcen’e ekonomi-politik dersi:
Para
terördür, para savaştır.
Bu
savaş, vicdanların değil, cüzdanların savaşıdır.
Selcen’in
kullandığı teçhizat da öpücükle alınmadı.
Yani:
Bir
bakıma herkes paralı asker artık bu
neo-savaş’ta.
Gerisi,
azz soraa…
(2 Aralık 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder