Pazar, Ocak 01, 2017

Topyekun-İmha-Sivil Savaşı ve Aydın Selcen Abuksaması

Selcen bu kez abuksamış. 01.01.17 Reina saldırısını yorumlamış kendince. Tam abuksamış. Bir de sesi titremiş yazarken, profesyonelliğini yitirmiş.
Bizse, elimizden geldiğince nesnelce kayıt tutuyoruz kendimizce. Denkleme potansiyel ölü olarak kendimizi çoktan katmışız. Selcen’de bu da yok. Kendini muaf tutuyor katliamsal hesaptan.
Önce tarihe bakalım, sonra da ona:
Topyekun savaş, adı üzerinde, herkesle ve herşeyle yapılır. Genelde, malzeme ve insan azalınca yapılır ama baştan da öyle olması seçilebilir, çünkü savaş tekniği tümüyle farklıdır. Nokta bu. Buna geri döneceğiz.
İmha savaşı da tarihte var:
Asurbanipal, bir toprağı aldıktan sonra, içine tuz eker.
Cengiz Han teslim olmayan bir kaleyi aldıktan sonra, üzerinden nehir geçirir.
Bizde de var yakın tarihimizde, ad vermeyelim:
Savaşmayı değil, ölmeyi istenen savaş ve taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmayacak savaş.
Savaş tarihinde en az yazılan konu sivil savaşıdır:
Gerilla savaşı sivil savaş olabilir. Milisler var. Ayaktakımı var başıbozuk var. Talancı var, yağmacı var. Asi var, direnişçi / reziztansçı var.
Sivil savaşı, kırda da, kentte de olabilir ama günümüz sivilleri kentte yoğun yerleşik olduğu için, bugünün sivil savaşı kent savaşı oluyor.
Ancak, 1970’lere tarihli en yeni gerilla savaşı kitaplarındaki kent pek pek 1 milyon nüfuslu iken, bugünün kentleri 10-50 milyonluk yekpare bir bütün.
İçinde herşey mevcut olduğu için, savaş çook uzun sürebilir, tarihin en uzun savaşlarından da uzun, yüzyıldan da uzun.
İşte, günümüz neo-sivil savaşının özelliği bunlar olmakta.
Selcen gibi askerler ise, savaşı kitabında okurken, bunlar yazılı değildi o kitaplarda. O nedenle onun gibiler, küskün-mızıkçı çocuk tavrıyla, gayrınizami savaştan söz ederler hep. Üstelik nizami savaşın paradigması, 2.500 yılda 25 kere tornistan edilmiştir ve bu da harp akademilerinde okutulan kitaplarda da yazar.
Sivillerin öldürmeyi öğrenmek için askerlerden ders alması gerekmez, en azından bazılarının. Bir kentte, bir evde bulunabilecek 100 aletle insan öldürebilir siviller ama askerler değil. Askerler, asla yaratıcı değildirler, ezbercidirler. Ezberleri bozulunca da abuksarlar böyle.
Dolayısıyla dememiz o ki 2001 sonrasıki durumda, neo-topyekun-imha-sivil savaşı, yeni bir savaş türüdür. Silahsız savaşı da içerir, çocuk katilleri de. Galatasaray Lisesi’nin çocuklarını siz yüzyıl önce Niyazi Niyazi, eğitimsiz asker asker gömerken iyiydi de, biz o çocukları (daha doğrusu onların torunlarının çocuklarını) bugün sivil keskin nişancı ve canlı bomba yapınca, neden kötü?
Teoride rakibinizin bakış açısını küçümsemeyin deriz, özellikle de hezimetle yenilip ağlak yaparken.
Gelelim Selcen’e:
Anlatıyor, anlatıyor 02.01.17 tarihli yazısında ama anlattıklarının sivil savaşçı olduğunu nedense yazmıyor.
Bir şeyi daha yazmıyor ve hiç anlamıyor Selcen:
Kendisi 20 yıllık asker pek pek ama bugünün savaşçıları 1980’den beridir, kabaca 40 yıldır asker. Yani, onun gibileri göme göme sağ kalmışlar, (1’er-2’şer yılar askerlikten) 5-10 kuşak daha eski asker olarak.
Yani kazanan ve sağ kalan haklıdır savaşta, kahramanca Niyazi ölende ve olanda değil.
Selcen ve onun gibiler, bu savaşı yitirmişler yani başlamadan. Ve feci ağlak yapıyorlar.
Ekler:
Fransa’da bir katliama katılan biri, taraf değiştirmiş bir Fransız polisi idi: Bu bir haktır. Tarihte, hem de cephede taraf değiştiren askerlerin tarihi de yazılı. Okuyuversin bir Selcen.
Sivillerin ölen sivillere yönelik taraf tutmasını, ne Selcen, ne istihbaratçılar anlamıyor, ölenlere sevinen çok. Benim bu yazdıklarımı IŞİD övgüsü sanıyorlar, onlara yönelik bir eğitim metni olarak okumuyorlar hiç.
Artı, çıkış niyetine Selcen’e ekonomi-politik dersi:
Para terördür, para savaştır.
Bu savaş, vicdanların değil, cüzdanların savaşıdır.
Selcen’in kullandığı teçhizat da öpücükle alınmadı.
Yani:
Bir bakıma herkes paralı asker artık bu neo-savaş’ta.
Gerisi, azz soraa…
(2 Aralık 2017)

Hiç yorum yok: