Ne yazık ki epeyi, 250 yıl falan uzağındayız.
Birinci Bilim, 1750-2000 arasında, Birinci Sanayileşme
boyunca oluşturuldu.
19. Yüzyıl’da, örneğin Engels’teki bilim (wissenschaft),
bugünkü bilimsel ve sözlüklerdeki anlamında kullanılıyor değildi.
Bugün ve burada, insan bilimleri % 50 oranda gibi, tam bilim
durumunda. Ancak, onlar önemli değil, onlar bir bilim olur, bir bilimden
bozulur, asimptotu da bellidir.
Önemli olan, bugün ve burada temel bilimler, fizik, kimya,
biyoloji, matematik, % 80 gibi tam bilim durumunda ama o kalan % 20, bazı
epistemik ölümcül eksikleri de içeriyor.
Duruma bir bakalım:
1900’lerin başında 2 bilimsel triyalektik vardı.
Bir: Aristo-Euclid-Newton / mantık-geometri-fizik paradigmatik
yerzaman eşleniksizliği ama paradigmatik denkliği.
İki: Marx-Darwin-Freud / ekonomi-evrim/biyoloji-psikoloji
(zihinbilim değil) triyalektiği.
1915 olduğunda, yani bundan 100 yıl önce, üçüncüsü de
oluşturuldu:
Üç: Einstein-Planck-Heisenberg triyalektiği. Bu triyalektik
oluşturulduğu anda, temel bilimlere 500 yıllık bir paradigmatik duvar çekti.
Einstein, ışık hızından hızlı gidilemeyeceğini önesürdü ama Evren’in
ışık hızından hızlı genişlediği Şişme Dönemi var. Planck, parçanın bütünden
büyük olamayacağını önesürdü am mantıksal olarak bu mümkün, onun zamanında da
mümkündü ama o bunu göremedi ya da görmek istemedi. Heisenberg, belirsizlik
ilkesini önesürdü ama oradaki ‘x, y, z, t’yi kendisi belirsizleştirdi, yani bir
totoloji yarattı, yani konumdaki uzay ile hızdaki uzay ayın olmayabilir ama
öyleymiş gibi epistemik bir kısadevre yaratıldı.
Herkes, bu dahiler denli eksi zekalı değildi. Kaluza, daha o
zamanlar Einstein’a çok boyutlu (4 yerine, 10 boyut) uzayzaman modeli önerdi.
Einstein ise, bir zamanlar kendisine yapılanı yapıp, onu engelledi ve bu bilgiyi
hasıraltı etti.
Aradan 100 yıl geçti ve bugün 10/11 boyutlu Evren, bilimin gerontokratları tarafından hala
engelleniyor (bakınız Brockmann’ın derleme bilim kitapları).
Böylelikle, İkinci Bilim ve artı Tam Bilim oluşumunun
tamamlanması, İkinci Sanayileşme bitimi ertesine kaldı.
Bilim tarihine geri dönüp bir bakalım:
İskender ilk Dünya fatihi oldu ama bu Eski Yunan’ın da sonu
oldu. Ona öğretmenlik yapmış olan Aristo’nun eserleri dağıldı gitti. Bilim ve
bilgi çöktü. İskender’in kurduğu Mısır İskenderiye’li Eratosthenes, 2 küsur
milenyum önce, Dünya’nın çapını, Ay’ın çapını, Güneş’n çapını, Dünya-Ay
uzaklığını, Dünya-Güneş uzaklığını hesaplanabilir kıldı ama bu bilgilerin ilk
koyutu olan Dünya’nın yuvarlaklığı, o Eski Yunan kültürünü bugün miras sayan AB
geleneği tarafından, yaklaşık 2 milenyum boyunca inkar edildi.
Bugün aynı (bugünkü adıyla) G-7 kültürü, anti 3-triyalektik
paradigma denemelerini inkar ve imha ediyor.
Oysa, ‘x, y, z, t’yi dönüştürdüğünüz an, 3. triyalektiğin hiçbir denklemi
geçerli olamaz, hatta hiçbiri önesürülemez bile.
Bu, kendisi de özgürlük teraneleri okuyup, gayet epistemik
faşist olan Popper’inki gibi bir epistemik
faşizm söylem düzlemi hegemonyası yarattı.
G-7 sahte bilimcileri ne yapıyor biliyor musunuz?
Kuadralektiği ve poliyalektiği önce inkar edip, sonra
çalıyorlar. Kuilman’a yaptıkları gibi. Minkowski’nin Einstein paradigmasına
yaptığı gibi: Önce inkar etti, sonra dejenere etti, 4 boyutlu uzayzaman, Einstein’ın
değil, Minkowski’nin uydurmasıdır, Einstein onu kabul etmiştir o kadar.
Eratosthenes, nasıl ki Sokrat, Platon, Aristo’yu
değillediyse, bugün 3 triyalektik de, 4. ve n. şıklar tarafından çoktaan
değillendi.
Kabulü mü?
2250’de kısmetse...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder