Bu bir
elektronik-arabesk klip ama senfonik metal değil ve Erkin Koray’vari
elektronik/-(Anadolu-)rak da değil.
Seste ve
görüntüde sürrel olmayı denemişler ama hiporeel / parareel olabilmişler ancak
(ki bu da aslında başarısız / geçersiz bir ters takla olarak işe yarar
kullanımlı bir tanım ama tabii ki negasyonla).
Adından
anlaşılacağı üzere bir melodram bu. Melokomik de.
Fransızlar
realizmi beceremediler, onun yerine natüralizmi koydular. Türkler ise, realizmi
hiç denemediler, çünkü yanlış yöne saktılar hep.
Türkler’in
aşk takıntısı evlere şenliktir. Oyunlar, filmler, şarkılar, romanlar, aşkı
yazar yazar bitmez ama gerçek yaşamda Türkler, aşkı hiç yaratamazlar ve
üretemezler. Buna kalkışmazlar ki zaten. Kendiliğinden olsun isterler.
Türkler;
aşkı, cinselliği, çocuğu birbirine eşleniklerler ama bunlar birbirinden kopalı
onyıllar oldu.
Annelik
için bile, genetik, biyolojik taşıyıcı, bakıcı, psikolojik anne ayrımları
ortaya çıkalı yıllar oldu.
Bunları
tüp bebek başlattı diyelim.
Bu, alaturka
sentimental faşizmin bir yüzü.
Diğer
yüz de şu:
Türkler,
tanzimat’tan beridir, Doğu-Batı geçişine bir türlü karar veremedi ama Doğu da
olamıyorn artık. Bunu, AKP de kanıtladı, adı Doğu-Doğu konumda olan Japonca’da
‘çizgiroman’ anlamına gelen Manga da.
Öyle
diyorum ama Fassbinder’i bile bile, ben bile:
Lili
Marlene’i sevmeye devam edip, onunla faşizm arasına elini sokarak, faşizmi
geriye ve onu beriye itmek ve ona yaklaşıp onunla duygu dansı yapmak gibi bir
noktadayım.
Ancak,
ağlak yapmıyorum.
Manga
feci ağlak yapıyor şarkısıyla.
Hatası
bu.
Ağlak
çıkarsa, sentimental faşizm, tarjedi olabilir belki.
Bu da
bir deneme olur. Yanılabilir de, yanılmayabilir de.
Manga,
yanılmış, o kesin.
Çıkış:
Her tür
kültürel antropolojik-estetik tanımın apsi-ordinati kesin referanslı şu an
için, çünkü bir bilgi çağındayız.
Bu
metinde, 5 müzik ve 5 insan bilim alanı tanılandı.
Meraklı
okur, gider onları okur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder