Çift
olmak bir oyundur.
İkili bir
oyundur.
Bilgesu
Erenus’un ‘İkili Oyunlar’ı gibi.
(Hem
oyunu, hem de filmi vardır. Kadın oyuncu, Zeliha Berksoy’dur, oyunda erkek
oyuncu Genco Erkal, filmde erkek oyuncu Tarık Akan’dır.)
Çift olmak,
eski ‘shrink’imin deyimiyle, ikili bir otizmdir.
Çift
olmak, birbirini yok etmektir, Camille Claudel’in, kendisiyle Rodin’i
simgeleyen o ünlü heykelindeki gibi.
Çift
olmanın en acıklı hali, birlikte yaşlanmakta yaşanır.
Yaşanmayabilir,
ayrı konu. Milyonda dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz
olasılıkla böyle olur nedense, ayrı konu.
‘Kedi’
romanı, birlikte yaşlanan iki kişinin birbirine faşizmini anlatır.
Simenon
tarafından yazılmıştır.
Bildiğimiz,
Komiser Maigret’in yaratıcısı arafından.
Bu,
Bukowski’nin insanlığın sonunu anlattığı bir bilimkurgu öyküsü yazmışlığı kadar
şaşırtıcı bir durumdur ve onunkisi kadar da gerçektir. Bu da, edebi yaratılığın
esin perisinin arada yolunu şaşırdığını da imler.
Romanda,
biri erkek biri kadın iki yaşlı kişi, birbirini yaşlılıklarında ruhen eziyetle
yok etmeye ve olmaya doğru yol alır.
Öykü,
birinin diğerinin papağanını, onun da öbürünün kedisini öldürmesiyle başlar.
Romanın adı da oradan gelir.
Bir iki
oynamayla, bencesi çok çok iyi bir bilimkurgu-gerilim olur. ‘Psycho’dan bile
daha iyi.
Bu,
kitabı 30 yıl önce okudum. Çarpıldım.
Daha o
zaman bile, o öykünün yumuşağını çoktan yaşamıştım. Sonradan, çok daha
sertlerini yaşadım.
‘Kedi’nin
panzehiri var mıdır?
İnanın,
bilmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder