Muhterislikleri:
Türkiye’de devrim olsun
istiyorlardı. O
zamanlar SSCB vardı ama henüz Çin’de devrim yapılmamıştı. Dolayısıyla, devrim
demek, SBKP ve Stalin demekti: O da, 10-30 milyon ölü delekti. 1917’den 1940’a
kadarlık sürede olmuş bitmişler, henüz Dünya’ya yansımamıştı, bilanço sonradan ortaya
çıktı. Yani, Türkiye’de devrim yapacak adam yoktu ve olsaydı da, aynı katliam
bizde de olacaktı. Büyük olasılıkla da, SBKP ve Stalin eliyle: Sonuçta Troçki
1940’ta öldürüldü.
Büyük işler yapmak istiyorlardı (ama o büyük işleri tam
tanımlamamışlardı): Bu; devrim yapmak olabilirdi, kalıcı eser yaratmak olabilirdi.
Eserlerinin gücünü olduğundan
büyük görüyorlardı. Eserleri
güçlüydü doğru ama ilk kuşak eser olmanın tüm eksikliklerini de barındırıyordu.
Kifayetsizlikleri:
Aşırı duygusaldılar. Bu da onları sentimental faşizme, yani çıkış vektörlerinin tam karşıtına
taşıyabildi.
Türkçe’leri yetersizdi. Türkçe Sözlük henüz 20 bin
sözcük sözcük hacmindeydi. 20 bin sözcükle de, ne devrim, ne de toplumcu
edebiyat yapılamazdı. Şerh: 1960 kuşağı yazarları sayıldığı kadarıyla, 18 bin
sözcük icat etmişken, 1940 kuşağı yazarlarının bunu denememişliği ilginç
(Baykurt’un bireysel çabası vardı ama o da daha çok 1960 kuşağına yakındı).
Yaşam ve marksizm hakkında
(aşırı) bilgisizdiler.
Çeviriler nicelce yetersizdi ve nitelce yamuktu. Bir de, yazarlar yazmaya
başladıktan sonra pek okumazlardı.
Kendi devletlerinin gücünü
hesaplayamadılar.
Sonra da o devlet, onları biçti, hem de kezlerce.
İkindi vakti gölgesini gören,
padişah cücesi gibiydiler.
Yani, güçlerini yanlış hesaplıyorlardı.
Osmanlı-Tanzimat geleneğini aynen
üstlenmişlerdi.
Batıcılığı kader ve kıble sayıyorlardı.
Tarih, otobiyografi, sanatçı
bilinçleri yoktu.
Özeleştirileri de yoktu. Oysa, herşey bittikten sonra oturup yazdıkları
otobiyografileri, artık hiçbirşeyi değiştiremeyecek olsa da, durumu gayet
açıkseçik kavradıklarını imliyordu. Ancak, tren kaçmıştı bir kere. Bir daha da
gelmedi.
Nötrlükleri:
Belki başarabilirlerdi. Ancak, bu da kesin değil, çünkü
1. Cumhuriyet’in ilk toplumcu dalgası onlardı, yani arkalarında başka örnek
yoktu.
Batı-Doğu ayrımını ve hesaplaşmasını
yapamamışlardı.
Ancak, bunu önceden ve sonradan batılılaşan tüm Asya ülkeleri de yapamadı,
yapamıyor, yapamayacak gibi de… Bunun her yerde ve her zaman bir kader gibi, kör gözüm parmağına absürdlükte
eylenmesi hem hüzünlü, hem gülünç.
(27 Mayıs 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder