Pazartesi, Mayıs 27, 2019

1940 Kuşağı Yazarlarının Muhterislikleri ve Kifayetsizlikleri


Muhterislikleri:
Türkiye’de devrim olsun istiyorlardı. O zamanlar SSCB vardı ama henüz Çin’de devrim yapılmamıştı. Dolayısıyla, devrim demek, SBKP ve Stalin demekti: O da, 10-30 milyon ölü delekti. 1917’den 1940’a kadarlık sürede olmuş bitmişler, henüz Dünya’ya yansımamıştı, bilanço sonradan ortaya çıktı. Yani, Türkiye’de devrim yapacak adam yoktu ve olsaydı da, aynı katliam bizde de olacaktı. Büyük olasılıkla da, SBKP ve Stalin eliyle: Sonuçta Troçki 1940’ta öldürüldü.
Büyük işler yapmak istiyorlardı (ama o büyük işleri tam tanımlamamışlardı): Bu; devrim yapmak olabilirdi, kalıcı eser yaratmak olabilirdi.
Eserlerinin gücünü olduğundan büyük görüyorlardı. Eserleri güçlüydü doğru ama ilk kuşak eser olmanın tüm eksikliklerini de barındırıyordu.
Kifayetsizlikleri:
Aşırı duygusaldılar. Bu da onları sentimental faşizme, yani çıkış vektörlerinin tam karşıtına taşıyabildi.
Türkçe’leri yetersizdi. Türkçe Sözlük henüz 20 bin sözcük sözcük hacmindeydi. 20 bin sözcükle de, ne devrim, ne de toplumcu edebiyat yapılamazdı. Şerh: 1960 kuşağı yazarları sayıldığı kadarıyla, 18 bin sözcük icat etmişken, 1940 kuşağı yazarlarının bunu denememişliği ilginç (Baykurt’un bireysel çabası vardı ama o da daha çok 1960 kuşağına yakındı).
Yaşam ve marksizm hakkında (aşırı) bilgisizdiler. Çeviriler nicelce yetersizdi ve nitelce yamuktu. Bir de, yazarlar yazmaya başladıktan sonra pek okumazlardı.
Kendi devletlerinin gücünü hesaplayamadılar. Sonra da o devlet, onları biçti, hem de kezlerce.
İkindi vakti gölgesini gören, padişah cücesi gibiydiler. Yani, güçlerini yanlış hesaplıyorlardı.
Osmanlı-Tanzimat geleneğini aynen üstlenmişlerdi. Batıcılığı kader ve kıble sayıyorlardı.
Tarih, otobiyografi, sanatçı bilinçleri yoktu. Özeleştirileri de yoktu. Oysa, herşey bittikten sonra oturup yazdıkları otobiyografileri, artık hiçbirşeyi değiştiremeyecek olsa da, durumu gayet açıkseçik kavradıklarını imliyordu. Ancak, tren kaçmıştı bir kere. Bir daha da gelmedi.
Nötrlükleri:
Belki başarabilirlerdi. Ancak, bu da kesin değil, çünkü 1. Cumhuriyet’in ilk toplumcu dalgası onlardı, yani arkalarında başka örnek yoktu.
Batı-Doğu ayrımını ve hesaplaşmasını yapamamışlardı. Ancak, bunu önceden ve sonradan batılılaşan tüm Asya ülkeleri de yapamadı, yapamıyor, yapamayacak gibi de… Bunun her yerde ve her zaman bir kader gibi, kör gözüm parmağına absürdlükte eylenmesi hem hüzünlü, hem gülünç.
(27 Mayıs 2019)

Hiç yorum yok: