Kitabın
ikinci cildi olacakmış ama Bakunin onu yaz(a)mamış.
Bu
durumuyla kitabın adı, ‘1820-1840 Avrupa Tarihçesi’ olsa gerekmiş.
Bakunin
gibi bir anarşistin, pan-Rus’çu, Rus nasyonalist, Rus-perver’liğin dozunu aşırı
kaçırmış bir yazar olması, çok-çok ilginç.
Alman(ya)
düşmanlığı, bu eseri ‘Oblomov’daki Alman imajıyla birlikte, ‘Rus yazarların Alman olmaya karşı pozitif
ve negatif bakış açıları’ olarak ilginç bir noktaya taşımış.
Bakunin,
Osmanlı’yı anmadan, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu, çokuluslu olması
üzerinden, hasta-adam-devlet olarak
tanımlıyor. Rusya’nın da 1. Dünya Savaşı ertesinde, diğer 2 ülkeyle birlikte
parçalanmışlığı, ona ve tezlerine ironik bir tarih yanıtı olmuş.
1840’ta
da, 1940’ta da, Almanya-Rusya ikilisinin Polonya’yı parçalaması durumu / sorunu
olmuş. 2040 için bu, parçalanan ülke Ukrayna vakası olacak. Yani Almanya 2020,
20 yıllık Merkel iktidarı ve sağ-sol koalisyonu ertesinde, 4. Reich’ına ve eski
Roma-Germen İmparatorluğu gücüne doğru geri gidiyor. Not: Burada, alman
Fassbinder’in Birleşik Almanya Faşizmi’ne karşı(t)lığı ve Trier’ın anti-AB’ci
ve AB faşizmini açımlayan ‘Europa’sı özellikle anılmalı.
Bakunin,
1920 Ukrayna Makhno’yu bile aşarak, anarşistlerin
en-en toplumcu ve marksizme en yakın kanadını oluşturmuş: Sınıfı ulusun üstüne
koymuş.
1871
Paris Komünü ve 3. Enternasyonel rezillikleri, kitapta ve özellikle editörün
notlarında az da olsa açımlanmış. Bakunin’den daha açıkseçik bilgiler
beklerdik.
Buradan
çıkan sonuçlarla:
Bakunin’de
ağaca bakarken ormanı gözden kaçırma var: 10-20 ağaca birden birarada
bakabiliyor ama ormanın tamamına değil. Artı, elindeki veri yığınlarından çok
kolay yapılabilecek çıkarsamalar yapmayıp, aynı bilgiyi kitap boyunca 10 kere
falan yineliyor. Oysa Kropotkin, Avrupa ülkelerindeki çöküşü 1880-1890 gibi,
çok daha açıkseçik olarak notlamıştı (Bir Devrimcinin Günlüğü).
Tarihin
tekerrürü değil ama belli örüntüleri varyasyonlarla yinelemesi var:
Almanya’nın
AB güç odaklığı, Rusya’nın daha 1870’te Dünya gücü olmaya adaylığı, vd, vb…
Ancak
hiç algılanamayan şu tez olmuş:
AB
ülkeleri, güç-hegemonya savaşından kafalarını kaldırıp, ne Rusya’nın, ne de ABD’nin
gelişini görememişler ki Avrupa-sentrisizm
bu olmakta zaten.
Tuhaf
olan şey, bunun 2020’de bile aynen geçerliliği ve dahasında AB parçalanmışken
bile öyleliği…
Yani:
Çok
tuhaf ama:
Bakunin,
devletten ve anarşiden söz ederken, ne kaos-kozmos denklemlerini görebilmiş, ne
yanılmış-devlet olgularını
imleyebilmiş, ne de 1 milyarlık bir
devletsiz-anarşizm’in mümkünsüzlüğünü dilgetirebilmiş.
Sonsöz:
Boynuzun
kulağı geçip, çırağın ustasını değillemesi, hüzünlü ve hatta melankolik bir
durum.
Bir de:
Yazarın,
kendi dehasını içermeyen bir geleceği inşa ederken, ‘Devrimden Önceki Gün’
(Ursula k. Le Guin) durumunda bırakılması…
Bakunin
bunu yapamamış ve o nedenle de bir deha olamamış, vasatüstü bir zeka olmuş
yalnızca…
(5 Mayıs 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder