Cuma, Mayıs 31, 2019

Katarsis ve Simülasyon


Katarsis, Aristo tanımına göre, bir izleyicinin bir sanat izlerken onunla özdeşleşmesi, izledikten sonra da duygusalca arınmasıdır.
Bu durum, daha çok avamlar için tanımlıdır ama Aristo’dan beridir, avamın ve elitin benzer bile değil, tıpatıp aynı katarsis süreçlerini yaşadığı gözden kaçmış (ki bu ilkellerin düşüncelerinin somutlaştırma ve kişileştirme yönünde olduğuna ilişkin kültürel antropolojik saptamayla da koşut bir durum).
Bu, günümüz koşullarında oligark komprador burjuvayla proleterin aynı popüler kültür ürünün tüketmekten aynı hazzı yaşamasıdır (ki bunun globalleşmeyle de ilintisi yoktur).
Katarsi, sanatın gibi yaptığını baştan kabul eder. Böylelikle izleyici de sanat ürünün tüketirken gibi yapmış olur.
Simülasyon, gerçek bir olayın, diyelim bir uçağın uçuşunun görselleştirilmiş dijital tasarımıdır ve seyirlik bir olaydır. Bu uçuş benzetişimi, pilotlar için gerçek uçuş kadar gerçektir. Beyinde gerçek bir uçuşu ve uçuşun simülasyonunu izlerken aynı nöronlar çalışmaktadır çünkü. En azından şimdilik, bu ikisini birbirinden ayırsamak imkansızdır.
Simülasyon yaklaşımı, sanatın gerçekten daha gerçek ve daha somut olabileceğini baştan kabul eder bu nedenle.
Demek ki biri MÖ 600, diğeri MS 1900 momentli, 2.500 yıllık kültürel evrimli, 2 ayrı sanat tüketimi kültürolojisi ve estetiği anlayışı sözkonusudur.
MÖ 600’de Antik Yunan’da (retorik) 1’i sanat olmayan 6 sanat dalı vardı.
MS 1900’de AB’de (mimari) 1’i sanat olmayan 9 sanat dalı vardı.
MÖ 600’de Aristo’nun katarsis anlayışına herkes katılmıyordu, kimi sanat üseri tüketmeyicileri ve bazı oyun yazarları diyelim…
MS 1900’de AB’de bu 9 sanat dalı ayrımına katılmayan çoktu, henüz fotoğraf ve sinema sanat sayılmıyordu örneğin…
MS 2000’de sanat eseri tüketimi; G-7 ülkelerinde bile, yılda 1 kitap ve artı yılda 1 film düzeyinde hala. Yani (proleterya olsun, burjuvazi olsun) kitle, hala zihinsel olarak sanat eserini gereksinmiyor. Bu, 1 kitabın ve 1 filmin de, katarsisi ne kadar becerebileceği de kuşkulu.
Simülasyon içeren sanat eserlerinin, şimdi ve burada çapraz medyanın ve ‘Virtual Reality / Sanal Gerçeklik’in kullanım oranı, yukarıdaki oranlardan çok daha düşük, global nüfusta milyonda bir bile değil, on milyonda bir belki.
Not: Simülasyon, çapraz medya, VR tasarımcıları ve üreticileri bunu tarih ve sanat bilincine sahip değiller.
Oysa, katarsis ve simülasyonun karşıtlıklarını veya praksisini kullanbilseler, onuncu sanat dalı çapraz medyadan sonra, polografik sinema üzerinden, birçok yeni sanat dalı daha sentezlenirdi ama bu 21. Yüzyıl’da olamayacak gibi…
Bizi ilgilendiren şey, buradaki ve şimdiki koşullarda hangisinin yeğ olduğu sorunsalı. Bunu yanıtlayabilmek için, her ikisinin de, birer düşüncelenme ve duygulanma aracı ve silahı olduğunu akılda tutmak gerekiyor.
Bundan da, Tatar yayının ve Kalaşnikof tüfeğin aynı savaşsal başarıyı sağlayabildiğini, yani hedefi vurabildiğini akılda tutmak gerekiyor.
Katarsi ve/ya simülasyon için de böyle… Herhangi biri, herhangi bir yerde ve/ya herhangi bir anda işlevsel olabilir ve bu önceden kestirilemeyebilir.
Buradaki dert, katarsis-simülasyon sentezi ve praksisi ki bu ayrı bir metnin konusu…
Çıkış notu:
Kültürel, beyinsel ve zihinsel evrim açısından bakınca, katarsis Homo Sapiens için, simülasyon Homo Posterus için daha uygun görünüyor…
(29 + 31 Mayıs 2019)

Hiç yorum yok: