Modern dönemin siyasal
başlangıcı, 1789 Fransa Devrimi öncesine bile dayandırılır.
Modern sanat (resim) dönemi,
1885 ile milatlanır.
O zamanlar sanatın,
aslında resmin Dünya başkenti Paris’tir.
Post-modern dönem,
siyasal olarak da, sanatsal olarak da, 1945 başlangıç momentlidir.
O zamanlar artık sanatın,
aslında artık resmin, Dünya başkenti New York’tur.
Ondan sonrasında
rivayet muhtelif:
Başkalarına göre:
Soğuk Savaş’sal ve
post-modern dönem, 1986’daki glasnotla da milatlanabilir, 1992’deki SSCB’nin
parçalanışıyla da.
Bana göre:
1986 momentli
Çernobil (nükleer fizik, reaktör) ve Challenger (uzaycılık, uzay mekiği) felaketleri
/ kazaları, aslında hem ABD’nin, hem de SSCB’nin çöküşünü (en azından sonun
başlangıcını) imler.
Sonuçta, o dönemden
bu döneme ABD-SSCB çiftkutupluluğundan, ABD tekkutupluluğuna geçiş yapıldığında
hemfikiriz.
Ancak ABD, bu konumu
pek pek 10 yıl tam koruyabildi.
11 Eylül 2001 günü
ABD, topraklarında tarihinde ilk kez vuruldu ve yenildi. Tüm stratejistlerin
naklen yayında çenesinin düştüğünü hala keyifle anımsıyorum.
ABD bunun üzerine,
Kore ve Vietnam’ın yanına, Irak ve Afganistan yenilgilerini de ekledi.
Böylelikle bana göre,
post-2-modern dönemi de pek pek 10 yıl sürdü.
Geldik 2010’a:
ABD’nin yenilebilir
olduğunu artık herkes kabul ediyor, kendi generalleri bile. 7,5 milyarın 4
milyarı ABD’den nefret etmek ne demek, ABD’nin köküne kibrit suyu ekmek
niyetinde.
Buna da, ‘post-3-modern
dönemin sonu’ diyelim.
Peki, post-4-modern
döneme girdik mi?
Henüz hayır ama belki
de.
Bunun kanıtı için ne
gerekli?
Çin için 5 yıl daha
gerekli. Rusya için 10 yıl daha gerekli. O zaman ABD belki 3 numara olur, belki
olmaz: Askeri, iktisadi, siyasi, kültürel, sanatsal, hangi anlamda alırsanız
alın.
Peki, post-4-modern
dönem ne kadar sürer?
Ara şerh: 4
makro-makro global kriz, bu şemadan muaf.
Oyunun vektörlerini
değiştirecek 3 vektör adayı, Hindistan / Pakistan diyalektiği ve artı tek
başına Brezilya. Çin’in önümüzdeki 10-20 içinde en azından kocaman bir tökezleme
yaşayacağı kesin, çünkü o da Türkiye gibi, krizleri biriktirmeyi ve ertelemeyi
seviyor, onda da Doğulu aymazlığı var ne de olsa.
Bu ara-kısa momentin
biricikliği nerede?
Ayrallar pek bir özgür, hatta bazı ayrallar feleğini şaşırıp, diğer
ayrallara eziyet edecek denli özgür kaldı. Bilindiği kadarıyla, bu durum Dünya
tarihinde bir ilk: Eskiden %o 1 civarında seyreden tekil ayralların toplamı,
tarihte ilk kez toplamda % 50’yi aştı ve normallerin egemenliği çöktü. Bu
durum, tümüyle yenilene (Yeni Orta Çağ egemen olana) dek, normalleri çok daha
acımasız yapacak ayrı konu.
Ayrıca, faşist ve
komünist olanlardan farklı olarak, tarihte ilk kez ateistlere siyasal temsil
hakkı doğmak üzere. Bunun göstergesi, resmi istatistiklerin bile kabul ettiği
üzere, global nüfusun içindeki ateistlerin sayısının en büyük 5 dininkilere
yaklaşması ve bazılarını geçmesidir. 2010 itibarıyla, gayrıresmi olarak global ateistlerin
sayısının Hristiyanlar’ınkini ve Müslümanlar’ınkini tek tek geçtiği
kanısındayım, resmense başabaş durumda.
Ancak bu özgürleşme,
kendiliğinden bir yeni Fetret Devri demek oluyor. Örneğin, koskoca AP’da (Avrupa
Parlamentosu) bir tek ateist parti yok ama onlarca hristiyan parti var. Üstüne
üstlük, Hristiyanlar o partilerde Müslüman azınlıkları kendi meclislerine
seçtiriyorlar.
Demek ki, 2010
itibarıyla:
‘Post-3,9 /
4,1-modern’ dönemdeyiz kabaca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder