Bu bir kitap. Yazarı
Teoman Akgür. Altbaşlığı ‘İktisadi Etkileşim ve Siyasi Yansıma’. V Yayınları
basımı. 156 sayfa. Ocak 1990 tarihli.
Kitabın gelecekbilim
açısından önemi şu: 200 yıllık geçmişsel bir perspektifle Doğu-Batı etkileşimini
irdeliyor. Dolayısıyla bu süredeki herhangi bir tarihte bu kitap gelecekbilimci
olacaktı. Gelecekbilim, tersine çevrilmiş ekstrapolasyon için tarihten yararlanır.
Tanzimat’tan bu yana,
Türkiye’nin batı karşısında bir yenilgisi sözkonusu. Öyle ki artık kültürel bir
aşağılık takıntısından bile söz edebiliriz.
Batı İstanbul’un
fethiyle dibe vurdu. Batı atağını 1492’de Amerika’ya giderek başlattı. Bunu
yapan ülke İspanya, aynı zamanda ‘yeniden fetih’ denilen engizitör bir atakla,
850 yıl boyunca İslam egemenliğinde kalmış İber Yarımadası’nı yeniden
hristiyanlıştırıyordu.
1789 ise Fransız
Devrimi’nin tarihi. Bugün anladığımız anlamda AB süreci o zaman başladı. Aynı
zamanda ABD süreci de (1776).
Yazar, Batı’nın diplerini
1509, 1539, 1575, 1621, 1689, 1747, 1789, 1848, 1895, 1946, 1992 olarak
tarihliyor. Şerh: 1989’da başlamış olsa da, 1992 olaylarını Batı’nın bir dip
vurması olarak yorumlamak ilginç bir bakış açısı.
Batı’nın zirveleri
ise, 1495, 1529, 1559, 1595, 1650, 1720, 1762, 1815, 1873, 1929, 1973 tarihli.
Yazarın Türkiye
referanslı çevrimler için 2 gözlemi var:
1.
İnişlere
Müslüman, çıkışlara ise Hristiyan savaşları yığılmaktadır.
2.
Çıkışlarda
siyasal katılım derecesi yükselmekte, inişlerde merkez güçlenmektedir.
Bunların dışında
ayrıca daha küçük genlikli altçevrimler de var.
Yazar biraz
indirgemeci akıl yürütme kullanmış ama olgular da ortada. Doğu, İslam, Güney,
adına ne denirse densin bir çıkışa geçmek zorunda. 50 yıldır bunun ibaresi
ortada yok. 50 ülke içinde bunu yapabilecek tek ülke Türkiye. O da şu sıralar
çok zorlanıyor. İşte bu zorlanma geleceğin atakları için potansiyel enerji
yaratmacasına zembereği kuruyor. Nasıl ki İstanbul’un fethi Batı’nın atağını
başlattıysa, Türkiye’nin de parçalanma tehlikesi onu harekete geçirmeye
başladı. Türkiye dünyada ABD’ye hayır diyen tek ülke durumunda. 50 yıl içinde
bu bugün için inanılmaz gelebilecek bazı dönüşümlere giden yolun başı olacak.
Önümüzdeki 200 yıl
için de benzeri dalgalanmaların olacağını kestiriyoruz. Örneğin Doğu’nun
Dubai’si ve Batı’nın Norveç’i, diğer OPEC mensuplarının aksine, petrol gelirlerinin
önemli bir bölümünü geleceğe ayırdı. Petrol tükendiğinde ki bu da kademe kademe
olacak, Araplar’da ve AB’de gerileyiş yaşayacak ama Bangladeş ve Endonezya zaten
dipteler, şimdikinden daha kötü olamazlar, ayrıca enerji gereksinimleri göreli çok düşük,
dolayısıyla petrol krizi onları pek vurmayacak. Bizim Alamancılar’ın bir ülke
kuracak denli parayı 40 yılda Türkiye’ye aktarması gibi, ucuz işgücü sunan Üçüncü Dünya ülkesi vatandaşları, yaratacakları artı değerlerle pekala ülkelerini yoktan var edebilecek. Hızla
batılılaşan Çin, yeniden doğululaşabilecek. Yeniden kitlesel din değiştirmeler
umulabilir.
Burada belirsiz 2 öğe
var: Hindistan batılılaşacak mı ve Japonya yeniden doğululaşacak mı? Nötr öğe:
Amerikalar’da çok miktarda Hristiyanlık’tan animizme dönüş umuluyor. Sürpriz
öğe: ABD’de 2050’den sonra beyaz nüfus yarının altına düşecek, bu durum pekala
yeni bir doğu-ABD yaratabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder