Pazartesi, Ocak 07, 2013

Türkiye ve Batı 1789-1989





Bu bir kitap. Yazarı Teoman Akgür. Altbaşlığı ‘İktisadi Etkileşim ve Siyasi Yansıma’. V Yayınları basımı. 156 sayfa.  Ocak 1990 tarihli.

Kitabın gelecekbilim açısından önemi şu: 200 yıllık geçmişsel bir perspektifle Doğu-Batı etkileşimini irdeliyor. Dolayısıyla bu süredeki herhangi bir tarihte bu kitap gelecekbilimci olacaktı. Gelecekbilim, tersine çevrilmiş ekstrapolasyon için tarihten yararlanır.

Tanzimat’tan bu yana, Türkiye’nin batı karşısında bir yenilgisi sözkonusu. Öyle ki artık kültürel bir aşağılık takıntısından bile söz edebiliriz.

Batı İstanbul’un fethiyle dibe vurdu. Batı atağını 1492’de Amerika’ya giderek başlattı. Bunu yapan ülke İspanya, aynı zamanda ‘yeniden fetih’ denilen engizitör bir atakla, 850 yıl boyunca İslam egemenliğinde kalmış İber Yarımadası’nı yeniden hristiyanlıştırıyordu.

1789 ise Fransız Devrimi’nin tarihi. Bugün anladığımız anlamda AB süreci o zaman başladı. Aynı zamanda ABD süreci de (1776).

Yazar, Batı’nın diplerini 1509, 1539, 1575, 1621, 1689, 1747, 1789, 1848, 1895, 1946, 1992 olarak tarihliyor. Şerh: 1989’da başlamış olsa da, 1992 olaylarını Batı’nın bir dip vurması olarak yorumlamak ilginç bir bakış açısı.

Batı’nın zirveleri ise, 1495, 1529, 1559, 1595, 1650, 1720, 1762, 1815, 1873, 1929, 1973 tarihli.

Yazarın Türkiye referanslı çevrimler için 2 gözlemi var:

1.        İnişlere Müslüman, çıkışlara ise Hristiyan savaşları yığılmaktadır.
2.        Çıkışlarda siyasal katılım derecesi yükselmekte, inişlerde merkez güçlenmektedir.

Bunların dışında ayrıca daha küçük genlikli altçevrimler de var.

Yazar biraz indirgemeci akıl yürütme kullanmış ama olgular da ortada. Doğu, İslam, Güney, adına ne denirse densin bir çıkışa geçmek zorunda. 50 yıldır bunun ibaresi ortada yok. 50 ülke içinde bunu yapabilecek tek ülke Türkiye. O da şu sıralar çok zorlanıyor. İşte bu zorlanma geleceğin atakları için potansiyel enerji yaratmacasına zembereği kuruyor. Nasıl ki İstanbul’un fethi Batı’nın atağını başlattıysa, Türkiye’nin de parçalanma tehlikesi onu harekete geçirmeye başladı. Türkiye dünyada ABD’ye hayır diyen tek ülke durumunda. 50 yıl içinde bu bugün için inanılmaz gelebilecek bazı dönüşümlere giden yolun başı olacak.

Önümüzdeki 200 yıl için de benzeri dalgalanmaların olacağını kestiriyoruz. Örneğin Doğu’nun Dubai’si ve Batı’nın Norveç’i, diğer OPEC mensuplarının aksine, petrol gelirlerinin önemli bir bölümünü geleceğe ayırdı. Petrol tükendiğinde ki bu da kademe kademe olacak, Araplar’da ve AB’de gerileyiş yaşayacak ama Bangladeş ve Endonezya zaten dipteler, şimdikinden daha kötü olamazlar, ayrıca enerji gereksinimleri göreli çok düşük, dolayısıyla petrol krizi onları pek vurmayacak. Bizim Alamancılar’ın bir ülke kuracak denli parayı 40 yılda Türkiye’ye aktarması gibi, ucuz  işgücü sunan Üçüncü Dünya ülkesi vatandaşları, yaratacakları artı değerlerle pekala ülkelerini yoktan var edebilecek. Hızla batılılaşan Çin, yeniden doğululaşabilecek. Yeniden kitlesel din değiştirmeler umulabilir.

Burada belirsiz 2 öğe var: Hindistan batılılaşacak mı ve Japonya yeniden doğululaşacak mı? Nötr öğe: Amerikalar’da çok miktarda Hristiyanlık’tan animizme dönüş umuluyor. Sürpriz öğe: ABD’de 2050’den sonra beyaz nüfus yarının altına düşecek, bu durum pekala yeni bir doğu-ABD yaratabilir.

Hiç yorum yok: