Bozacının şahidi şıracı imiş ve kazın ayağı belli olmuş.
“Mali’deki gelişmeler nedeniyle, Paris’in talebi üzerine olağanüstü
toplanan Avrupa Birliği dışişleri bakanları Fransa’ya destek verdi.
... Avrupa Birliği bakanlarının yeşil ışık yaktıkları Mali
gücü, toplamda 450 kişilik bir ekipten oluşacak. İlk aşamada 12 Avrupa Birliği
ülkesinin destek sağlama taahhüdünde bulunduğu güçte yer alacak 200 kişi Mali
askerlerinin eğitiminden sorumlu olacak, 250 kişi ise koruma ve destek rolü
üstlenecek. Misyon merkezi olarak Mali’nin başkenti Bamako seçilirken, ana amaç
‘eğitim ve danışma’ olarak belirlendi. Askerlerin ‘savaşa katılma yetkisi’
olmayacak.”
Çehov ne demiş?:
“Bir silah ortaya çıkmışsa, öykünün sonuna kadar muhakkak patlar.”
Üstelik onu bahsettiği piyes, hoş bu da tarih piyesi ayrı konu...
Piyesin anafikri şu:
AB 20 yıldır 1 AB ordusu istiyor ama ABD ‘NATO kafa, nato mermer’ diyor da,
başka bir şey demiyor.
Tabii, demokrasi trajikomiği bu, deliği elbette bulunur:
Almanya nasıl ki yurtdışına anayasa yasağına karşın asker yolladı, Japonya
nasıl ki silahlanma yasağına karşın bugün Tokyo’yu füzelerle koruyor ve hatta
uzayda bir göktaşından parça koparıp Dünya’ya getiriyor. AB de barışı şeyttirir
elbet.
Sonunda, dişlerine uygun olarak, bula bula Afrika’yı buldular. Da bence o
kaz, 500 sene sonra bu kez dişlerini feci ağrıtacak.
Bir de tuhaf bir ortaoyunu olacak:
Zamanında 1980’lerde ve 1990’larda, KGB’sinden MOSSAD’ın tüm tüm dünya
derin devletleri, Orta Amerika’nın minnacık ülkelerinde egzersiz yapıyorlardı.
ABD’nin yeni silah denemesi gibi, onlar da yeni düşünce deniyorlardı. Rivayete
göre epeyi verim almışlar.
Şimdi de, Çin’den Rusya’ya bütün dünya ortaoyncuları Afrika’da. Ortada
kural yok. Ortada kale yok. Hatta top var mı o bile belli değil. Hakem desen,
eşcinsel orjici (yani BM)...
Bu, 11 Eylül’ün silahsız savaşının bir parodisi olacağa benzer:
Var da yok gibi bir savaş.
Şimdi şöyle bir Ferhan Abi metni:
Uzaktan Çin pişekarı ile Rus kavuklusu birbirini keser. AB ve ABD figüran
Osman’ları birbirine yaklaşınca, hafiften provakasyon el enseleri başlar.
Bunun bir benzerini ABD ordusu, bizim Kurtuluş Savaşı’nda Yunan ordusuna
ABD üniformaları vererek yapmıştı (bakınız Hemingway İstanbul’da, Milliyet
Yayınları).
Bu arada bizim neo-jöntürk Misak-ı Neo-Liberal’ler, Gana’yı salçalamakla meşgüller.
Eminim ki o kabak er geç bizim bir gariban Mehmetçik Memet’in başına
patlayacak. Malumunuz, bugün yargılanan ‘Somali’ye 1 Umut’ parodisinde, tek
şehidimizi havadaki elektrik tellerine takılan biri sayesinde vermiştik. Tabii,
bizim Kara Şahin’imiz yok vurulacak.
Tamam, bütün trajediler konu ilerledikçe komedi olur ama bu hikaye ne oldu
çıktı, belli değil.
ABD ve AB erleri birbirine silah çekene kadar, AB kalmadı yahu...
ABD ise o barbar göçmenlerin çoğunluğunun eline geçmek üzere: Azz sonraa...
Gelelim tarih ve tekerrürlerine:
Roma’yı şeyttiren Hanibal Gebze’de sürgün öldü, Atilla bir cariyenin
koynunda öldü.
Kartaca desen Mağrib, Hun desen az Macar, az Karaim... Yani, nedense
barbarlar, hep talan ettikleri uygarlar tarafından asimile ediliyor, dikkatinizi çekerim, Roma’yı yaktıktan
sonra...
O Paris... Rien rien...
Lyon: 31 – Paris: 0.
Teröristlerin ülke kurduğunu
gördük, şimdi sıra mafyada...
Dipnot: Derleme ‘Dünya Sistemi’ (İmge Yayınları) ve ‘Yeni orta Çağ’ (Alain
Minc), konuyu göstere göstere 60 ve 20 yıllık geçmiş perspektiflerinden veriyor
ama o dünya sistemiciler azıcık utangaçlar: Şimdi geçmiş olmadan şimdiyi
yorumlamalıyorlar, attali’nin gösterdiği üzere, gelecekbilimciler de öyle ya da
deneseler de beceremiyorlar.
İşte epistemik komedimiz bu: Şimdisiz
bir geçmişbilim ve şimdisiz bir gelecekbilim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder