Salı, Ağustos 25, 2015

İbadet Olarak Ölüm



Bir hak mıdır?
Kuşkusuz öyledir.
İntihar da öyledir, ötenazi de öyledir.
Bu ölüm şöyle imiş:
"Bizi anlamalısınız. Ölüm bizim için çok heyecanlı bir şey. Hayattan bezdiğiniz için değil fakat yeni bir şey edinmek için ölüme yürürsünüz. Bu yepyeni bir ülkeyi bir yeri ziyaret etmek kadar heyecanlıdır. Olasılıklarla dolu yeni bir hayatın heyecanını yaşıyoruz."
Bunu, ibadet olarak ölümü seçen, Caynacı bir rahibe söylemiş ve konuyu aşmış.
İbadet olarak yaşam, bir tür spiritüalizm, bir tür animizm, bir tür panteizm olur; tuhaf olan şey, tersinin de öyle oluşudur. Bedenini de, ibadet babında kullanabilirsin, ölüm veya yaşam babında da.
Bu, İslam’ın Uzakdoğu Asya ile karşılaştığı dönemde oluşan tasavuufun da tosladığı bir duvar.
Nazım, Gazzali için şöyle diyor:
“Kavaklar pamuklayınca
kiraz gelir ardından
kavaklar pamukluyor Gazzali’de
görmüyor üstad baharın geldiğin
ölüme ibadeti bundandır”
Bu benim beynimdeki. Aslı da şu imiş:
“«Pamukladı mıydı kavaklar
                               kiraz gelir ardından.»
Kavaklar pamukluyor Gazalî'de,
fakat
görmüyor, üstat,
                 kirazın geldiğini.
Ölüme ibadeti bundandır.”
Sonra da kalkıp, ‘aslolan hayattır Hatçe’m der’ ve duvara duble toslar.
Çünkü:
“Yalaan, ölümden başkasıı yalaan”
... olmakta...
Ve şair feci çuvallamakta...
Bildiğini sandığı konuda, kendi ayak oyunuyla tuş olmakta...
Şerh:
Ölümsüzlüğün mümkün olduğu bir çağda bile ölüm, bir seçenek oldu çoktan. Örneğin, Hawking ve Gates ölümsüzlüğü reddetti.
Dönelim dine:
Tüm tek tanrılı dinlerde şehit olma var ve bu da bir ibadet olarak ölüm. Kafadan cennet durumu yani.
Ancak asıl konu şu:
“Hayattan bezdiğiniz için değil fakat yeni bir şey edinmek için ölüme yürürsünüz. Bu yepyeni bir ülkeyi bir yeri ziyaret etmek kadar heyecanlıdır.”
Yani:
Yaşam yeni bir şey öğretmez veya çok çok nadiren öğretir ama her ölüm öğretir.
İnsanlar, öğrendikleri herşeyi ölerek veya (büyük A ile) Acı çekerek öğrenirler. Kendi ölümün en büyük Acı’dır. (Bazıları için değildir, ayrı konu.)
Bu ölüm deneyimi adrenalini, paralı askerlerin konusu. Onlar ölmeden yaşayamıyorlar, bağımlısı olmuşlar o duygunun yani.
Bunu aksiyonla değil de, durarak yapmak, tam din konusu.
Zaten ölüm, en durgun halimizdir. En huzurlu, en açıkseçik.
Zamanında ergenler sormuştu:
Ölümden önce bir yaşam var mı?
Bir çağ yangınındayız. Standart biyografiler, artık kimseyi doyurmuyor, kimse artık onları yaşamaya kölecesine heveslenmiyor.
Dolayısıyla bu rahibenin söyledikleri, tarihçe momentine cuk oturmuş: Oyunu beğenmiyorsan, oyundan çıkarsın.
Çıkış:
İbadet olarak ölümün, faşizmin ve engizisyonun globalleştiği, yani duble kültürel ölümün globalleştiği bir döneme denk gelmesi raslantı değil.

Kitlesel ölüm arzusu histerisi de, bunun yan göstergeli olgularından biri durumunda.

Hiç yorum yok: