Cuma, Ağustos 07, 2015

Umberto Eco ve Orta Çağ İçin Şerhler

Önnot:
Yazmayı şehvetle seven biriyim ama son zamanlarda bu denli ‘daha tasarlarken bile hazdan uçtuğum’ az metin yaşadım ve yazdım.
+
Eco’nun Türkçe’ye çevrilen, devasa hacimli bir Orta Çağ derlemesi kitabı ve oraya editör olarak yazdığı derleyici bir metni var.
Kitabı 2-3 kere okudum. Bir şeyler yanlştı. Ancak 1 küsur yıl sonra jetonum dşütü. İşte bu metin, o jetonlardır.
+
Eco, Orta Çağ’ı kavramamış. ‘Gülün Adı’ romanı ve uzman bir göstergebilim yazarı olarak, burayı ıskalaması çok tuhafıma gitti.
Sonra anladım:
Eco bir İtalyan.
İtalya, bir rönesans ülkesi genelgeçer söylemde ki bu onları Orta Çağ konusunda ofsaytta bırakıyor.
AB’de 4 engizisyon ve 4 rönesans var bu daha önceki genelegeçer söylemdeki gibi neden-sonuç ilintili zamansal ardışıklıklar içermiyor.
Birinci engizisyon Fransa 11. Yüzyıl tarihli.
Neden?
Roma çöktü. Sonraki tarihsel yükseliş döneminde, 400 yıl sonra, ilk AB devleti prototipi Fransa’da kuruldu. İlk premature-sayılan (ama tam-tanımlı sayılmayan) rönesans da orada oldu, 800 gibi Şarlman zamanında gibi.
Ancak Fransa, tüm protestanlarını katletmesine karşın, o olay engizisyon olarak kayda geçmemiş, yalnızca bir iç-iktidar kavgası olarak kayda geçmiş gibi.
Ara şerh:
Yani, hala engizisyon-rönesans eşlenikliği tarihi yeniden yeniden yazılacak.
Taa 20. Yüzyıl’a gelirsek, geç merkezi devlet ve geç koloniyalist olan İtalya’da, ancak 1940’ta Papa İtalya’daki Museviler’i Hitler’e gizli teslim ederek, bir engizisyon becerebilidi. 1500’de Museviler üzerinde İspanya’dakinin onda biri bir zulüm oldu İtalya’da.
Haa, evet:
Engizisyonu becermek de zor, rönesansı becermek de.
40 ülke, 1.600 rönesans-engizisyon ikilisi eder ama elde yalnızca 8 tane var: %o 5 oranda etmekte yalnızca ve yalnızca.
Artı:
Eco’nun hesaba katmadığı şu:
İslam Ön Asya’da 11. Yüzyıl’da (yani Fransa ile eşzamanlı olarak) hem engizisyon, hem de rönesans yaşadı, aynı yerde ve aynı zamanda, aynı kişide, İbn-Sina ile diyelim:
Adamı hem içeri attılar, hem vezir yaptılar. O da dedi ki:
“Ben ülkesizim, demedim, beni barındıracak ülke bulamadım.”
Bu Müslüman ve doğulu İbn-i sina, tıp kitabı batı biliminin beşiği olan AB ülkelerinde, 1000-1900 arasındaki 900 yıl boyunca okutulan bir adam olmakta.
Eco bir bilimci, bir insan-bilimci ama bir bilimci. Bunları hesaba katması gerekirdi. (Orta Çağ ile ilintili kitap, 2010 sonrası momentli.)
Sonra, boynuzun kulağı geçmesi gerekirdi.
Eh, Bloch’u geçmek tabii ki sıkar. Braudel’den başlayarak tüm bir Annales Okulu’nun tüm evreleri ve artı Dünya Sistemici’ler bile, onu henüz bazı noktalarda hala aşamadılar.
Hele hele Gustav le Goff nezdinde simgeleşen, Orta Çağ ile ilintili Fransızca’sal yeni uzmanlık alanı, ona rakip bile olamadı açıkçası.
Ve Eco, bunlardan da geriye düşüyor:
200 İtalyan yazarı, tek bir Bloch’a karşı epistemik olarak, ondan 70 yıl sonra tuş oluyor. Eco dahil.
Artı:
Fransızlar süslü lafı sever, en sade sözlüsü bile.
Ancak (ki bu, çeviriden de olabilir) İtalyanlar süslü sözden de tuhaf bir noktadalar:
Konuya doğrudan asimptotik dalıyorlar ve sonra ıskalayıp, teğet bile geçemeden, aykırı kalıp, epistemik açıdan uçup gidiyorlar. Yani, hedefi görmeleri doğru ama vurmaları yapyanlış.
Neden?
İtalyanlar’ın elinde binlerce elyazması belge yok çünkü. Şarlman döneminde bir rahip, tek başına tüm AB’deki tüm elyazmalarını kopyalatmak gibi, çağları aşan dahilikte bir davranış eylemiş çünkü.
Fransızlar belgeden bilgi çıkaramıyorlar, İtalyanlar belgesizken bilgisiz kalıyorlar.
(Hakaretime bakar mısınız?)
Gelelim asıl Eco’nun epistemik şahsına:
Aquinolu Thomas hakkındaki metniyle onun epistemik bir dahi olduğunu düşünmüşlüğüm var. Ancak, epeyi kez de eksi bilgili ve eksi zekalı olduğunu düşünmüşlüğüm var.
Örneğin, ancak son cümlesindd İstanbul’un görünebildiği, bir İstanbul metni var ki berbat. Tam bir göstergebilim faciası. Yalan söylem. Bilmediği konuda yazma edimi. Şu bu.
Tamam parayla metin yayınlat ama daha önce yazdığın ve onayladığın metinleri sat bilader. Hani İstanbul konusu, dış kapının mandalı bir konu değil ki.
Çıkış ve bam teli babında:
Eco’nun derleme kitabında, Fransa 500-800 var ama İtalya, Roma’yı yıkan barbarların İtalya’sı 500-1000 yok, ucundan kıyısından kırıntıyla var yalnızca diyelim ya da.
Yapılacak şey midir bu?
Önesürdüğün ve yarıştığın konuda epistemik açıdan boş küme kalmak?
Dipnot:

Bu metin, 1 küsur yıllık gecikmeyle yazıldı. Beynimin kıyısında bir yerlerde, içimi karıncalayıp duruyordu epeyidir. Oh be. Kurtuldum ondan sonunda.

Hiç yorum yok: