Önnot:
Yazmayı
şehvetle seven biriyim ama son zamanlarda bu denli ‘daha tasarlarken bile hazdan uçtuğum’ az metin yaşadım ve yazdım.
+
Eco’nun
Türkçe’ye çevrilen, devasa hacimli bir Orta Çağ derlemesi kitabı ve oraya
editör olarak yazdığı derleyici bir metni var.
Kitabı
2-3 kere okudum. Bir şeyler yanlştı. Ancak 1 küsur yıl sonra jetonum dşütü.
İşte bu metin, o jetonlardır.
+
Eco, Orta
Çağ’ı kavramamış. ‘Gülün Adı’ romanı ve uzman bir göstergebilim yazarı olarak,
burayı ıskalaması çok tuhafıma gitti.
Sonra
anladım:
Eco bir
İtalyan.
İtalya,
bir rönesans ülkesi genelgeçer söylemde
ki bu onları Orta Çağ konusunda ofsaytta bırakıyor.
AB’de 4
engizisyon ve 4 rönesans var bu daha önceki genelegeçer söylemdeki gibi neden-sonuç ilintili zamansal ardışıklıklar
içermiyor.
Birinci
engizisyon Fransa 11. Yüzyıl tarihli.
Neden?
Roma
çöktü. Sonraki tarihsel yükseliş
döneminde, 400 yıl sonra, ilk AB devleti prototipi Fransa’da kuruldu. İlk
premature-sayılan (ama tam-tanımlı sayılmayan) rönesans da orada oldu, 800 gibi
Şarlman zamanında gibi.
Ancak
Fransa, tüm protestanlarını katletmesine karşın, o olay engizisyon olarak kayda
geçmemiş, yalnızca bir iç-iktidar kavgası olarak kayda geçmiş gibi.
Ara
şerh:
Yani,
hala engizisyon-rönesans eşlenikliği
tarihi yeniden yeniden yazılacak.
Taa 20.
Yüzyıl’a gelirsek, geç merkezi devlet ve geç
koloniyalist olan İtalya’da, ancak 1940’ta Papa İtalya’daki Museviler’i
Hitler’e gizli teslim ederek, bir engizisyon becerebilidi. 1500’de Museviler
üzerinde İspanya’dakinin onda biri bir zulüm oldu İtalya’da.
Haa,
evet:
Engizisyonu
becermek de zor, rönesansı becermek de.
40 ülke,
1.600 rönesans-engizisyon ikilisi eder ama elde yalnızca 8 tane var: %o 5
oranda etmekte yalnızca ve yalnızca.
Artı:
Eco’nun
hesaba katmadığı şu:
İslam Ön
Asya’da 11. Yüzyıl’da (yani Fransa ile eşzamanlı olarak) hem engizisyon, hem de
rönesans yaşadı, aynı yerde ve aynı zamanda, aynı kişide, İbn-Sina ile diyelim:
Adamı
hem içeri attılar, hem vezir yaptılar. O da dedi ki:
“Ben
ülkesizim, demedim, beni barındıracak ülke bulamadım.”
Bu Müslüman
ve doğulu İbn-i sina, tıp kitabı batı biliminin beşiği olan AB ülkelerinde,
1000-1900 arasındaki 900 yıl boyunca okutulan bir adam olmakta.
Eco bir
bilimci, bir insan-bilimci ama bir bilimci. Bunları hesaba katması gerekirdi.
(Orta Çağ ile ilintili kitap, 2010 sonrası momentli.)
Sonra,
boynuzun kulağı geçmesi gerekirdi.
Eh,
Bloch’u geçmek tabii ki sıkar. Braudel’den başlayarak tüm bir Annales Okulu’nun
tüm evreleri ve artı Dünya Sistemici’ler bile, onu henüz bazı noktalarda hala aşamadılar.
Hele
hele Gustav le Goff nezdinde simgeleşen, Orta Çağ ile ilintili Fransızca’sal
yeni uzmanlık alanı, ona rakip bile olamadı açıkçası.
Ve Eco,
bunlardan da geriye düşüyor:
200
İtalyan yazarı, tek bir Bloch’a karşı epistemik olarak, ondan 70 yıl sonra tuş
oluyor. Eco dahil.
Artı:
Fransızlar
süslü lafı sever, en sade sözlüsü bile.
Ancak
(ki bu, çeviriden de olabilir) İtalyanlar süslü sözden de tuhaf bir noktadalar:
Konuya
doğrudan asimptotik dalıyorlar ve sonra ıskalayıp, teğet bile geçemeden, aykırı
kalıp, epistemik açıdan uçup gidiyorlar. Yani, hedefi görmeleri doğru ama
vurmaları yapyanlış.
Neden?
İtalyanlar’ın
elinde binlerce elyazması belge yok çünkü. Şarlman döneminde bir rahip, tek
başına tüm AB’deki tüm elyazmalarını kopyalatmak gibi, çağları aşan dahilikte bir
davranış eylemiş çünkü.
Fransızlar
belgeden bilgi çıkaramıyorlar, İtalyanlar belgesizken bilgisiz kalıyorlar.
(Hakaretime
bakar mısınız?)
Gelelim
asıl Eco’nun epistemik şahsına:
Aquinolu
Thomas hakkındaki metniyle onun epistemik bir dahi olduğunu düşünmüşlüğüm var.
Ancak, epeyi kez de eksi bilgili ve eksi zekalı olduğunu düşünmüşlüğüm var.
Örneğin,
ancak son cümlesindd İstanbul’un görünebildiği, bir İstanbul metni var ki
berbat. Tam bir göstergebilim faciası. Yalan söylem. Bilmediği konuda yazma
edimi. Şu bu.
Tamam
parayla metin yayınlat ama daha önce yazdığın ve onayladığın metinleri sat
bilader. Hani İstanbul konusu, dış kapının mandalı bir konu değil ki.
Çıkış ve
bam teli babında:
Eco’nun
derleme kitabında, Fransa 500-800 var ama İtalya, Roma’yı yıkan barbarların
İtalya’sı 500-1000 yok, ucundan kıyısından kırıntıyla var yalnızca diyelim ya
da.
Yapılacak
şey midir bu?
Önesürdüğün
ve yarıştığın konuda epistemik açıdan boş küme kalmak?
Dipnot:
Bu
metin, 1 küsur yıllık gecikmeyle yazıldı. Beynimin kıyısında bir yerlerde,
içimi karıncalayıp duruyordu epeyidir. Oh be. Kurtuldum ondan sonunda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder