Sivil
terörün ölçeği, nano-savaş olmakta.
Gerilla
savaşı, mikro-savaş olmakta.
Nizami
ordu savaşı, makro-savaş olmakta.
Bu koşullarda
nano-savaş, kendiliğinden topyekun imha savaşı da olmakta. Çünkü, bireylerin
temas yüzeyinin genişliği nedeniyle, herkes savaşa dahil olmuş olmakta.
Olağan
ordular, bir çizgi üzerinde yüzey teması yaparlar. Bu da, temas için sınırlı
bir geometrik olanak verir.
Oysa
siviller, kentin içindeyken, herkes herkes ile yüzyüze gelecek denli, geniş
alan olanağı içinde devinirler.
Bunun
başka bir anlam açılımı:
Hiroşima
1945 ve X boyutlu atom bombası ile 50 bin kişi öldürdüyseniz, İstanbul 2045 ve
X’in binde biri ile 50 binin yüzde biri olan 500 kişi öldürebilirsiniz. Bu, o göreli
/ oranlı temas yüzeyi büyümesi nedeniyle olur.
Keza,
yine aynı bakış açısıyla, mikro savaşlarda da, makro / 2. Dünya Savaşı’ndan
oransal olarak daha çok insan ölebilir demek oldu ve öyle de oldu, en azından
İspanya 1935 1 milyon ölü ve Kongo 2000 1 milyon ölü ile. İspanya savaş hattı,
2. Dünya Savaşı toplamının yüzde birinden çok çok küçüktü ama 2. Dünya Savaşı’ndakinin
yüzde birinden daha çok insan öldü orada.
Bu
durum, Yeni Orta Çağ’ın çok çok ilginç bir militarist bir momenti olarak
yaşanmaya başladı ve kayda geçti.
Savaş
kuramı açısından ise, bunun hiç dikkat çekmemiş olması tuhaf.
Hiç
olmazsa Stalin 30 milyon ve Mao 20 milyon sivil ölü kayıtları dikkate alınabilirmiş.
Dipnot:
Orta Çağ’daki
salgın hastalık kaybını arttıran da, aynı büyük sivil teması yüzeyi olmakta.
Ki bu
da, bunu bildiğimiz kaos matematiği bilgisine taşımakta. Aynı zamanda,
parametrelerin birbirini durdurabileceği ve yok edebileceği bilgisine de.
Yani, bu
oransal sivil ölü artışının, süreksiz üst oran artışları dağılımları mevcut
(Verhulst diyagramındaki süreklilik-süreksizlik bantları gibi).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder