Perşembe, Eylül 03, 2015

Oktay Akbal İçin



Akbal vefat etti.
Kendisine güle güle..
Kendisi 3. sınıf bir yazardı.
Yazar ölünce eleştirmen, onu biçim ve içerik açısından, onu edebiyat tarihine yerleştirir. Bir tür kültürel patolojidir bu, bir tür ‘ölen bir kültür üzerine incelemeler’dir bu, bir tür 1. Cumhuriyet ağıdıdır bu.
‘Bir Cumhuriyet çınarı daha devrildi’ diye yazanlar, yazara odun muamelesi yaptıklarını anlamayan şavalaklardır. Tarih bilinci olan bir eleştirmen, bunu yapmaz.
Akbal’ın günceleri ve anıları ise, 3. değil, 1,5.-2. sınıftır, yani öykü ve romanlarındakinden daha yüksekte seyreder kendisi. Demek ki sorun, içerikten çok, biçimde yatıyormuş. Yaşı kadar eser verip, geriye 80’in üzerinden kitap bırakmışlık ama orta karar düzeyde bile bir yapıt üretememişlik, öykü ve roman formunun, hem o yazardaki, hem de edebiyat tarihinin o zamanki momentindeki yetersizliğini imler.
Akbal, Cumhuriyet çocuğu veya çınarı falan da değildi. Bırakın Cumhuriyet’i giyinmeyi ve üstlenmeyi, tıpkı Tanzimat artıkları gibi, ne doğulu, ne de batılı olabildi. Vasat zekada ve vasat bilgide kaldı. O nedenle, genelgeçer klişelere sığındı ki bunlar, çeviri furyası, hafif tertip az porsiyon Aydınlanmacılık, az porsiyon Kemalizm, az porsiyon ama çok çok az porsiyon tatlısu solculuğu, vd, vb etti hepi topu. Az bilinir ama kendisi, ortanın epeyi sağındaki bir dergiyle edebiyata girdi. Yıllarca yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesinin 2. Dünya savaşı zamanında Nazi sempatizanlığı da az bilinir günümüzde. Yani Akbal, yolunu şaşırmışlardandı.

Bunlar da, onu başlatmadan bitirmeye yeter de artardı bile. O da öyle yaşadı ve öyle öldü.

Hiç yorum yok: