Bir
haber:
“Hakkari'nin
Dağlıca bölgesinde şehit düşen, piyade sözleşmeli er Uğur Yıldız'ın memleketi
Antalya'nın Manavgat ilçesi, geceyi gergin geçirdi. İlçede başta Side olmak
üzere, Çolaklı gibi önemli turizm merkezlerinde, çok sayıda işyerine, Türk
Bayrağı asılı olmadığı gerekçesiyle saldırıldı, iki restoran ateşe verildi.
...
Olaylardan
ilki, Side’de halk plajında yer alan ve jandarma karakoluna ancak 100 metre
mesafe bulunan bir restoranda meydana geldi. Otellerin arasında yer alan restoranda
göstericiler tarafından çıkartılan yangın, itfaiyenin müdahalesiyle söndürüldü
ancak restoran tamamen kül oldu. Turistler yangını sahilden izlerken, çevre
otellerde bulunanların gecenin ilerleyen
saatleri olmasına rağmen, otellerinden bavullarıyla ayrılması dikkati
çekti.”
Oğ
yeğ...
Yağk
bütün fotoğrafları, bana ait bütün eşları yaakkk...
Tarkan
şarkı sözü gibi olmuş vallaa...
Yalın’ın
şarkı sözü gibi de:
Ellerine
sağğlııkkk...
Trajikomik,
melokomik, kısaca komik...
Ayaktakımının
tüpgazla intiharı... Çotanak çotanak...
‘Rebel’
değil, ‘riot’...
Fakir
Baykurt’un ‘Onuncu Köy’deki gibi, önce köylüler birbirini döver, sonra jandarma
gelir, bi’ tur da onlar köylüleri döver, oğ yeğğ olur.
Çingene’yi
kral yap, babasını assın...
Padişah
cücesini ikindi vakti ortaya sal, kendini adam sansın...
‘Askeri
darbe geliyor’ falan diyorlar.
Hayır
canım. Çoktan sivil darbe geldi girdi bile.
Darbe
elkitabı vardır. Önsözünü casus-yazar John Le Carre yazmıştır.
Orada
fazla irdelenmemiş bir örnek vardır:
Asker emeklisi de Gaulle,
Fransa’da sivil darbe yapar
ve Fransa’nın cumhuriyetlerinden birini bitirip, bir yenisini başlatır.
Bizde
de, Anayasa Mahkemesi başkanı emeklisi Sezer’in cumhurbaşkanı olma ve 2001
Krizi’ni çeyrek müsebbib olarak çıkarma süreci, Kadı Burhaneddin türünden bir sivil-yarı darbe olmuştu.
Çünkü,
Sezer’i AYM’ne darbeci Evren seçmişti.
Erdoğan,
başkanlık veya diktatörlük istemiyor, yalnızca baş olmak istiyor.
Bilgisi
daha çoğuna yetmez ki onun.
Say
desen, ne Dünya başkanlık ülkelerini sayabilir, ne de halihazırdaki
diktatörlükleri.
Bu
tartışmaları yaratanlar da bilmez, tıpkı 2. Cumhuriyet savunucusu Mehmet
Altan’ın, o argümanın 1990 değil, 28 Mayıs 1960 momentli olduğunu bilmemesi
gibi.
Malum, Osamnlı’da
bir Fetret Devri vardı. 10-12 de ‘devlet başa’ adayı.
En sürpriz
aday kazandı, gerisi ‘kuzgun leşe’ oldu. (Kardeş kardeşi katletti: Sonra da, İstanbul
fatihi Fatih, 18 kardeşini peşinen katletti, tedbir niyetine.)
Ancak, o
sıradaki taraf değiştirmeler, taraf seçmeler, bağlılıklar ve ihanetler
süreçleri, çok çok ilginçtir ve bir daha okunmalıdır.
Ancak,
kırılan bir kemiğin sağlam kaynayınca daha da sağlamlaşması gibi, İstanbul’un
fethinin dolaylı olarak o Fetret Devri’ne bağlı olduğu da...
Şu an
için, 17 Aralık 2013’ten beridir bir neo-Fetret Devri’ndeyiz. Tayyip, ne başkan
olabilir, ne de diktatör, en azından artık olamaz, bu koşullarda olamaz. Nasıl
ki şeriatı ve uç milliyetçiliği beceremedi, onları da beceremez.
Ancak,
onun son İncirlik anlaşması, bizim ABD’nin arkasından dolanarak nasıl puan
alacağımızın, nasıl bölgesel bir
emperyalist olacağımızın belirtileridir.
Anımsayın:
ABD de,
bir İç Savaş (1861-1865) yaşadı ve sonra Dünya hegemonu oldu. E tabii, tüm AB
de, 1914-1944 arasında, kendini tasfiye etti, katkı niyetine.
‘BR
I-II’ der ki büyükler ölmelidir, küçükler başa geçmelidir.
Öyle de
olacak ama bir işe yaramayacak ayrı konu.
Büyükler
zaten kendi kendini tasfiye ediyor şuna: ABD ve AB.
Boşluklar
çıkıyor ortaya:
Osmanlı
en küçük beylik idi, Cengiz Han en küçük kabile idi.
TC, önce
4 milyon Türk’ü, sonra 2,5 milyon Arap’ı AB’ye soktu mu soktu. Bu da bir
dolaylı emperyalizmdir. Bizi asimile ve entegre edemediler çünkü. Tam tersine
biz onları ettik çoktan. Tavuk dönersiz bir ülke bilmeyen 2 kuşak oldu
oralarda.
Eh,
emperyalizm var, emperyalizm var. Bu da, neo-alaturka-lümpen
emperyalizm. Bu kadroyla ve bu tesisle, ancak böyle bir emperyalizm olabiliyor
amcası.
Biz bu
maçı aldık amcası.
Kayıp
umulandan az amcası:
2 milyon
yerine, potansiyel 200 bin ölü olacak gibi bu kez.
Olacak
da şu:
Blair-Hollande
(İngiltere-Fransa kırması) tipi, çakma sosyal demokrasi eliyle bir çakma
emperyalizm.
Komik
değil mi?
Ama
olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Biz, bu
ülkenin 7 düvele kafa tutup, sosyal demokrat bir parti eli ile Kıbrıs’a
girdiğini ve hala çıkmadığını, 1974’ten beridir görüyoruz.
Eh, bu
da alaturka sosyal demokrat emperyalizm
parodisi işte...
Sırada;
sağ üstten başlayarak Acaristan, Nahcıvan, Kuzey Suriye batı bölgesi Türkmenistan’ı,
Kıbrıs, Gümülcine, Bulgaristan Dobruca Tatar Türk bölgesi, Romanya Adakale
Tatar Türk bölgesi, Gagavuzya şimdiden mevcut, gönüllü vassal olarak.
Yunanistan
bitti. Bulgaristan bitti. Ukrayna bitti. Gürcistan başlamadan bitti. Ermenistan
başlamadan bitti. Azerbaycan başladı, bitti. Kuzey Irak başladı, bitti. Kuzey Suriye
başladı, bitti. (Bir tek İran, 15 yıl aradan sonra, yeniden başlayacak ve 15
yıl sonra yeniden bitecek durumda, o 15 yıl bizi oyacak ama.)
Beleşe,
8 tane kaput komşu. Tam korunmalı bir dış çerçeve. 0 sorun değil, 0 tehdit.
Nasıl
ama?
Nasreddin
Hoca fıkrası hesabınca, peşin parayı görünce, gülüyorsunuz, değil mi?
Dipnot:
Haa, bu
arada İstaanbuull Sokaaklaarıı,
Müslüm ciletlemesini en az 10 yıl daha sürdürecek. Ayaktakımının psikopatisi ve
sosyopatisi, en az 35 yıldır süregelen bir şey, potansiyel veya aktuel olarak.
O denli kolayca, adabına çüş denemez onun.
Sonuç, ‘Now
York’tan Kaçış’ gibi, disütopik bir toplumsal deney alanı olacak buralar.
Aslına bakılırsa oldu l çoktan.
İstanbul
Banalite Atlası, Lümpenlerin İstilası, Shit-Will-Age istanbul o sayede yazıldı.
Açıkçası,
büyükbaşların değil, küçükbaşların
sapıklıkları (ensest, çocuk çocuğa tecavüz, vd) daha çok ilgilendirmiştir beni
her zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder