Salı, Eylül 08, 2015

Turizmi PKK Değil, Sivil Türkler Vurdu

Bir haber:
“Hakkari'nin Dağlıca bölgesinde şehit düşen, piyade sözleşmeli er Uğur Yıldız'ın memleketi Antalya'nın Manavgat ilçesi, geceyi gergin geçirdi. İlçede başta Side olmak üzere, Çolaklı gibi önemli turizm merkezlerinde, çok sayıda işyerine, Türk Bayrağı asılı olmadığı gerekçesiyle saldırıldı, iki restoran ateşe verildi.
...
Olaylardan ilki, Side’de halk plajında yer alan ve jandarma karakoluna ancak 100 metre mesafe bulunan bir restoranda meydana geldi. Otellerin arasında yer alan restoranda göstericiler tarafından çıkartılan yangın, itfaiyenin müdahalesiyle söndürüldü ancak restoran tamamen kül oldu. Turistler yangını sahilden izlerken, çevre otellerde bulunanların gecenin ilerleyen saatleri olmasına rağmen, otellerinden bavullarıyla ayrılması dikkati çekti.”
Oğ yeğ...
Yağk bütün fotoğrafları, bana ait bütün eşları yaakkk...
Tarkan şarkı sözü gibi olmuş vallaa...
Yalın’ın şarkı sözü gibi de:
Ellerine sağğlııkkk...
Trajikomik, melokomik, kısaca komik...
Ayaktakımının tüpgazla intiharı... Çotanak çotanak...
‘Rebel’ değil, ‘riot’...
Fakir Baykurt’un ‘Onuncu Köy’deki gibi, önce köylüler birbirini döver, sonra jandarma gelir, bi’ tur da onlar köylüleri döver, oğ yeğğ olur.
Çingene’yi kral yap, babasını assın...
Padişah cücesini ikindi vakti ortaya sal, kendini adam sansın...
‘Askeri darbe geliyor’ falan diyorlar.
Hayır canım. Çoktan sivil darbe geldi girdi bile.
Darbe elkitabı vardır. Önsözünü casus-yazar John Le Carre yazmıştır.
Orada fazla irdelenmemiş bir örnek vardır:
Asker emeklisi de Gaulle, Fransa’da sivil darbe yapar ve Fransa’nın cumhuriyetlerinden birini bitirip, bir yenisini başlatır.
Bizde de, Anayasa Mahkemesi başkanı emeklisi Sezer’in cumhurbaşkanı olma ve 2001 Krizi’ni çeyrek müsebbib olarak  çıkarma süreci, Kadı Burhaneddin türünden bir sivil-yarı darbe olmuştu.
Çünkü, Sezer’i AYM’ne darbeci Evren seçmişti.
Erdoğan, başkanlık veya diktatörlük istemiyor, yalnızca baş olmak istiyor.
Bilgisi daha çoğuna yetmez ki onun.
Say desen, ne Dünya başkanlık ülkelerini sayabilir, ne de halihazırdaki diktatörlükleri.
Bu tartışmaları yaratanlar da bilmez, tıpkı 2. Cumhuriyet savunucusu Mehmet Altan’ın, o argümanın 1990 değil, 28 Mayıs 1960 momentli olduğunu bilmemesi gibi.
Malum, Osamnlı’da bir Fetret Devri vardı. 10-12 de ‘devlet başa’ adayı.
En sürpriz aday kazandı, gerisi ‘kuzgun leşe’ oldu. (Kardeş kardeşi katletti: Sonra da, İstanbul fatihi Fatih, 18 kardeşini peşinen katletti, tedbir niyetine.)
Ancak, o sıradaki taraf değiştirmeler, taraf seçmeler, bağlılıklar ve ihanetler süreçleri, çok çok ilginçtir ve bir daha okunmalıdır.
Ancak, kırılan bir kemiğin sağlam kaynayınca daha da sağlamlaşması gibi, İstanbul’un fethinin dolaylı olarak o Fetret Devri’ne bağlı olduğu da...
Şu an için, 17 Aralık 2013’ten beridir bir neo-Fetret Devri’ndeyiz. Tayyip, ne başkan olabilir, ne de diktatör, en azından artık olamaz, bu koşullarda olamaz. Nasıl ki şeriatı ve uç milliyetçiliği beceremedi, onları da beceremez.
Ancak, onun son İncirlik anlaşması, bizim ABD’nin arkasından dolanarak nasıl puan alacağımızın, nasıl bölgesel bir emperyalist olacağımızın belirtileridir.
Anımsayın:
ABD de, bir İç Savaş (1861-1865) yaşadı ve sonra Dünya hegemonu oldu. E tabii, tüm AB de, 1914-1944 arasında, kendini tasfiye etti, katkı niyetine.
‘BR I-II’ der ki büyükler ölmelidir, küçükler başa geçmelidir.
Öyle de olacak ama bir işe yaramayacak ayrı konu.
Büyükler zaten kendi kendini tasfiye ediyor şuna: ABD ve AB.
Boşluklar çıkıyor ortaya:
Osmanlı en küçük beylik idi, Cengiz Han en küçük kabile idi.
TC, önce 4 milyon Türk’ü, sonra 2,5 milyon Arap’ı AB’ye soktu mu soktu. Bu da bir dolaylı emperyalizmdir. Bizi asimile ve entegre edemediler çünkü. Tam tersine biz onları ettik çoktan. Tavuk dönersiz bir ülke bilmeyen 2 kuşak oldu oralarda.
Eh, emperyalizm var, emperyalizm var. Bu da, neo-alaturka-lümpen emperyalizm. Bu kadroyla ve bu tesisle, ancak böyle bir emperyalizm olabiliyor amcası.
Biz bu maçı aldık amcası.
Kayıp umulandan az amcası:
2 milyon yerine, potansiyel 200 bin ölü olacak gibi bu kez.
Olacak da şu:
Blair-Hollande (İngiltere-Fransa kırması) tipi, çakma sosyal demokrasi eliyle bir çakma emperyalizm.
Komik değil mi?
Ama olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Biz, bu ülkenin 7 düvele kafa tutup, sosyal demokrat bir parti eli ile Kıbrıs’a girdiğini ve hala çıkmadığını, 1974’ten beridir görüyoruz.
Eh, bu da alaturka sosyal demokrat emperyalizm parodisi işte...
Sırada; sağ üstten başlayarak Acaristan, Nahcıvan, Kuzey Suriye batı bölgesi Türkmenistan’ı, Kıbrıs, Gümülcine, Bulgaristan Dobruca Tatar Türk bölgesi, Romanya Adakale Tatar Türk bölgesi, Gagavuzya şimdiden mevcut, gönüllü vassal olarak.
Yunanistan bitti. Bulgaristan bitti. Ukrayna bitti. Gürcistan başlamadan bitti. Ermenistan başlamadan bitti. Azerbaycan başladı, bitti. Kuzey Irak başladı, bitti. Kuzey Suriye başladı, bitti. (Bir tek İran, 15 yıl aradan sonra, yeniden başlayacak ve 15 yıl sonra yeniden bitecek durumda, o 15 yıl bizi oyacak ama.)
Beleşe, 8 tane kaput komşu. Tam korunmalı bir dış çerçeve. 0 sorun değil, 0 tehdit.
Nasıl ama?
Nasreddin Hoca fıkrası hesabınca, peşin parayı görünce, gülüyorsunuz, değil mi?
Dipnot:
Haa, bu arada İstaanbuull Sokaaklaarıı, Müslüm ciletlemesini en az 10 yıl daha sürdürecek. Ayaktakımının psikopatisi ve sosyopatisi, en az 35 yıldır süregelen bir şey, potansiyel veya aktuel olarak. O denli kolayca, adabına çüş denemez onun.
Sonuç, ‘Now York’tan Kaçış’ gibi, disütopik bir toplumsal deney alanı olacak buralar. Aslına bakılırsa oldu l çoktan.
İstanbul Banalite Atlası, Lümpenlerin İstilası, Shit-Will-Age istanbul o sayede yazıldı.

Açıkçası, büyükbaşların değil, küçükbaşların sapıklıkları (ensest, çocuk çocuğa tecavüz, vd) daha çok ilgilendirmiştir beni her zaman.

Hiç yorum yok: