Tam
çevirisi, sert bilimkurgu.
İçinde
ciddi bilimsel bilgi ve tartışma geçen romanlar öyle sayılmış ama adı geçenler
içinde okuduklarım hiç de öyle değiller.
Negasyon
ve tikelleme yapıp, okuduğum bilimkurgular içinde, gerçekleşmiş veya
gerçekleşecek bilimsellikler içeren bölümleri yazayım:
Lem,
Yıldızlara Dönüş:
Romanın
girişindeki Reel, 5 duyu-dilli bir sinema gibi anlatılmış. Doğrudan deneyim
oluyor.
Asimov,
Vakıf dizisi:
Vizisonor,
işitsel-duygusal-kimyasal birleşimi bir duyu-dil kullanıyor. O da reel gibi.
Iain
Banks, Kültür dizisi:
İnsansız
bir gelecek tasarlıyor.
Herbert,
Dune dizisi:
Bir çöl
gezegeninin sulak bir gezegene çevirmenin olumsuz sonuçlaır anlatılıyor. Olumsuz
olan, o gezegenin sakinlerinin gökadayı kolonileştirmesi değil, o gezegende
çıkarılan ve uzay yolculuklarını mümkün kılan meta’nın yok oluşu.
Genel
olarak bakınca, en ciddi bilimkurgu romanda bile, ciddi bilimsel içeriğin % 1
ila %o 1 arasında olduğunu görüyoruz. Ancak bu doz bile, ‘kitlenin / okurun
toplu bilisizlikte geleceğe yönelik değişimlere yönelik açıklığı’ olarak
sonuçlandı.
Daha
yüksek dozlar, gelecekbilimcilerin işi. Tarih, 5 bin yılda bir bilim
kılınabildi. Gelecekbilim ise, 70 yılda ancak çeyrek bilim oldu gibi, belki de
daha az. Ancak, tarihteki 400 yıllık sikluslar, 2000-2200 arasını çöküş dönemi
olarak tanımladı çoktan.
Bu
durumda, tarih-gelecek arası ve bilimkurgu-gelecekbilim arası, onlarca
nicelikte ve nitelikte eser yaratılabilir ve hiçbiri henüz ortada yok,
diyebiliriz.
Yani,
henüz sert / ciddi bilimkurgu ortada yok.
(8 Ağustos 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder