Sağ
anarşizm değil, sağ bireycilik.
Anarşizm
gibi, bireycilik de, nedense hep solla birlikte anılır. ABD bireyciliği, en
azından ilk çıktığında, ilerici bir kavramdı çünkü, devlete karşı bireysel
sivil itaatsizliği savunuyordu çünkü.
Bundan
sonra, ardarda Stirner ve Nietzsche geliyor. Marksistler, Stirner’i Nietzsche
ile eşlemeyi pek severler ama Nietsche’nin Stirner’den epeyi sonra doğduğunu,
dolayısıyla etkilenenin ancak o olabileceğini yazmazlar. Bugün empoze edilen
sav, Stirner’in Nietzsche üzerinden faşizme kaydığıdır.
Stirner
sağda mıydı?
Hayır.
Çünkü
sağ ve sol, toplum-içi konumlar’dır (pozisyon, statü).
(Şerh:
Pozisyon ve statü negasyonlaması, dervişler, gezgin aşık türkcüler olarak hep
vardı, 1850 Avrupa’sında da. Ancak anarşizm, bunu yapmadı sayılır. Daha doğrusu
bireysel katatonicilik, statü / pozisyon negasyonlaması değildir veya
sayılamaz. Özellikle Stirner için söyleyebileceğimiz, okurlarını epistemik ve paradigmatik olarak yönetmeyen ve gütmeyen
anarşist yazar olabilme, o çağda henüz bilinmiyordu. Bu da, o zamanların ruhu sayılabilecek genel romantizmden kaynaklanıyordu.)
Stirner,
kendini toplumdan dışlıyordu ve/ya yalıtıyordu. Bunu zihniyle yaptığı için de,
solipsist sayılıyordu, Stirner de öyle.
Oysa
birey; kendi, kim, kişi, ben, bilinç, var-lık, özne, özdeşleşme, zihin, zeka,
bellek de olabilir. Bunların tamamını harmanlayabileceği gibi, parçalarını da
kullanabilir ve yepyeni bütünler kurgulayabilir ki bugünün neo-anarşizmleri bunun peşinde.
Stirner
ve Nietzsche yaşarken ve 150 yıl önce bile, sağ ve sol kavramları, kralcıların
ve kral karşıtlarının pozisyon değiştirmesiyle, çoktan dingildemeye başlamıştı.
O
nedenle, onlar pozisyon değiştirmese bile, koordinatlar pozisyon kayması
yaşadığı için, kendiliklerinden sağa veya sola doğru yorumlanabildiler.
Nietzsche,
anarşistten çok nihilisttir ve anarşizm bugün bile, büyük hatayla nihilizme
yakın kabul edilir. Bir de eylemci anarşistler olsun, nihilistler olsun
(özellikle Rus olanları), bugünün canlı bomba salgınından çook uzaklardaydılar.
Bu da, o zamanki romantizm nedeniyle kabul edilebilir. O nedenle, Carr’ın Rus
anarşist sürgünlerini anlatan kitabının adı, ‘Romantik Sürgünler’dir.
Anarşizm
tanımı gereği, birincil olarak devletin yokluğu ile ilgilenir ama onların
zamanındaki devlet, monarşik ve (sonunu yaşayan) artık-aristokrasili düzende
idi. Yani o zaman, herhangi bir ülkede demokrasi (denemesi) yoktu, ABD dahil,
ABD bireyciliği dahil.
Demokratik
özgürlüğün olmadığı bir koordinat sistemindeki devletsizlik tanımı, insanı
kendine kaçmaya rahatça zorlar, toplama kampı ve tımarhane ikileminin ‘Sana Gül
Bahçesi Vaat Eatmedim’deki kızı, katatoniye götümesi gibi.
Yani,
Stirner’ın, Bellegarrigue’nun ve Nietzsche’nin anarşizmi katatoniktir.
Nietzsche biyolojik olarak da öyle ölmüştür denebilir.
Bellegarrigue’nun
haberdar olduğu ABD bireyciliği ise, (en azından o zamanlar) baştan zaten anti-koloniyalist anti-devletçi idi.
Ancak, onların (bireyci olsa bile) liberalizmi hep sağda oldu, ABD kurulduğu ilk
günden beridir, sol partisi olmayan tek ülkedir belki, TC’nin bile TİP 1965-1970’i
vardı.
Stirner
ve Nietzsche’nin ortak yanı, aşırı sürüsellikçi-toplumcu bir yapıda olan
Almanya’da yaşamalarıydı ki Almanya’nın bu özelliğini yaratan şey, henüz
birleşememiş oluşuydu. Bireysellikleri buna karşı isyandı. Bugün bunun
benzerlerini 3. Dünya marjinallerinde (Lgbti gibi) görüyoruz.
Sonuçta,
toplam tez olarak, Stirner’in sağda yer almadığını, Nietzsche’nin ise sağda yer
aldığını söylüyoruz. Bu durumda Stirner, bireyci-bireyci, Nietzsche sağ
anarşist oluyor.
Çıkış
notu:
-Arşi ve
-arki, devleti olduğu kadar, iktidarı da, hiyerarşiyi de, hegemonyayı da, yönetmeyi olduğu kadar, yönetilmemeyi
de simgeleyen bir sonektir ama bu, başka metinlerin konusudur.
(24 Ağustos 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder