Salı, Ağustos 23, 2016

Sağ Bireycilik, Stirner, Nietzsche

Sağ anarşizm değil, sağ bireycilik.
Anarşizm gibi, bireycilik de, nedense hep solla birlikte anılır. ABD bireyciliği, en azından ilk çıktığında, ilerici bir kavramdı çünkü, devlete karşı bireysel sivil itaatsizliği savunuyordu çünkü.
Bundan sonra, ardarda Stirner ve Nietzsche geliyor. Marksistler, Stirner’i Nietzsche ile eşlemeyi pek severler ama Nietsche’nin Stirner’den epeyi sonra doğduğunu, dolayısıyla etkilenenin ancak o olabileceğini yazmazlar. Bugün empoze edilen sav, Stirner’in Nietzsche üzerinden faşizme kaydığıdır.
Stirner sağda mıydı?
Hayır.
Çünkü sağ ve sol, toplum-içi konumlar’dır (pozisyon, statü).
(Şerh: Pozisyon ve statü negasyonlaması, dervişler, gezgin aşık türkcüler olarak hep vardı, 1850 Avrupa’sında da. Ancak anarşizm, bunu yapmadı sayılır. Daha doğrusu bireysel katatonicilik, statü / pozisyon negasyonlaması değildir veya sayılamaz. Özellikle Stirner için söyleyebileceğimiz, okurlarını epistemik ve paradigmatik olarak yönetmeyen ve gütmeyen anarşist yazar olabilme, o çağda henüz bilinmiyordu. Bu da, o zamanların ruhu sayılabilecek genel romantizmden kaynaklanıyordu.)
Stirner, kendini toplumdan dışlıyordu ve/ya yalıtıyordu. Bunu zihniyle yaptığı için de, solipsist sayılıyordu, Stirner de öyle.
Oysa birey; kendi, kim, kişi, ben, bilinç, var-lık, özne, özdeşleşme, zihin, zeka, bellek de olabilir. Bunların tamamını harmanlayabileceği gibi, parçalarını da kullanabilir ve yepyeni bütünler kurgulayabilir ki bugünün neo-anarşizmleri bunun peşinde.
Stirner ve Nietzsche yaşarken ve 150 yıl önce bile, sağ ve sol kavramları, kralcıların ve kral karşıtlarının pozisyon değiştirmesiyle, çoktan dingildemeye başlamıştı.
O nedenle, onlar pozisyon değiştirmese bile, koordinatlar pozisyon kayması yaşadığı için, kendiliklerinden sağa veya sola doğru yorumlanabildiler.
Nietzsche, anarşistten çok nihilisttir ve anarşizm bugün bile, büyük hatayla nihilizme yakın kabul edilir. Bir de eylemci anarşistler olsun, nihilistler olsun (özellikle Rus olanları), bugünün canlı bomba salgınından çook uzaklardaydılar. Bu da, o zamanki romantizm nedeniyle kabul edilebilir. O nedenle, Carr’ın Rus anarşist sürgünlerini anlatan kitabının adı, ‘Romantik Sürgünler’dir.
Anarşizm tanımı gereği, birincil olarak devletin yokluğu ile ilgilenir ama onların zamanındaki devlet, monarşik ve (sonunu yaşayan) artık-aristokrasili düzende idi. Yani o zaman, herhangi bir ülkede demokrasi (denemesi) yoktu, ABD dahil, ABD bireyciliği dahil.
Demokratik özgürlüğün olmadığı bir koordinat sistemindeki devletsizlik tanımı, insanı kendine kaçmaya rahatça zorlar, toplama kampı ve tımarhane ikileminin ‘Sana Gül Bahçesi Vaat Eatmedim’deki kızı, katatoniye götümesi gibi.
Yani, Stirner’ın, Bellegarrigue’nun ve Nietzsche’nin anarşizmi katatoniktir. Nietzsche biyolojik olarak da öyle ölmüştür denebilir.
Bellegarrigue’nun haberdar olduğu ABD bireyciliği ise, (en azından o zamanlar) baştan zaten anti-koloniyalist anti-devletçi idi. Ancak, onların (bireyci olsa bile) liberalizmi hep sağda oldu, ABD kurulduğu ilk günden beridir, sol partisi olmayan tek ülkedir belki, TC’nin bile TİP 1965-1970’i vardı.
Stirner ve Nietzsche’nin ortak yanı, aşırı sürüsellikçi-toplumcu bir yapıda olan Almanya’da yaşamalarıydı ki Almanya’nın bu özelliğini yaratan şey, henüz birleşememiş oluşuydu. Bireysellikleri buna karşı isyandı. Bugün bunun benzerlerini 3. Dünya marjinallerinde (Lgbti gibi) görüyoruz.
Sonuçta, toplam tez olarak, Stirner’in sağda yer almadığını, Nietzsche’nin ise sağda yer aldığını söylüyoruz. Bu durumda Stirner, bireyci-bireyci, Nietzsche sağ anarşist oluyor.
Çıkış notu:
-Arşi ve -arki, devleti olduğu kadar, iktidarı da, hiyerarşiyi de, hegemonyayı da, yönetmeyi olduğu kadar, yönetilmemeyi de simgeleyen bir sonektir ama bu, başka metinlerin konusudur.

(24 Ağustos 2016)

Hiç yorum yok: