Pazartesi, Ağustos 01, 2016

Özgürlük, Barış x Devlet, Din

Bir paragraf var benim yazdığım:
“Benim için özgürlük, değil 1 numara, 0 numara olduğu için, ateist ve anarşistim zaten. Çünkü din ve devlet, özgürlüğü eksileştiriyor bu koşullarda.”
Bu, bütün yerlerde ve zamanlarda böyle değildi. Çok değil 50 yıl önce, 10 milyonluk kentler istisnaydı, şimdi Dünya’da 50 tane var, olağan vaka oldu yani.
Bu büyükkentlerde özgürlük ve barış güme gider, gitti de zaten.
Bunun nedeni, insanların 200 kişilik sürüler olarak evrilmesi, 20 milyonluk olarak değil.
Zaten devlet de, o artan ve azalan nüfusla birlikte evrilmiş. En ilkel devletimsiler, bireylerin yüzyüze görüşmesini bile hala mümkün bırakmış iken, konuşarak anlaşılabilmiş ya da ileşitim o zamanlar hala eksi olmayan düzeylerde ve verimlerde imiş.
Din ise, yine tarih öncesinden gelen ve tarihi belirleyen bir olgu. Din, ölülerin gömülmesi demek ve bu da 60 bin yıllık falan bir olgu. İnsanın zihinsel kurgusu, varlığı yoklukla birlikte algılayabiliyor ancak, doluluk ve boşluk gibi. Ölümden sonraki yaşamın yokluğuna kimse katlanamadığı için dinler var. Dinlerin evrimi ise, ayrı bir kültürel süreç, tıpkı devletin başlamasıyla başkalaşımları arasındaki bazı ilintisizlikler gibi.
Dolayısıyla yukarıdaki tanım, 1960 sonrası Dünya’nın parlamenter demokrasisimsisi ile neo-liberalizmsisi bileşimi bir ortamda geçerli.
Dünya’da kendiliğinden-kültürel-verili özgürlük, kabaca 1960-1980, bizde ise 1971 süreksizliğiyle aynı dönemde geçerli oldu.
Barış, bildiğimiz salınımlardaydı hep ama 1945’ten sonraki 3. Dünya Savaşı’nın nükleer ve makro olacağı yerine, 3. Dünya Savaşçıkları’na doğru bir netleşme oluştu 2010’larda. Bunun nedeni de, 1990 tekkutupluluğunun yokkutupluluğa evrilmesi oldu.
Yani, Dünya Sistemi’ne not-şerh:
5 milenyumdaki (illa ki çöküş dönemlerinde olması gerekmeyen) makro hegemonsuzluklar nedeniyle,  makro çatışmasızlıklar da tanımlı. IŞİD, (1 milyon ölü ve 5 milyon göçmen ile bile) bir mikro çatışma yani, çünkü hala-henüz yerel. El Kaide - 11 Eylül 2001 orta boy oldu ama. Bunun tersi olarak, 1940 Japonya-Almanya ve SSCB-Almanya işbirliği ve çatışması gibi daha makro-kaotik modeller vardı.
Bu muğlak-kaypak dönemde özgürlük tanımsız kılındı ama ben eski toprağım. Hem 1960 özgürlüğünü yaşamış, hem de 1980 öncesi çatışmasını yaşamış biri olarak. Zihin yapım da asla muğlak olamayacak bir kurguda.
Bir tür kendinden tanımlı / kendini tanımlamış özgürüm yani.
Devlet ile ise, babamın ast-asker olmasından kaynaklanan çoklu bir isyan ve otoriteye uymama sorunum oldu hep.  Din ile çatışmaktan babam sayesinde uzak kalırken, babamla ve onun savunduğu devletle çatıştım.
Şerh: Bu, benim kendi-değil, uç erkek, insan-değil olma asimetrime benziyor. Bu asimetri, son 60 yılın zigzaglarında, bana bir tür iç denge-pusula sağladı hep. Aklıselim, sağduyu, sezgi olarak.
Yani, genel olarak bunlar çatışmazken, bende çatıştı ve ben devlet-din çizgisinde, özgürlük doğallığım nedeniyle kendiliğinden anarşist-ateist oldum. Ateist olduğumu kendim biliyordum ama anarşist olduğumu bana başkaları tanımladı, 1977 gibi, çünkü adını bile duymamıştım o zaman.
Bu yapı, zihinsel nesnelliğimi ve epistemik oryentasyon düzgünlüğümü sağladı, en azından genelde.
Ancak, anlatması çok çok uzun sürecek biçimde, savaş-barış, devlet-kaos, din-dinsizlik durumları, daha çok devletçiler ve dinciler tarafından mahfedildiği için, çok fazla kaotik kırınım saçakları oluştu. Kısaca, yolunu yitirmeyen ve kafayı yemeyen kalmadı.
Benim bile, kendi yolunun doğruluğundan epeyi kuşku duyduğum zamanlar oldu.
Ancak, 2016 Dünya ve 2016 TC, beni kendi haklılığımdan dolayı apıştırdı resmen. Hala şaşkınım, 6 aydır falan.
Dünya tarihi, AB’nin 400, 800, 1200 yıkımları ardışıklığı gibi bir duvar üçlemesi / çoklaması ile karşı karşıya veya içiçe. Bilim-sanat-düşün yokkutupluluğu da sözkonusu, NASA ve CERN’in sıfırlanması da sözkonusu.
Çıkarsama şu o zaman:
Ne kadar çok parçalanırsan, o kadar çok müstakbel iyilik demek.
Ya da, bu koşullarda kültürü korumanın tek yolu, onu aşırı desantralize etmek. Bu, Antik Yunan’ın başına, (Atina x Sparta ve Persler) triyalektiğe kuadralektik (Makedonya ve Mısır’daki İskenderiye) ek olarak geldi.
Devleti devletçiler ve dini dinciler yok ettiler. Ben de anarşist ve ateist olarak, ailesiz ve devletsiz bir ülkenin halini tiksinerek ve kusarak izliyorum.
Savaşa gelelim:
Cihad olmayan bir cihad ve Haçlı Seferi olmayan bir Haçlı Seferi var şu an. En büyükler Dünya’yı yönetmiyor ama öyle imiş gibi davranıyor. Bu da, savaşların büyüklüğünü küçültüyor, sayılarını arttırıyor ama kaybı da arttırıyor, dizi toplamı kuralı gereği.
Örnekse, TC tarihin en büyük göç dönemini 1915-1922 arasında % 25 içeri, % 25 dışarı olarak yaşdı. AB’de ise bugün, % 25 göçmen nüfuslu ülkeler var veya çok yakın zamanda olacak. Genç ve üniversite mezunu vatandaşları ise dışarı kaçıyorlar. Çocuk yapmamayla ile birlikte bu, pekala % 25 demek olabilir.
Bu, bir odakta toplanacak çok nitelikli nüfus demek olmuyor, onlar ülkelerini terkedince, nitelikleri çok kat aşağı iniyor / indi bile çoktan ki eksizekalılaşma ve eksibilgiluleşme sürecinin bir bölümü de bu olmakta / oldu.
Yani, Dünya’nın ümmileşmesi, eksibilgilileşmesi ve eksizekalılışması var yüksek dozda ve Yeni Orta Çağ’ı besleyen de bu, savaşı sürdüren de bu. Tarihin ilk global yazı-lı’laştırma süreci iflas etti. Geri tepen bir eksilme var ortada.
Bense, 24 yıl eğitim ve 29 yıl sokak yaşamı ile tam proleter-entellektüel olmaktayım. Jack London okumam, bunun böyle olmayacağını söylüyordu ama bu, gerekli bir nitelik imiş. Yalan söylememek için. Dibe doğu salmanın uzunluğu için. 2 tarafı da algılayabilmek için.
Sonuç:
7 milyar, din ve devlet-lilik x -sizlik batağında debelenirken, ben bilim-sanat-düşün’ün özgürlüğünde yaşayıp ölüp gideceğim.
Ancak, ne yangında kurtarılacak ilk şey, ne de olunacak bir kitap var. Gelecekbilimi olunacak bir kitap saymıyorum artık. Olmuş olduğum bir kitap o.
Savaşa da hiç aldırmayacağım.
Herşeyi seyredeceğim ve yazacağım. Başka duyu-dil alanında ürün ummuyorum kendimden.
Aklıma ilkin, engizisyon kıyımlarını ve insan doğramalarını resmeden İspanyol-Goya geliyor ki o da kafayı yemişti zaten.

(29 Temmuz 20169

Hiç yorum yok: