3 cisim
problemi kaotik sistemlerin en küçüğüdür.
3 cisim
problemi bildiğimiz kütleçekim problemidir.
İnsanlar
gözlerinin önündeki en basit ve en açıkseçik örnekleri bile görmezden
gelebilirler ve bu da bilimin yüzyıllarca olduğu yerde kalmasına neden
olabilir. Aristo Mantığı, 2.500 yıldır hala başladığı yerdedir örneğin.
Gözmüzün
önündeki en açıkseçik çok cisim problemi Güneş Sistemi’dir. Güneş Sistemi, öyle
ya da böyle 9 gezegen ve 1 yıldızdan oluşur.
Bu 9
gezegenin ortak yanı, hepsinin içinde kayaç olmasıdır, gaz devleri dahil.
Bu 9
gezegenin benzemez yanı, Pluton’un konuya sonradan müdahil olmasıdır.
Bu 9
gezegen, Güneş’in çevresinde 4, +3, +3, +6, +12, +24, +48, +96, +192 birim
uzaklıkta dönerler.
Düzensizlik
şuradadır:
7. ve 9.
gezegenin arasında kalan asıl gezegen Neptün, 9. Ve misafir gezegen Pluton’un
pertürbasyonuyla daha içeri bir yörüngeye kaymıştır ve matematikle ilk kez
bakınca tüm gezegenlerin yörüngeleri düzenli görünmez.
Bunun
yerine, 4. Gezegen Mars ile 5. Gezegen Jüpiter arasında bütünleşememiş bir
gezgen gibi kabul edilebilecek bir asteroid kuşağı vardır.
Benzeri
bir asteroid kuşağı, Neptün ötesinde de vardır. Ve bir de Oort Kuşağı’nda.
Bunun
anlamı şudur:
Gezegen
olabilmiş olsun veya olmasın, tüm kayaçlar, Güneş henüz oluşmadan önce
bulundukları yerdeydiler ve patlamış bir yıldızın artığıydılar.
Yani,
Güneş’in ve gezegenlerinin düzenliliği bir önkoşullu olasılık durumuydu.
Gezegenlerin
bir düzenli yörüngelere varması, en az 1 milyar yıl aldı. Ondan önce onlar, çok cisimli kaotik yörünge
durumundaydılar.
Buradaki
önkoyut şu.
Gezegenlerin
kütleleri, Güneş’in kütlesiyle karşılaştırıldığında gözardı edilebilir azlıkta.
Yani, bu da bir önkoşul, bu düzenli çok cisimli kütleçekim sisteminin oluşumu
için.
Bu
düzenin ve düzeneğin oluşumu için en az kaç gezegen gerektiğini bilmiyoruz.
Bu
düzenin veya gezegenin diğer yıldız-gezegen sistemlerinde var olup olmadığını
bilmiyoruz.
Bizim bu
örneklemede dikkati çekmek istediğimiz şey şu:
Çoklu
cisim problemi sistemlerinde cisimler, birbirlerin hızını ve yörünge yarıçapını
değiştiriyorlar. Bu, ya belirgin bir düzene, ya da sürekli kaotiklikte kalan
salınımlar dağılımına limitleniyor.
Birbirine
yakın kütledeki 3 cisim problemleri için de bu böyle olabilir.
Bir de
çoklu yıldız kümeleri var ve onlar belli bir kütleçekim bütünlüğü içinde,
birbirlerine fazla yaklaşmadan veya uzaklaşmadan toplu yörüngede
kalabiliyorlar. Bunun da nedeni, uzaklık çok olduğu için, kütleçekim gücünün
azalması ve ancak birbirinden uzaklaşmamaya yetmesi.
Biz, tüm
bu sözü geçen cisim probelmelirin ancak birarada ve limit sonsuz durumlarda
anlamlı dağılımlar verebileceği kanısındayız.
Bunu
imlemek istedik.
Bir de
şu:
Yıldızlar
ve gezegenleri düzenlidir. Sonra düzensizlik gelir. Ölçek daha büyüyünce
kolların düzenliliği gelir. Kolların da belli düzensizlikleri vardır arada. En
son da spiral düzen gelir.
Yani:
Düzen ve
düzensizlik, ölçek değiştikçe kendiliğinden değişebilir ve hepsi birarada
anlamlı bir dağılımdır.
En son:
Sonsuz
hacimli bir Evren, sonlu mekan-zaman toplamında olabilir. Matematik öyle
söylüyor.
Sonlu
mekan-zaman toplamı ve 10-11 arasında değişebilen boyut düzeneği üzerinden, bir
zamanbilim modeli kurmamız gerekiyor.
Tuhaf
bir şey ama hiçbir fizikçinin zamanla uğraştığını duymadık. Mekanla uğraşan
çok. Mekan sınırı Planck ölçeği herhalde. Zaman sınırı da yine Planck sınırı
herhalde.
Bu bakış
açısında zaman, 1-2 boyut arasında küsurlu değerde bir boyut gibi görünüyor.
1’den büyük boyutlu bir çizgi tasarlamak mümkün. Demek ki Evren’in bir
yerlerinde zamanın deforme olduğu, diyelim zaman okunun ileriye gitmediği
düzensizlikler de var.
Not:
Zamanın geriye döndürmek diye bir şey yok, kayıtlı-sabit-somut geçmiş diye bir
şey de yok.
(9 Haziran 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder