Önnot:
Bu soruyu ‘Üç Cisim Problemi’ adlı bilimkurgu romanı okuduğumda kendime sordum.
Yanıtı vermeye çabalayacağım ama sonuçta epeyi kesinsizlik kalabilir.
Gelecekbilimi
1974’te öğrendim ama üzerinde tam-yoğun çalışmaya ancak taa 2006’da başladım
denebilir. Dünya Sistemi konusu için de bu böyle oldu. Öznel neden ise,
alkolizm tedavisine başladığımda, meşgale olacak yoğun bir konu bulmaktı: O
günden beridir de hemen tüm bloglarımın başlığı ‘gelecekbilim’ oldu.
Dünya
Sistemi’ci olsalar bile tarihçiler, nedense gelecek üzerinde çalışmayı
reddediyorlar. Bu, daha çok uzmanlık takıntısı, çünkü zaten yarın 2 gün sonra
dün oluyor ve tüm gelecekler geçmiş olageldi hep. Wallerstein olsun, ‘Geleceğin
Kısa Tarihi’ni yazan Attali olsun, 2001 ertesinde ABD zayıflamasını yazdı ama
sistemin öngördüğü üzere, global bir çöküş dönemini yazmadı. Üstelik Alain
Minc, 1999’da ‘Yeni Orta Çağ’ı yayınlamıştı.
Yani,
benim için geçmişbilim-gelecekbilim / tarih-fütüroloji tümleşik bir alan.
(Şerh:
Tam sentez için, zamanbilim / şimdibilim diye bir bilim dalı gerekiyor mu, 12
yıldır hala emin olamadım.)
İşte bu
tümleşik bilgi disiplini 12 yıldır benim için, ilkede anti- / trans- / post- /
meta-hümanist.
Anti-hümanizmim
kendimi bildim bileli var. Trans-hümanizmim ise, ilk bilimkurgu romanını
okuduğum (Geçmişini Unutan Adam, Çağlayan Yayınları) 1970-1971’den beridir var.
Dünya
Sistemi tarih içinde, evrimbilim ise tarihöncesinde insanın 500 ila 5 bin
yıldır neler yapabildiğini ve yapamadığını limit tamama yakın listelemiş
durumda. Yani, insanı yapıp yapabileceği herşeyi aşağı yukarı biliyoruz ve bu
insan türünü kurtarmıyor.
Kişisel
öfkem ve nefretim 7 milyar kişiyi bir kalemde öldürmeyi düşünebilecek düzeyde
ama bu kuramsal.
Şerh:
Benim şiddet anlayışım hep kuramsal olageldi. Kendimden güçlüyü dövemem, dayak
yerim (ki yedim de), kendimden güçsüz dövmek beni kendimden utandırır, edimsel
durumda yani. Başka bir deyişle: öldürme listemde Başka bir deyişle: öldürme listemde 40 kişi
var ama bugüne kadar tek bir kişiyi öldürmeye kalkmadım, bundan sonra kalkmam
da zaten.
Gelecekbilimciliğim
limit 0 müdahalecidir, yani insan türün her ne olacaksa, ben onlara her ne
kötülük yapmak istiyorsam, onu kendi kendilerine yaptığını iezliyorum çünkü.
Bir anarşist olarak, devleti savunanların devleti tasfiye ettiğini de izledim.
İnsan
türüne olumlu veya olumsuz, şiddetli veya şiddetsiz bir edimsel-müdahale
düşünmüyorum tüm bu nedenlerle. Tam tersine, tarihte enerjisi atmamış çok fazla
kurulu-zemberek-etki-tepki birikmiş olduğunu düşünüyorum. 7 milyarın azalması
için, 0 doğumu ölü kontrolüne yeğ tutmam bu nedenle. Ki zaten 3. Dünya
kadınları bile, giderek daha az sayıda çocuk doğurur oldular. Tabii, bir de
insanların kendi sorumluluklarını taşımaları gerektiğini düşünüyorum.
Ne kaldı
geriye o zaman?
Geçmişteki
Homo Neanderthal ve Homo Sapiens ilişkisi ile kuramsal olarak 70 küsur yıldır
süregelen Homo Sapiens ile Homo Posterus ilişkisi. İlk ikili gen alışverişinde
bulundu, ikinci ikili belki binlerce yıl boyunca kültürel alışverişi
sürdürecekler. Yani, şu ya bu biçimde Dünya ev-gezegeni üzerinde bunlar
birarada var olacaklar. Homo Sapiens’in kendini % 100 sileceğini sanmıyorum.
Homo Posterus’un Evren’deki evrimi ise, Homo Sapiens’in Dünya’daki evriminden
bile uzun sürebilir.
Ancak,
artık 60 yıla basamak dayayan biyografim ertesinde insan türüne hoşgörü
göstermem mümkün değil. Tarihin boktan dönemlerinden birine denk geldim
sonuçta. İnsani sayılan hiçbir ahlaki değere uyulmadığını uzun süredir
gözlüyorum, hem 1. Dünya’da, hem de 3. Dünya’da. Geriye de boş Dünya diye bir
kalmadı / bırakılmadı epeyidir.
Ancak,
bilimkurgu romana dönersek:
İnsan
türünün yok olması için ET’lerle işbirliği yapar mıydım?
Hayır.
Ahlaki
nedenlerle değil. Romanın da açımladığı üzere ama John Le Carre’nin casusluk
romanlarında yaklaşıp ıskaladığı biçimde, tezler de antitezler de boktan
olabilir ve artı hiçbir tez veya antitez tümden boktan değil, Homo Sapiens
bile, sonuçta bilimi, sanatı ve düşünü var.
Öte-düşüncenin
bilim, sanat, düşün ile üretilemeyeceği, bu üçünün birer tümleşik
üst-dil-düşünce-sistemi olduğu ama bunların öte-düşünce için şimdiden yetersiz
kaldığı yönünde kanım mevcut.
İşte ben
zihnimi yırtmadan bu öte-düşünceye yoluna açılan eksodus vektörlerini imlemeye
çabalıyorum. Yani, kendimi bir insanbilimci saymama karşın, bilimin dilini bile
metamorfozlayıp dehümanize ediyorum kısacası. Benim anti-hümanist tarzım da
böyle işte.
Nokta.
Es.
(8 Haziran 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder