Birileri
şu hesabı nasıl yapmış, epeyi merak ettik.
“Başbakan
Binali Yıldırım, Türkiye’de askerlik yapmak için birikmiş 5.5 milyon kişi
bulunduğunu, yıllık asker ihtiyacının ise sadece 350 bin olduğunu söyledi.”
Yıllık
doğan erkek sayısı belli. Bunun üniversite öğrencisi olanı belli. Lise
mezunlarının hemen askere alındığı belli. Her yıl kaç kişinin askere alındığı
belli.
Bu
koşullarda 5,5 milyon kişinin askerlik beklemesi için, 20-35 yaş arasındaki 15
yaş kuşağından hemen hiç kimsenin askere gitmemesi gerekir, yani bakaya veya
kaçak olarak, öğrenci veya yurtdışı çalışan olarak değil.
Sonra,
ordunun yıllık gereksinimini nasıl saptadılar?
Kapasitesini
değil, gereksinimini.
“Toplam
5.448.858 kişi var askerlikle ilişkisi devam eden. Ancak biz önümüzdeki sene
345.933 kişi alabileceğiz.”
Gereksinimi
değil, kapasitesi imiş yani. Haber yanlış yani.
“Aldığımız
önemli bir karar daha var: Operasyonlara, ön planda asla silah altındaki
er-erbaşları göndermiyoruz. Arka planda lojistik destek veriyor.”
İyi de,
şehit asker haberlerine bakınca, bunun böyle olmadığı açıkça görülüyor: Hemen
hiçbiri profesyonel asker değil.
Burada konu
atlayarak açılım:
Ya Akar
tek başına, ya da Fidan-Akar ikilisi, çok tuhaf bir askeri stratejiye geçtiler.
Militarist alanda sorun yok ama masa başı tartışmaları açısından sorun çok:
Hatay’ın doğu sınırına yığılmış on binlerce askeri orada onyıllarca nasıl
tutacaklar, bunun uluslararası hukuk karşılığını bulmaları gerekli.
Sonuç:1974’te
Kıbrıs Savaşı’ndan kendi gemimizi batırdığımızda olan sorun hala var demek ki:
Karargah
iç iletişimsiz ve kuram-edim aykırılığını hala görmüyorlar.
(4 Haziran 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder