Pazartesi, Haziran 11, 2018

Aydın Selcen ve Kandil


Kendisi hakkında epeyi metin yazdık. Ancak ilk kez bu metin, tümüyle negasyonlama olmayacak. Çünkü kendisi bu kez, bilgi vermeyi öne çıkarmış.
En sondan başlayıp, kendisine katılmadığımız noktayı vurgulayalım:
“Kamikaze diplomasisinin sınırlarına Münbiç Mutabakatı’yla varıldı. Kamikazecilik ise, askeri bir strateji değil, olmamalı. Yetkili ağızlardan Suriye (ve Suriyeliler) için, bir toplam 31 milyar dolar (avro da denildi) rakamı çıktı.”
Kendisine askeri strateji açısından 2 yönden karşı çıkarız:
Bir: Kamikazecilik savaş tarihinde kimi zaman işlemiştir, kimi zaman işlememiştir. Üstelik, artık onu aşan bir canlı bombacılık var ve ciddi ciddi işliyor.
İki: TC için gereken, artık kamikazecilik- ötesi bir strateji. Selcen şunu söylemedi bir türlü: TC parçalanma tehlikesinde ve bunun için herşey yapılabilir. Çünkü en son İran sırada olmak üzere, çevremizde 10 ülke parçalandı. Eğer, parçalanmamak için emperyalistçilik oynamak gerekiyorsa, oynanır.
Ancak, bu geniş bakış açısını ne Erdoğan’ın, ne Fidan’ın, ne de Akar’ın bilmediği kesin. TC’deki hiçbir kuramsal stratejistin de. Bu konu 35 yıllık. Konuyla ilgili yazılan herşeyi okuduk. Oradan biliyoruz.
Gelelim Selcen’in bilgilerine:
“… Kandil: Askeri bakımdan mümkün müdür? Mümkünse, “mümkündür” denilen, yani olası harekatın amacı ve kapsamı nedir? Hangi hedefe varılması ne süre alır? İnsan ve silah/mühimmat maliyeti ne olur? Siyaseten ve ulusal güvenlik bakımından gerekli midir? Acil midir, yani seçime iki hafta kala başlatılması yahut başlangıcın iki seçim turu arasına sıkıştırılması zorunlu mudur?”
Soruların yanıtları ne olursa olsun, yapılacaktır değil, yapıldı bile, asıl yanıt olmakta.
“Geçtiğimiz yıllarda TSK’nin ABD’den yüksek delici nitelikli mühimmat tedarik ettiği, dolayısıyla artık “oyunun değiştiği” belirtilirdi. Bu ara, TSK’nin hava indirme kapasitesinin çarpıcı biçimde arttığı ve yine “oyunun değiştiği” vurgulanıyor.”
Kısacası TC ordusu savunmadan saldırıya, az teknolojiden çok teknolojiye evriliyor. Ha, buna ‘emperyalizm’ de denebilir, ayrı konu.
“Artık gündemde olan ne “düşük yoğunluklu çatışma”, ne “isyan bastırma”: TSK’nin uygulamayı bildiği kitaptan topyekun işgal. İşgal ama istiladan bahsedilmeden.”
Barzani’nin topraklarında, Araplar da istilacı sayılır, TC de, PKK de. E, Şiiler de var, IŞİD de, paralı / yabancı askerler de var. Bizim ‘japon kale orji’ dediğimiz böyle bir şey işte.
Üstelik bu, tarihte ilk kez olmuyor. Moğol istilasından sonra, tüm Anadolu beyleri, hem birbirlerine ihanet ederek, hem de birbirleriyle işbirliği yaparak, iktidar için mücadele ettiler (sonunda en küçük ve en yeni taraf kazandı). Tam ‘ya devlet başa, ya kuzgun leşe’ durumu.
“Kandil’den de, harekat olasılığına cevaben, bu durumda “savaşın” Irak Kürdistan Bölgesi’nin (IKB) tamamına ve Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’ne yayılacağı açıklamaları yapılıyor.”
Demirtaş’ın içeri atılmasından, HDP’nin yeni adaylarına kadar herşeyin, HDP çizgisinin yeniden alana döneceği yönünde anlaşılması gerektiğini epeyidir yazıyoruz. Asıl önemlisi bu, TC’nin çizgisinden bağımsız. Çözüm süreci Haziran 2015’te bitti çünkü. Kürtler açısından sorun, 3 yıldır Kürtler’e yönelik dış desteğin limit sıfıra doğru gitmesi. Şu anda Kürtler’i uluslararası platformda destekleyen hiçbir büyük devlet kalmadı. Onlar da, çaresizlikten saldıracaklar, yoksa yok olacaklar çünkü. Eğer Barzani, Öcalan’a destek vermezse veya bu destek yetmezse, Kürtler’in bu kezki yenilgisi çok çok acı olabilir.
“Diplomatik bakımdansa, Afrin-Bab-Batı Idlip ceplerine (bağlaşık toplam yüz ölçümü yaklaşık 11 bin kilometrekare) ilaveten, Irak’ın (IKB’nin) üç ülke sınırının kesiştiği kuzeydoğu köşesinin işgalini biteviye izah çabası demek.”
Selcen’in eksik söylediği şu:
Daha önce de oldu. İran TC’ye destek verecek bu konuda ki zaten daha önce de vermişti. Çünkü İran’ın kendisi namlunun ucuna kondu artık.
BOP’u da gördük, GOP’u da gördük, Arap Baharı’nı da gördük. Birçok ülke haritadan silindi ama sonuç sıfır. ABD veya AB, şu anda 10 yıl öncekinden daha az hegemon durumda. Kendi kendilerini tüketiyorlar yani. Bunu Roma da yaptıydı, Osmanlı da.
Bu durumda da, çakma sosyal demokrat iktidarlı ama emperyalist bir 2. Cumhuriyet TC’si geliyor. Oldukça nahoş bir çerçeve ama gerçek de bu.
Gelecekbilim mi?:
Suriye belki 10 parçaya, Irak 3’ten daha çok parçaya, İran 2 parçaya bölünecek. TC de bölünebilir ama kısa süreli ve geçici olarak. Kürtler önce birleşirler, sonra bölünürler. Yani bu bölgede, ayakta kalabilecek tek ülke TC, çünkü herşeye alıştı ve panzehirlendi: Bu kadar uzun süreli savaşlı ve ekonomik krizli sürebilen ülke tarihte yok: Askeri darbeleri sayarsak, 60 yıldır savaştayız, ekonomik kriz de salınımlı olarak o kadar süredir mevcut.
Diğerlerine bakarsak: Krallıkla yönetilen Arap ülkelerine sıra belki 10 yıl sonra gelir. Bangladeş veya Endonezya gibilerine sıra gelmez bile, çünkü tüketici olarak hiç görülmediler, planda hiç yoktular yani.
Çıkarsamalar şunlar:
ABD’nin hem neo-globalist neo-liberal ekonomik hegemonyası, hem de yüksek teknolojiye dayalı Askeri Strateji 2000’i denendi ve yanıldığı görüldü ve artı siyasal sistemi çöktü. Gören bizler, tarafsız ve nesnel olanlarız. Yenenler de, yenilenler de, bunu görmüyor ama. Selcen de görmüyor. Evdeki hesap çarşıya uymadı ve bitti. Kimsenin B planı falan yok. Erdoğan’ın da yok: Ya herro, ya merro durumunda.
Selcen’in yangında ilk kurtarılacak nesnesi Kürtler, bizimse yok. Biz yakılıp yıkılan Dünya’nın ve tarihin vakanüvisliğini eyliyoruz yalnızca.
Herkes haksız. Dolayısıyla, kimin kazanıp kimin yitireceğinin hiçbir önemi veya anlamı yok. Anlamsızlık, Orta Çağ’ın temel niteliklerinden ve bizler yeni bir Orta Çağ’dayız. Muhtemelen de, tarihte ilk kez olarak, hem Hristiyanlar’ın, hem de Müslümanlar’ın birlikte girdiği makro bir Orta Çağ’dayız.
Yeni Kavimler Göçü ile oluşan göçmensel-kültürel yoğrulma ise, yepyeni kültürlerin sentezleneceği bir mayalanma dönemi demek.
O zamana kadar da, kan, ter ve gözyaşı seli.
(10 Haziran 2018)

Hiç yorum yok: