Kendisi
hakkında epeyi metin yazdık. Ancak ilk kez bu metin, tümüyle negasyonlama olmayacak. Çünkü kendisi
bu kez, bilgi vermeyi öne çıkarmış.
En
sondan başlayıp, kendisine katılmadığımız noktayı vurgulayalım:
“Kamikaze
diplomasisinin sınırlarına Münbiç Mutabakatı’yla varıldı. Kamikazecilik ise,
askeri bir strateji değil, olmamalı. Yetkili ağızlardan Suriye (ve Suriyeliler)
için, bir toplam 31 milyar dolar (avro da denildi) rakamı çıktı.”
Kendisine
askeri strateji açısından 2 yönden karşı çıkarız:
Bir:
Kamikazecilik savaş tarihinde kimi zaman işlemiştir, kimi zaman işlememiştir.
Üstelik, artık onu aşan bir canlı bombacılık var ve ciddi ciddi işliyor.
İki: TC
için gereken, artık kamikazecilik- ötesi bir strateji. Selcen şunu söylemedi
bir türlü: TC parçalanma tehlikesinde ve bunun için herşey yapılabilir. Çünkü
en son İran sırada olmak üzere, çevremizde 10 ülke parçalandı. Eğer, parçalanmamak için emperyalistçilik oynamak
gerekiyorsa, oynanır.
Ancak,
bu geniş bakış açısını ne Erdoğan’ın, ne Fidan’ın, ne de Akar’ın bilmediği
kesin. TC’deki hiçbir kuramsal stratejistin de. Bu konu 35 yıllık. Konuyla
ilgili yazılan herşeyi okuduk. Oradan biliyoruz.
Gelelim
Selcen’in bilgilerine:
“… Kandil:
Askeri bakımdan mümkün müdür? Mümkünse, “mümkündür” denilen, yani olası
harekatın amacı ve kapsamı nedir? Hangi hedefe varılması ne süre alır? İnsan ve
silah/mühimmat maliyeti ne olur? Siyaseten ve ulusal güvenlik bakımından
gerekli midir? Acil midir, yani seçime iki hafta kala başlatılması yahut
başlangıcın iki seçim turu arasına sıkıştırılması zorunlu mudur?”
Soruların
yanıtları ne olursa olsun, yapılacaktır değil, yapıldı bile, asıl yanıt olmakta.
“Geçtiğimiz
yıllarda TSK’nin ABD’den yüksek delici nitelikli mühimmat tedarik ettiği,
dolayısıyla artık “oyunun değiştiği” belirtilirdi. Bu ara, TSK’nin hava indirme
kapasitesinin çarpıcı biçimde arttığı ve yine “oyunun değiştiği” vurgulanıyor.”
Kısacası
TC ordusu savunmadan saldırıya, az teknolojiden çok teknolojiye evriliyor. Ha,
buna ‘emperyalizm’ de denebilir, ayrı konu.
“Artık
gündemde olan ne “düşük yoğunluklu çatışma”, ne “isyan bastırma”: TSK’nin
uygulamayı bildiği kitaptan topyekun işgal. İşgal ama istiladan bahsedilmeden.”
Barzani’nin
topraklarında, Araplar da istilacı sayılır, TC de, PKK de. E, Şiiler de var,
IŞİD de, paralı / yabancı askerler de var. Bizim ‘japon kale orji’ dediğimiz
böyle bir şey işte.
Üstelik
bu, tarihte ilk kez olmuyor. Moğol istilasından sonra, tüm Anadolu beyleri, hem
birbirlerine ihanet ederek, hem de birbirleriyle işbirliği yaparak, iktidar
için mücadele ettiler (sonunda en küçük ve en yeni taraf kazandı). Tam ‘ya
devlet başa, ya kuzgun leşe’ durumu.
“Kandil’den
de, harekat olasılığına cevaben, bu durumda “savaşın” Irak Kürdistan
Bölgesi’nin (IKB) tamamına ve Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’ne yayılacağı
açıklamaları yapılıyor.”
Demirtaş’ın
içeri atılmasından, HDP’nin yeni adaylarına kadar herşeyin, HDP çizgisinin yeniden alana döneceği
yönünde anlaşılması gerektiğini epeyidir yazıyoruz. Asıl önemlisi bu, TC’nin
çizgisinden bağımsız. Çözüm süreci Haziran 2015’te bitti çünkü. Kürtler
açısından sorun, 3 yıldır Kürtler’e yönelik dış desteğin limit sıfıra doğru gitmesi.
Şu anda Kürtler’i uluslararası platformda destekleyen hiçbir büyük devlet
kalmadı. Onlar da, çaresizlikten saldıracaklar, yoksa yok olacaklar çünkü. Eğer
Barzani, Öcalan’a destek vermezse veya bu destek yetmezse, Kürtler’in bu kezki
yenilgisi çok çok acı olabilir.
“Diplomatik
bakımdansa, Afrin-Bab-Batı Idlip ceplerine (bağlaşık toplam yüz ölçümü yaklaşık
11 bin kilometrekare) ilaveten, Irak’ın (IKB’nin) üç ülke sınırının kesiştiği
kuzeydoğu köşesinin işgalini biteviye izah çabası demek.”
Selcen’in
eksik söylediği şu:
Daha
önce de oldu. İran TC’ye destek verecek bu konuda ki zaten daha önce de
vermişti. Çünkü İran’ın kendisi namlunun ucuna kondu artık.
BOP’u da
gördük, GOP’u da gördük, Arap Baharı’nı da gördük. Birçok ülke haritadan
silindi ama sonuç sıfır. ABD veya AB, şu anda 10 yıl öncekinden daha az hegemon durumda. Kendi
kendilerini tüketiyorlar yani. Bunu Roma da yaptıydı, Osmanlı da.
Bu
durumda da, çakma sosyal demokrat
iktidarlı ama emperyalist bir 2.
Cumhuriyet TC’si geliyor. Oldukça nahoş bir çerçeve ama gerçek de bu.
Gelecekbilim
mi?:
Suriye
belki 10 parçaya, Irak 3’ten daha çok parçaya, İran 2 parçaya bölünecek. TC de
bölünebilir ama kısa süreli ve geçici olarak. Kürtler önce birleşirler, sonra
bölünürler. Yani bu bölgede, ayakta kalabilecek tek ülke TC, çünkü herşeye
alıştı ve panzehirlendi: Bu kadar uzun süreli savaşlı ve ekonomik krizli
sürebilen ülke tarihte yok: Askeri darbeleri sayarsak, 60 yıldır savaştayız,
ekonomik kriz de salınımlı olarak o kadar süredir mevcut.
Diğerlerine
bakarsak: Krallıkla yönetilen Arap ülkelerine sıra belki 10 yıl sonra gelir.
Bangladeş veya Endonezya gibilerine sıra gelmez bile, çünkü tüketici olarak hiç
görülmediler, planda hiç yoktular yani.
Çıkarsamalar
şunlar:
ABD’nin
hem neo-globalist neo-liberal ekonomik hegemonyası, hem de yüksek teknolojiye
dayalı Askeri Strateji 2000’i denendi ve yanıldığı görüldü ve artı siyasal
sistemi çöktü. Gören bizler, tarafsız ve nesnel olanlarız. Yenenler de,
yenilenler de, bunu görmüyor ama. Selcen de görmüyor. Evdeki hesap çarşıya
uymadı ve bitti. Kimsenin B planı falan yok. Erdoğan’ın da yok: Ya herro, ya
merro durumunda.
Selcen’in
yangında ilk kurtarılacak nesnesi Kürtler, bizimse yok. Biz yakılıp yıkılan
Dünya’nın ve tarihin vakanüvisliğini eyliyoruz yalnızca.
Herkes haksız. Dolayısıyla, kimin kazanıp
kimin yitireceğinin hiçbir önemi veya anlamı yok. Anlamsızlık, Orta Çağ’ın
temel niteliklerinden ve bizler yeni bir Orta Çağ’dayız. Muhtemelen de, tarihte
ilk kez olarak, hem Hristiyanlar’ın, hem de Müslümanlar’ın birlikte girdiği
makro bir Orta Çağ’dayız.
Yeni
Kavimler Göçü ile oluşan göçmensel-kültürel yoğrulma ise, yepyeni kültürlerin sentezleneceği bir mayalanma dönemi demek.
O zamana
kadar da, kan, ter ve gözyaşı seli.
(10 Haziran 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder