Mavra
bir Ekşi Sözlük geyiği.
Başlık
şu:
“nuri
bilge ceylan'ın entelektüel biri olmaması”
Bir
girdi şu:
“entelektüel
kişi; şartlar ne olursa olsun gerçeği dillendirmek, içinde yaşadığı toplumun
problemlerinden kendini soyutla(ya)mamak, haksızlıklara uğrayan nice bireyden
yana kendini taraf olmak zorunda hissetmek ve hatta aktivizmi de içine alan
etik bir temelden kop(a)mamak gibi temel bazı özelliklere sahip olmalıdır.
Peki,
bir şeylerden yana taraf olmasa olmaz mı? elbette insan, muğlak bazı konularda
düşüncelerini açıklamak için zamana ihtiyaç duyabilir ama demokrasi ve basın
özgürlüğü endekslerinde küme düşen bir ülkede sen, tüm imkanlara sahip olmana
rağmen muktedir olanı gülse birsel kadar rahatsız edemiyorsan, ya haftada bir
kere bile internete girmiyorsundur, ya görüp bir şey hissetmiyorsundur, ya da
muhtemelen muktedir ile üstü kapalı bir uzlaşı vardır aranda.”
(Konunun
ilk sayfası.)
Gerçeği
dillendirdiğin zaman taraf olamazsın, çünkü her iki tarafın da, sömürenin de
sömürülenin de, yönetenin de yönetilenin de. yanlı / haksız / kötü olduğunu
anlatırsın. O zaman her 2 taraf da, kitle de iktidar seçkinleri de, seni
cezalandırır.
Hiçbirşey
yapmamak, eğer bir şey yapacaksan ve her durumda sonuç olumsuz olacaksa, en
evla yoldur. TC, epeyi süredir kaybet-kaybet denilen bu durumda: ‘Yanlış olanı
eleştiren yanlış olan’ı eleştiren yanlış olan’ı…’ diye N adım giden bir
saçmalık silsilesi var ortada: Erdoğan’ı en çok öven Altan kardeşleri içeri
attılar örneğin: Bunun nesini eleştireceksin?
Gelelim
Ceylan’a:
Ceylan’ı
20’li yaşlarında üniversitede tanıdım. Hiçbir zaman entelektüel kaygısı yoktu.
Kaygısı satmak veya pazarlamak idi. O zamanki alanı fotoğraf idi, yarışma ve takvim fotoğrafı çekerdi. Ondan önceki
profesyonel fotoğrafçı kuşağı, bunu turizm
afişi fotoğrafçılığı ile onyıllarca götürdü.
Entellektüelin
böyle kazanma, pazarlama, satış tekniği dertleri yoktur. Olunca, kendisi entelejensiya
olur, herhangi bir kapıya kul olur ve bağlanır. Orhan Pamuk ve Ceylan’ın ortak
yanı, uluslararası / global kültür
bürokrasisine bağlanmaları (hani, kocasının tecavüzleri nedeniyle, Nobel
edebiyat ödülünün 2018’de verilememesine neden olan üyeleri). Bu da 4. Dünyalı
zihniyetinde olmaları nedeniyle böyle, 1. Dünyalı abi / baba istiyorlar:
Sömürge valisi veya düyununu umumiye memuru zihniyeti yani.
Bunun
dışında Ceylan’a insan, sanatçı, sinema yönetmeni olarak 0 bile vermem, çünkü
kopya çekene 0 verirler ve o ya kopya çekemiyor, ya yanlış kopya çekiyor.
Filmlerinde senaryodan kadraja, oyunculuktan dublaja kadar herşey yanlış.
Ceylan’ın
durumu, 1960’larda bolca Nobel edebiyat ödülü alan Latin Amerika ülkeleri
yazarları gibi: Şimdi esameleri okunmuyor: Marquez, yaşamının son dönemlerinde
elini 30 yıl kaleme süremeden (kendi deyimiyle yazmayı beceremeden) gitti.
Ceylan da tam gaz o çizgiye gidiyor, o çizgiyi geçmiş bile olabilir: Taşra
konusunun cılkını çıkardı zira.
Zaytung
esprisi gibi:
“Ahlat
Ağacı (Nuri Bilge Ceylan'dan baba evinde atama beklemenin şiirselliği
üzerine...)”
Bir taşralıdan
entelektüel olması beklenmez.
Bir
taşralı eşraf olabilir, ulema olabilir ama entellektüel olamaz. Entelektüel sanayi
ve kent ürünüdür.
Ayrıca,
Tanıl Bora üzerinden yürüyen bu taşralıseverlik, arabeskseverlik, eşcinselseverlik
türü bir slaktivizm geyiği yalnızca.
Bir
şeyselleşme, bir yabancılaşma yalnızca…
Ceylan
da, büyükkentte (cezayla değil) ödülle yolunu
yitirmiş bir taşralı yalnızca…
(13 Haziran 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder