Çarşamba, Haziran 13, 2018

Ahlat Ağacı, Entelektüel Nedir ve Nuri Bilge Ceylan


Mavra bir Ekşi Sözlük geyiği.
Başlık şu:
“nuri bilge ceylan'ın entelektüel biri olmaması”
Bir girdi şu:
“entelektüel kişi; şartlar ne olursa olsun gerçeği dillendirmek, içinde yaşadığı toplumun problemlerinden kendini soyutla(ya)mamak, haksızlıklara uğrayan nice bireyden yana kendini taraf olmak zorunda hissetmek ve hatta aktivizmi de içine alan etik bir temelden kop(a)mamak gibi temel bazı özelliklere sahip olmalıdır.
Peki, bir şeylerden yana taraf olmasa olmaz mı? elbette insan, muğlak bazı konularda düşüncelerini açıklamak için zamana ihtiyaç duyabilir ama demokrasi ve basın özgürlüğü endekslerinde küme düşen bir ülkede sen, tüm imkanlara sahip olmana rağmen muktedir olanı gülse birsel kadar rahatsız edemiyorsan, ya haftada bir kere bile internete girmiyorsundur, ya görüp bir şey hissetmiyorsundur, ya da muhtemelen muktedir ile üstü kapalı bir uzlaşı vardır aranda.”
(Konunun ilk sayfası.)
Gerçeği dillendirdiğin zaman taraf olamazsın, çünkü her iki tarafın da, sömürenin de sömürülenin de, yönetenin de yönetilenin de. yanlı / haksız / kötü olduğunu anlatırsın. O zaman her 2 taraf da, kitle de iktidar seçkinleri de, seni cezalandırır.
Hiçbirşey yapmamak, eğer bir şey yapacaksan ve her durumda sonuç olumsuz olacaksa, en evla yoldur. TC, epeyi süredir kaybet-kaybet denilen bu durumda: ‘Yanlış olanı eleştiren yanlış olan’ı eleştiren yanlış olan’ı…’ diye N adım giden bir saçmalık silsilesi var ortada: Erdoğan’ı en çok öven Altan kardeşleri içeri attılar örneğin: Bunun nesini eleştireceksin?
Gelelim Ceylan’a:
Ceylan’ı 20’li yaşlarında üniversitede tanıdım. Hiçbir zaman entelektüel kaygısı yoktu. Kaygısı satmak veya pazarlamak idi. O zamanki alanı fotoğraf idi, yarışma ve takvim fotoğrafı çekerdi. Ondan önceki profesyonel fotoğrafçı kuşağı, bunu turizm afişi fotoğrafçılığı ile onyıllarca götürdü.
Entellektüelin böyle kazanma, pazarlama, satış tekniği dertleri yoktur. Olunca, kendisi entelejensiya olur, herhangi bir kapıya kul olur ve bağlanır. Orhan Pamuk ve Ceylan’ın ortak yanı, uluslararası / global kültür bürokrasisine bağlanmaları (hani, kocasının tecavüzleri nedeniyle, Nobel edebiyat ödülünün 2018’de verilememesine neden olan üyeleri). Bu da 4. Dünyalı zihniyetinde olmaları nedeniyle böyle, 1. Dünyalı abi / baba istiyorlar: Sömürge valisi veya düyununu umumiye memuru zihniyeti yani.
Bunun dışında Ceylan’a insan, sanatçı, sinema yönetmeni olarak 0 bile vermem, çünkü kopya çekene 0 verirler ve o ya kopya çekemiyor, ya yanlış kopya çekiyor. Filmlerinde senaryodan kadraja, oyunculuktan dublaja kadar herşey yanlış.
Ceylan’ın durumu, 1960’larda bolca Nobel edebiyat ödülü alan Latin Amerika ülkeleri yazarları gibi: Şimdi esameleri okunmuyor: Marquez, yaşamının son dönemlerinde elini 30 yıl kaleme süremeden (kendi deyimiyle yazmayı beceremeden) gitti. Ceylan da tam gaz o çizgiye gidiyor, o çizgiyi geçmiş bile olabilir: Taşra konusunun cılkını çıkardı zira.
Zaytung esprisi gibi:
“Ahlat Ağacı (Nuri Bilge Ceylan'dan baba evinde atama beklemenin şiirselliği üzerine...)”
Bir taşralıdan entelektüel olması beklenmez.
Bir taşralı eşraf olabilir, ulema olabilir ama entellektüel olamaz. Entelektüel sanayi ve kent ürünüdür.
Ayrıca, Tanıl Bora üzerinden yürüyen bu taşralıseverlik, arabeskseverlik, eşcinselseverlik türü bir slaktivizm geyiği yalnızca.
Bir şeyselleşme, bir yabancılaşma yalnızca…
Ceylan da, büyükkentte (cezayla değil) ödülle yolunu yitirmiş bir taşralı yalnızca…
(13 Haziran 2018)

Hiç yorum yok: