Çarşamba, Ocak 15, 2020

Çöplerden semt analizi: Etiler-Bağcılar


Bir akademik çalışma.
Epeyi sosyolojik hata içeriyor ama konusunda ender bulunan bir örnek.
Bu çalışma aracılığıyla, Türkiye’nin 2000-2020 gündelik yaşam kültüroloji hakkında bazı değerlendirmeler ve irdelemeler yapalım istedik.
+
Önce bildiğimiz kuramsal girizgahlar:
Global toplumların son kültürel mod evresi hakkında çok fazla klişe var (akademik tez klişe bilgi demek zaten, onu geçiyoruz). Her zaman klişeler var olur ama buradaki, doğrunun aralarına girmesine izin vermeyen bir güruh portresinde olmuş bu kez.
Çalışmayı yönlendiren tez hocası olduğunu tahmin ettiğimiz hanım (Nurdoğan Rigel), konunun aslında gösteri toplumu kavramından başladığını belirtiyor.
Dakka bir, gol bir.
Gösteri toplumu imajı ele alır, oysa çöp bir ontostur / varlıktır. Zaten bu yaklaşımın getirdiği bilgi hataları, tüm video boyunca sürüyor.
“Ne tükettiğimiz, ne olduğumuz’dur gibi, abuk sabuk bir tez var örneğin.
Burada sorun, adı ne olursa olsun, gündelik yaşam kültürolojisinin hala akademik bir başlık olmamasında. Oysa Murdock, 50-60 yıl önce kültürü şematikleştirmiş. Bu başlıkların önemli bir bölümü gündelik yaşamla ilintili. En önemlisi ise, normal insanların yaşamlarının tamamına yakınını bu gündelik yaşamın belirliyorluğu. Yani başka bir deyişle, bugünkü kültürel aşamada bile, insanların gündelik yaşamlarının kültürolojisi, gösteri ile hiç mi hiç ilintili değil.
İkincisi, verileri okumada hatalılar. Etiler’de filtre kahve, Bağcılar’da neskafe paketi artıkları var ama kimse bunu alaturka kahvenin devreden çıkması ile yorumlayamamış. Bir de zengin semtteki filtre kahvenin birim içiminin, fakir semtteki neskafe üçü bir yerde içiminden daha ucuz olduğunu görememişler (ki zengin semtteki market fiyatlarının fakir semtteki dinci marketlerden daha ucuz olabildiği gerçeğini de bilmeleri ve göstermeleri gerekirdi). Bunun için, buldukları market fişlerine bakmaları yeterdi. Ama bu okuma için, 250 gramlık bir filtre kahve paketinden kaç fincan kahve çıkacağını bilmeleri ve hesaba katmaları gerekir. Yani çalışma, onlarca öncül veri olmadan anlamlı olamazdı, olamamış da zaten.
+
Sonrasında, bugünkü bit pazarlarında sürekli gördüğümüz biçimde, insanların ameliyat eldiveniyle çöpe, hurdaya, bit pazarına girmesi durumu var. Bu, son 5 yıllık bir trend. Daha önceleri bunu yapana gülerlerdi, yapmayanlar yapanlara hala gülüyor; o meslekteniz, oradan biliyoruz.
İşte bu:
Alandan birini, yani bir hurdacıyı danışman olarak yanlarına almalıydılar.
Görüntü olarak koydukları kişi, bir hurdacı olarak çok fazla temiz kıyafetli, figüran ya da kast gibi.
+
Artı, kendilerinden önce yapılmış çalışmaları görmemişler gibi. Bakmamışlar bile.
Kriton Curi, 40 yıl önce İstanbul çöplerini bilimsel olarak inceledi ve kitaplar ve makaleleler yazdı. Onlardan hiç bahis yok.
+
Gelelim içeriğe:
Bir görünüm bir şeyi temsil ediyordur.
Buna takmışlar.
Oysa, kültürel verilerin % 99’u anlamsızdır, tarihsel olayların da öyle.
Yani bir görünüm, her zaman bir şey temsil etmez.
Yanısıra, bir görünüm kimi kez birden çok şeyi temsil eder, farklı semtlerdeki farklı kahve ambalajları konusu gibi.
Bunun için gündelik yaşam kültürolojisi okumasını bilmek gerekir. Bu çalışmayı yapanlar, bunu bilmiyorlarmış.
+
Gelelim dolaylı göstergeye:
Cimrileşme olayı varmış. Rahatlarmış, çünkü bunu kimse görmeyecekmiş. O yüzden o kadar rahatlarmış. Görülselermiş, bu kadar cimri olmazlarmış gibi, abuk sabuk bir tezleri var.
Yanu bu akademisyenler, Ulus veya Ihlamur semt pazarlarına hiç mi girmediler?
Oralarda zengin giyimliler, fakir giyimlilerden daha çok pazarlık ederler. Çünkü zenginler cimridir, fakirler müsriftir bu ülke.
+
Marlboro ve Iphone görünür tüketim ürünleridir, fakir de onları kullanır bu ülkede.
Ancak hiçbir fakir, bunları kullandığı için kimsenin gözünde sınıf atlamaz, atlayamaz.
+
Eskiden McDonalds köfte ekmek satmazdı, kafe evleri türk kahvesi satmazdı. Sonra globalleşme tutmadı, yerelleşme geldi.
Keza, aynı evni çöpünden köfte ekmek paketi de çıkar, Mc Donalds paketi de. Bu da eviçi kuşak ve altkültür farkını imler, Alamancılar’ın 1., 2., 3. kuşak farklılıklar gibi.
+
Sonra semtlerarası jentrifikasyon ve dejentrifikasyon durumları var.
Cihangir, avam semti oldu örneğin.
Dikilitaş, 3-5 bin lira kiralı elit semti oldu örneğin.
Bir de, Etiler x Bağcılar gibi ikili değil de, üçlü veya daha çoklu semt kültür farklılığı derecelendirmesi iyi olurmuş. Yanısıra, Tophane x Kasımpaşa ve Kasımpaşa x Kurtuluş komşu-semt karşıtlıkları önemli. Eski durumuyla (1995 gibi) Karanfilköy x Akatlar farkı inanılmazdı örneğin.
Önünden boklu dere akan gecekondu, milyonluk daireli sitenin dairesine komşuydu.
Milyonluk dairenin arka penceresinde, kuruması için asılmış renkli donlar görünürdü örneğin.
+
Çalışmanın ana dert-konusu ve/ya anafikri ‘kimler neleri tüketiyor?’ imiş.
Bunun için, çöp karıştırmak yerine, kasa fişleri de toplanabilirdi. (Bu şöyle yapılır: Herhangi bir marketin kasasının önünde alınmamış fişler birikir, gidilir, sorulup onlar toplanır.)
+
Bizim için anafikir ise şu:
Çöplerden gündelik yaşam ne kadar okunabilir?
Fazladan veya farklı olarak:
Kesinlikle eczane fişleri gerekli, sağlık dağılımı okuması için. Çöpteki ilaçlar, kullanılmayan ilaçlardır, onlar anlamlı veri sağlamayabilir.
Aidat, elektrik, su, doğal gaz, telefon faturaları gerekli. Ki bunlar atılmaz, kültürel gelenek olarak epeyi uzun süre saklanırlar.
+
Çıkış.
Dolayısıyla sonuç olarak, çöplerdeki malzemelerin çabuk tüketilen maddeler için veri sağlayacağını, diğerleri için başka alan araştırmaları gerektiğini ekleyerek metni bağlayalım.
Dipnot:
İstanbul 2020 gündelik yaşam kültürolojisi panoraması için, böylesi 10-20 semt diyalektiği örneklemelerine gerek var.
(15 Ocak 2020)

Hiç yorum yok: