İki
veri:
“KKTC’de
40.000 asker
Suriye’de
5.000 asker
Irak’ta
2.500 asker
Somali’de
2.000 asker
Afganistan’da
2.000 asker
Arnavutluk’ta
24 asker
Lübnan’da
100 asker
Katar’da
300 asker
Bosna-Hersek’te
250 asker
Kosova’da
400 asker
Azerbaycan’da
100 asker
Demokratik
Kongo Cumhuriyetinde 17 asker”
+
“Euronews,
21 Kasım 2017,
Pew
Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan bir raporda 2016'da yurtdışında en
fazla asker konuşlandıran ülke ABD'den sonra Türkiye oldu.
Araştırmada
ABD, toplam askeri gücünün yüzde 14,9'unu yurtdışında çeşitli ülkelere
konuşlandırdı. Türkiye'nin yurtdışındaki operasyonel asker gücü yüzde 13,2 gibi
son yılların rekor seviyesine yükseldi.”
+
Saptamalar:
Tüm bu
olaylar, Haziran 2015 birinci genel seçim yenilgisinden sonra böyle oldu.
Asıl
tartışma ise, Ocak 2020’de Libya’ya asker göndermemiz üzerinden açıldı.
Sayılar
ortada:
Militaristleşiyoruz,
emperyalistleşiyoruz. Ancak, bunun başlaması gereken tarih, Haziran 2015 değil,
PKK’nin iç savaş başlattığı Ağustos 1984 idi. Aslında 36 yıllık bir süreç bu
yani. Ancak, son 4,5 yılı göze batıyor.
Ekler:
“Bunun
yanısıra, epeyi ülkede de polis eğitimi var.
Artı,
silah ihracatımız giderek artıyor.
Bunu
münferit geçmişi de var. 1970’lerde eski hava kuvvetleri komutanımız, Kongo’da
genelkurmay başkanı olmuştu.”
Suriye
ve Irak özsavunma sayılıyor ama Libya sayılmıyor, saldırganlık sayılıyor.
Tüm
bunlar için yapılan harcacamalar, insanların gereksiz sivil israflarının % 1’i
gibi. Yani aslında, barış savaştan daha pahalı.
En önemlisi:
Tüm
bunlar, Erdoğan kalabilsin diye yapılıyor, AKP bile değil, Erdoğan.
Erdoğan’ın
hem MHP’limsi, hem MSP’limsi geçmişi, ona iki tarafa da kayma olanağı verdi.
Bu
gidişat, sivil veya askeri tek adamlığa doğru ama bunu herkes Putin gibi
usturuplu yapamıyor.
Yine de,
Erdoğan’ın sonunu bu savaşlar değil, ABD veya Akar-Ağar-Fidan üçlüsü
getirebilir ancak.
(26 Ocak 2020)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder