Salı, Ocak 28, 2020

Toplama Kampı Psikolojisi: Türkiye 2020


Bukowski zamanında, bazı sivillerin barış zamanında savaş zamanındakinden daha kötü yaşadığını yazmış.
Biz bunu bir adım daha ileri götürdük:
Bazı siviller, barış zamanında toplama kampı koşullarında yaşıyorlar.
Liberalizm, Türkiye’yi 37 yılda bu noktaya getirdi.
Toplama kampındakiler, Frankl’ın tanıklığına ve yazdıklarına bakarsak, inkar kültünde değillermiş.
Türkiye 2020 ise inkar kültünde, en eğitimliler bile öyle.
Sorun, maddi uygarlık değil, manevi uygarlık. Sorun, aşırı bolluk ama kültürel kıtlık / çöllük.
Sorun, hümanist geçinenlerin, reel antihümanist faşizmi.
Eldeki kritik fenomen olan depremden sonraki durumlara bakarsak:
1956 Dinar depreminde Dünya’nın en yüksek dayanışmalarından biri gözlenmiş.
1999 depreminde talan gırla gitti ve analar kızlarını sattı.
2020 depreminde ise inkar kültü var: Durum yok sayılıyor.
Slaktivistlerin veya muhalif gazetelerin konuştuğu konularla ve kullandıkları bakış açılarıyla, depremin hiçbir ilgisi yok. Bir şeyleri ezberlemişler, her duruma onu sokuşturuyorlar.
Ekonomik kriz ve savaş var ama yıkımın nedeni bunlar değil.
İktidar da, muhalefet de inkar durumunda: Açmaz bu.
Kuntay’ın yazdığı kadarıyla, İstanbul 1915’te bile bu kadar inkar yoktu.
Ama Refik Halid’in kardeşi Baha Halid’den aktararak yazdığı kadarıyla, Bakırköy 1913 kolera salgınında öyleymiş. Durum yok sayılmış. Adam, kitabını İngilizce yazmış ve 100 küsur yıl sonra internette bile, ortada yok: O kadar uzun-süreğen bir inkar kültü olmuş bu.
Bu çözülmenin nedeni, ekonomik ikinci dilimin aşırı uzlaşırken, gerçeklikle bağını yitirmesi. Çünkü gerçekle azıcık bağı olsa, 20 yıl önce ya intihar etmesi, ya da aynada kendi yüzüne tükürmesi gerekirdi.
Asıl toplama kampındaki müslümanlaşma, burada ve şimdi değişik bir formda. Alaturka bir ayırtsızlık sözkonusu:
Her durumda ölüyoruz ama ölümü yok sayıyoruz.
(28 Ocak 2020)

Hiç yorum yok: