Perşembe, Aralık 22, 2016

Avrasyacılar'ın Zaferi mi?

Gazete Duvar’da Sinan Birdal köşe yazısına böyle bir başlık atmış.
Bizcesi, geçersiz bir saptama.
Tamam, İran, Rusya, Türkiye anlaştı ama bu 3’ü, 500 yıldır bir anlaşıp bir bozuştuğu, kendi aralarında ittifaklar kurup bozduğu, hiçbir biçimde sonul kazananın olmadığı bir bölgesel didişme içindeler.
Şu an bile hiçbir biçimde gerçek anlamıyla bir ŞİÖ Türkiye’si mümkün değil. İngiltere’nin AB’den çıkışı 5 yıl veya daha uzun sürecek. Resmi olarak Türkiye, şu an NATO’dan çıkmaya kalksa, onyıllar sürecek yükümlülüklerin altına imza atmış durumda. Zaten ŞİÖ esas itibarıyla, Çin-Rusya boru hattı için bir proje ki o taa Japonya’ya gidecek. Bir de ABD’yi Orta Asya’da barındırmama projesi ki o da yarım yürürlükte: Tam olabilmesi için, ABD’nin Afganistan’dan çıkması gerekir.
Şu anki anlaşma, Suriye için oldu. Laik ülke dendi ama Aleviler laik değildir. Sünni ülkede Alevi / Nusayri hegemonluğu da laik değildir zaten.
Sonuçta Rusya’nın üssü kaldı Suriye’de. Rusya, Kuzey Irak’ta etkin olmadığı için, orada IŞİD’le ancak Şii İran ve Sünni Türkiye işbirliği başeder.
Kürt meselesinde İran Talabani’yi muhatap alır, Türkiye Barzani’yi muhatap alır. Bu kez o noktada ayrılık gayrılık olur. Tuhaf biçimde Rusya, Barzani-Kürdistan’ı konusunda açık düşünce beyan etmedi.
Çin desen, oralarda ne haltlar yiyor, hiç bilmiyoruz.
Bu kadar kakafonide, bir Avrasyacılık zaferi sözkonusu olamaz.
Ancak Türkiye, hem AB’ye, hem de ABD’ye tarihinde ilk kez hayır dedi. ABD ve AB’nin IŞİD mücadelesi farklı farklı ve Türkiye’nin problemleri ikisiyle farklı farklı. Türkiye, aslında ABD’ye daha uzak düştüyse de, Trump-Erdoğan diyaloğu bunu sıfırlayabilir pekala. AB ile kilit-kriz artık zor aşılır ama ticaret devam eder.
Dolayısıyla, Türkiye için geriye kalıyor hep Afrika.
İran ve Rusya ile ticaret yeniden canlandırılırsa, Türkiye ekonomik olarak krizine biraz mola verir ama artık Türkiye dış açığını, bu kurlarla zor finanse eder.
Askeri olarak ise Türkiye, 1945 ertesi Dünya’da ilk kez pasiflikten çıkıp, Musul ve Halep gibi 2 cehennemde birden savaşan aktifliğe geldi ki bunu ne Rusya yapıyor, ne de ABD. Ancak, Türkiye’nin derdi, her 2 yerde de Kürtler, IŞİD değil pek. Türkiye, IŞİD’i istediği gibi denetleyebileceğini sanma yanılgısında. Muhatap olduğu 1-2 kıytırık adamı, IŞİD’in kendisi sanmakta. IŞİD şu an 15-20 ülkedeki Müslümanlar’ın biat ettiği global bir odak. Bazı açılardan Türkiye’den daha güçlü yani, özellikle de AKP dönemi dahil, Türkiye’nin Müslüman Dünya’da pek Müslüman sayılmadığı gözönüne alınırsa.
Türkiye 1974’ten beridir asıl savaşlara geri dönüş yapıyor. O zaman Erbakan vardı, Erdoğan’ın asıl çıkış noktası. Sorun, Erdoğan’ın savaşı savaş (kitlesel ölüm) olarak algılayaması, bir iç politika oyunu olarak görmesi.
Bu noktada, değil Avrasyacılık uluslararasılığı, bildiğimiz taşra ilçesi darkafalılığı sözkonusu Türkiye’nin son momentinde.
Zaten, Erdoğan’ın sonunu getirecekse, bu darkafalılık getirecek.

(22 Aralık 2016)

Hiç yorum yok: