Salı, Aralık 13, 2016

Post-Gerçeklik mi, Post-Paradigma(N) mi?

Murat Belge’yi ‘Tarih ve Güncellik’ kitabı ile tanıdım. En iyi eseriydi. 1985 momentliydi. Sonra, 1971-Birikim’den bugünkü çizgiye kadarki tüm siyasal metinlerinin izleğini okudum, berbattı. Kılavuzu Althusser olduğu için mi berbattı, yoksa balık zaten balık baştan kokmuştu, diye mi merak ederim.
‘Tarih ve Güncellik’ 1930 momentli ve Benjamin patentli gündelik yaşamın kültürolojisinin kabacak sosyalist realist çizgide yorumu koşutundaydı. Yani, Belge’nin bir batılı entelektüel kıblesi / referansı vardı, öz-referanslı değildi. Yani Belge, alıntısız metin yazamazdı, yazamıyor, yazamaz.
Son köşe yazısındaki post-gerçeklik / post-realite de öyle. Kavramı şöyle tanımlıyor:
““Post-gerçeklik” diye adlandırabileceğimiz bir aşamaya girdik. “Sanal” kavramının da pek bir revaçta olduğu bir dünyada, uydurmanın sanayiini kurduk. İmalatın, ihracatın düşüşte olduğu Türkiye’de uydurma üretiminde rekorlar kırıyoruz.”
Tam bir kavramsal paçal / harman / çorba / kargaşa var, bireşim denemesi bile yok ortada. Sanal ayrı, dezenformasyon ayrı.
Post-gerçeklik ile dezenformasyon doğrudan ilintili değil. 1945 sonrasıki Bilgi Çağı’ndaki propaganda üzerinden süregiden / yürütülen bir gelenek.
Post-gerçeklik ise, 2000-2200 arasındaki tarihsel iniş-çöküş dönemiyle doğrudan ilintili. Antik Yunan’da da böyle oldu. O zaman şunlar vardı:
Hazcılık / hedonizm, skeptizm / kuşkuculuk, kinizm / köpeksilik (ahlakın reddi), bilinemezcilik / agnostizm.
Post-gerçeklik çizgisi, bilinemezcilik benzeri bir şey. Post-modern Dünya’da da yok paradigma bitti, yok büyük ideolojiler bitti, yok epistemik kesinlik bitti, geyikleri yapıldı ama faşizm ve engizisyon epistemleri gayet kesinkes ortada. İnsan türünü bitirmeye bile niyetli ikisi de.
Sorun, alaturka 2015 faşizmi ve engizisyonu tanımlayabilmekte, ayrı ayrı ve birarada eşlenik ikili olarak.
Geleneksel faşizm de, geleneksel engizisyon da, yalan söylem ile var-tanımlı olan ideolojiler zaten. Şimdilerde ortaya çıkan ortak yanları, her ikisinin de talancı ve gaspçı olması. İstanbul’u önce köylüleştiren, sonra gecekondululaştıran, en son taşralılaştıran Anadolu’nun talancılığı, gaspçılığı, faşizmi ve engizisyonu gibi.
Yani, durum bilinemez falan değil, gayet açıkseçik biliniyor, Belge bile biliyor da, söyleyemiyor, ne de olsa AKP destekçisiydi ve İstanbul’daki Anadolu, AKP seçmeni.
Yaşanan 2 yönlü bir post-paradigma(N) durumu, ‘N+1.’ye geçiş var:
Bir:
Sanayiselden post-sanayisel / 2. Sanayileşme’sel (internetsel, robotsal, uzaycılıksal, vd) olana geçiş (‘N + 1.’ Paradigma bu  yani.)
İki.
Proto-feodal (Kürt aşiretçiliği gibi) dahil, 4 ana kültürel (günümüzde gözlenen) kültürel modun birbirlerine geçişimleri ki bu Neolitik Devrim’de tarım ile avcı-toplayıcı kültürel modlar arasında da yaşanmıştı ve salınım binlerce yıl sürmüştü ve şimdiki de sürebilir pekala.
Bugün fazladan Dünya’nın ilk uzay devleti Asgardia 2016 ve Homo Posterus (1945 atom bombası ve 1957 Sputnik ile tanımlı insan sonrası tür) var. Tarihin novum’ları onlar. MS 4500’e eksodus yarattılar, yoksa kapitalizm geleceği ipoteklemiş ve duvarlamıştı, IŞİD gibi oluşumlar kamikazece o duvar çatlattı ama yıkamadı, geçmişbilim-gelecekbilim / tarih-fütürolji bireşimi / sentezi olarak tümdengelimsel epistemik yaptı onu da.
Yani ortada post-gerçeklik yok, yeni bir gerçekliğe geçiş var, o kadar.
Belge, her zamanki yanılmada ve öz-yanılsamada, dezenformasyoncu yani.

(13 Aralık 2016) 

Hiç yorum yok: