Murat
Belge’yi ‘Tarih ve Güncellik’ kitabı ile tanıdım. En iyi eseriydi. 1985
momentliydi. Sonra, 1971-Birikim’den bugünkü çizgiye kadarki tüm siyasal
metinlerinin izleğini okudum, berbattı. Kılavuzu Althusser olduğu için mi
berbattı, yoksa balık zaten balık baştan kokmuştu, diye mi merak ederim.
‘Tarih
ve Güncellik’ 1930 momentli ve Benjamin patentli gündelik yaşamın
kültürolojisinin kabacak sosyalist realist çizgide yorumu koşutundaydı. Yani,
Belge’nin bir batılı entelektüel kıblesi / referansı vardı, öz-referanslı
değildi. Yani Belge, alıntısız metin yazamazdı, yazamıyor, yazamaz.
Son köşe
yazısındaki post-gerçeklik / post-realite de öyle. Kavramı şöyle tanımlıyor:
““Post-gerçeklik”
diye adlandırabileceğimiz bir aşamaya girdik. “Sanal” kavramının da pek bir
revaçta olduğu bir dünyada, uydurmanın sanayiini kurduk. İmalatın, ihracatın
düşüşte olduğu Türkiye’de uydurma üretiminde rekorlar kırıyoruz.”
Tam bir kavramsal
paçal / harman / çorba / kargaşa var, bireşim denemesi bile yok ortada. Sanal
ayrı, dezenformasyon ayrı.
Post-gerçeklik
ile dezenformasyon doğrudan ilintili değil. 1945 sonrasıki Bilgi Çağı’ndaki
propaganda üzerinden süregiden / yürütülen bir gelenek.
Post-gerçeklik
ise, 2000-2200 arasındaki tarihsel iniş-çöküş dönemiyle doğrudan ilintili. Antik
Yunan’da da böyle oldu. O zaman şunlar vardı:
Hazcılık
/ hedonizm, skeptizm / kuşkuculuk, kinizm / köpeksilik (ahlakın reddi),
bilinemezcilik / agnostizm.
Post-gerçeklik
çizgisi, bilinemezcilik benzeri bir şey. Post-modern Dünya’da da yok paradigma
bitti, yok büyük ideolojiler bitti, yok epistemik kesinlik bitti, geyikleri
yapıldı ama faşizm ve engizisyon epistemleri gayet kesinkes ortada. İnsan türünü bitirmeye bile niyetli
ikisi de.
Sorun,
alaturka 2015 faşizmi ve engizisyonu tanımlayabilmekte, ayrı ayrı ve birarada
eşlenik ikili olarak.
Geleneksel
faşizm de, geleneksel engizisyon da, yalan söylem ile var-tanımlı olan
ideolojiler zaten. Şimdilerde ortaya çıkan ortak yanları, her ikisinin de talancı ve gaspçı olması. İstanbul’u
önce köylüleştiren, sonra gecekondululaştıran, en son taşralılaştıran Anadolu’nun
talancılığı, gaspçılığı, faşizmi ve engizisyonu gibi.
Yani,
durum bilinemez falan değil, gayet açıkseçik biliniyor, Belge bile biliyor da,
söyleyemiyor, ne de olsa AKP destekçisiydi ve İstanbul’daki Anadolu, AKP
seçmeni.
Yaşanan
2 yönlü bir post-paradigma(N) durumu, ‘N+1.’ye geçiş var:
Bir:
Sanayiselden
post-sanayisel / 2. Sanayileşme’sel (internetsel, robotsal, uzaycılıksal, vd) olana
geçiş (‘N + 1.’ Paradigma bu yani.)
İki.
Proto-feodal
(Kürt aşiretçiliği gibi) dahil, 4 ana kültürel (günümüzde gözlenen) kültürel
modun birbirlerine geçişimleri ki bu Neolitik Devrim’de tarım ile avcı-toplayıcı
kültürel modlar arasında da yaşanmıştı ve salınım binlerce yıl sürmüştü ve
şimdiki de sürebilir pekala.
Bugün
fazladan Dünya’nın ilk uzay devleti Asgardia 2016 ve Homo Posterus (1945 atom
bombası ve 1957 Sputnik ile tanımlı insan sonrası tür) var. Tarihin novum’ları
onlar. MS 4500’e eksodus yarattılar, yoksa kapitalizm geleceği ipoteklemiş ve
duvarlamıştı, IŞİD gibi oluşumlar kamikazece o duvar çatlattı ama yıkamadı,
geçmişbilim-gelecekbilim / tarih-fütürolji bireşimi / sentezi olarak tümdengelimsel epistemik yaptı onu da.
Yani
ortada post-gerçeklik yok, yeni bir gerçekliğe geçiş var, o kadar.
Belge,
her zamanki yanılmada ve öz-yanılsamada, dezenformasyoncu yani.
(13 Aralık 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder