Bulutname,
1993’te yazıyla, 1998’de fotoyla başlamış, ölümüme dek sürecek bir proje.
Bulutlar,
o görkemli grilikleriyle, hem bana Acı veriyor, hem beni mutlu ediyor.17
yaşımda çizdiğim, yaprakları dökülmüş, kuru dallı ağaç gibi, 11 yaşımda ölümü
atlattıktan sonra, mezarlıkta çocuk mezartaşları aramam gibi, Balçova’daki evin
karo taş zeminine, Reha Ülkü 1960-2050 yazmam gibi, Kasım 2016’da ölen küçük
erkek kardeşimin bana yaşattığı travma gibi.
Duygudurum,
kültürdurum, Oblivion’da benden başkasının görmediği-hissetmediği 10 anlamdurum
(bakınız Oblivion Metinleri blogspot).
Bulutname,
bunların hepsinin gri kaleydeskobu gibi, renkkörü olup öyle kalmayı tercih eden
ressam gibi (Oliver Sacks, Mars’ta Bir Antropolog içinde bir öykü).
Evet,
melankoliğim. Bulutname bunun amorf-çökyüzlerinden yalnızca biri, Oblivion
diğer biri.
(6
Aralık 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder