Perşembe, Mart 19, 2015

Ak-Saray Olur da, Avro-Saray Neden Olmasın?



Avrupalılar’ın Tayyip’ten neyi eksik, dii mi?
Adamlar, bir milyar avroya duble gökdelen dikmişler, paranın merkezi olsun diye...
“Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) yeni genel merkez binasının resmi açılışını protesto eden yaklaşık 17 bin kişi yürüyüş düzenledi.
‘Blockupy’ hareketinin düzenlediği yürüyüşe, Alman Sendikalar Birliği, Alman Sol Parti ve çok sayıda grup destek verdi.
...
Frankfurt polisinden edinilen bilgiye göre gün boyu süren gösterilerde 94 polis yaralandı, gözaltına alınan 350 göstericiden 19'u tutuklandı.”
Ayrıca:
Yetkililer polise teşekkür etti.
Maliye Bakanı Schaeuble de “Polis araçlarını yakmanın hiçbir gerekçesi olamaz. Düşünceyi ifade etmek için yeterince imkân var ancak polis ve itfaiye mensuplarının hayatlarını tehlikeye atma hakkı yok.” dedi. Federal Adalet Bakanı Heiko Maas ise, olaylarla ilgili Twitter hesabından bir açıklama yaptı ve şiddet olaylarına karışan göstericilerin cezalandırılacağını söyledi. Maas, “Gösteri yapma hakkını istismar edenler kanunların sertliğini hisseder” şeklindeki ifadelere yer verdi. Alman Polis Sendikası ise göstericileri “çete üyesi” olarak, yapılan eylemleri ise “devlete saldırı” olarak nitelendirdi. Sendika Başkanı Rainer Wendt, kapitalizm eleştirisi gerekçesiyle, Avrupa’nın pek çok ülkesinden Frankfurt’a şiddet yanlılarının geldiğini öne sürdü. Wendt, “Şiddet yanlısı bir çete devlete saldırıyor.” yorumunu yaptı.
Kulağa ne kadar tanıdık geliyor değil mi?
Yeni olan ve tanıdık olmayan durum, Avrupa’nın ABD ve TC gibi davranmaya başlaması:
“Ezeriz layn sizi...”
AB ile birçok kez kestirimde bulunduk:
Göçmenlerin faşizm yaratmasının yanısıra, (en azından kendi vatandaşları içinde) refahın düşüşü sonucunu yaratacağı. Sınıf düşen orta sınıfın ve küçük burjuvazinin faşistleşeceği değil, çoktan faşistleştiği...
İstikrarın pek bir işe yaramadığı ve zaten yalnızca % 1’in çıkarı için korunduğu...
AB’nin de barbar değerlere geri-dönüş yapacağı ve ufaktan ısınma turlarına geçtiği...
Tabii bunların yanısıra, eski Doğu Avrupa ülkelerinden başlamak üzere, eski reel sosyalist hareketin geri döneceği ve ufaktan da döndüğü...
Bunlar, 2014 ve öncesi içindi. 2015’te yeni olan şu:
Devletin genel tutumu, uç-uç-sağa kayarken, % 99 sola kayıyor. AB devletlerinde eski koloniyal sertlik geleneği varken ve bir tür yeniden anımsama yaşanırken, halkta 1968 özgürlük geleneği var.
Yani kitle-devlet arasındaki çatışma, artık ısınma turlarından hafif hafif el ense çekme durumlarına geçmeye başladı.
Burada 2 durum var:
AB de, tıpkı Tayyip gibi, kaybetmeye başlayınca, cıvımaya ve demokrasinin kurallarını hiçe saymaya başladı.
Sonun başlangıcı loarak, tarihte hep aynı abartılı davranışlar izleniyor ki bunlar da, onlara örnek oluşturuyor.
Yani sonuçta:
Her 2 taraf da şiddete kaymakta. O çok övülen uygarlık yaldızı, dakka bir gol bir kazınmakta.
AB’nin özelliği ve farkı ise şu:
Dünya’da gerçek anlamıyla demokrasi mücadelelerinin olduğu tek yer orası ki o da tüm ülkelerde değil. Yani, tüm devletler biraraya gelse, kitleyi AB’de ezemez şimdilik. Haa, kitle de feci hata yapıyor ama o ayrı konu.
Dolayısıyla:
2015 itibarıyla, devrimin ilk kıvılcımları, tıpkı % 99 hareketinde olduğu gibi, epeyi erken yandı. Bu, bitmeyen bir kavgadır ve maratonda depar atılmaz, finiş hariç, belki bir kezlik hariç.
Dipnot 1:
‘Blockupy’ hareketi, 2012’de başlayan ve Almanya’da yerleşik bir sistem karşıtı hareket koalisyonu.
Dipnot 2:

İlk global protesto dalgasının, sivil toplumun bir isyana dönüşmesinin ve aynı zamanda biber gazının yaygın kullanımının üzerinden neredeyse 25 yıl geçti. 1968 hareketi de, 1945 ertesinde 20 yılı şakın bir sürede olgunlaşabilmişti. 1968-1980 arasındaki dalga 12 yıl sürdü. Bakalım bu dalga kaç yıl sürecek?

Hiç yorum yok: