Cuma, Mart 20, 2015

Parlamenter Demokrasi + Anarşizm Melezi



Epeyi saptama birarada öncelikle:
1.      1789’dan beridirki parlamenter demokrasi uygulamaları, tam bir şarlatanlıklar silsilesidir. Yalan söylemlerdir.

2.      Hem reel sosyalizm, hem de neo-liberalizm, devleti ve dolayısıyla da halihazırdaki devlet biçimi olan parlamenter demokrasiyi tasfiye etme yönünde epeyi onyıllarlık icraat sergiledi.

3.      Sanıldığının tersine, anarşist düşünce de iktidar oldu, hem de taa 1871 Paris Komünü’nden itibaren ve birden çok kez.

4.      Son 5 yılda, özellikle Almanya’da ortaya çıkan, parlamenter demokrasinin temel dağılımı olan sağ-sol parti yelpazesi açmazı, bir biçimde zorlanmaya ve aşılmaya başlandı. Küçük / yeni / farklı / marjinal partiler devreye ve meclislere girmeye başladı.

5.      Bu koşullarda neo-anarşistler de, kendilerine bu yapılarda yerel ve/ya genel meclislerde yer arayabilir ve yer bulabilir duruma geldi.

6.      Seçmenin davranışı ise, bezginlik. Artık, birçok ülkede seçime katılım oranı % 50’nin altına düşmeye başladı.

7.      Yani, hem siyasal altyapıda, hem de siyasal üstyapıda yeni sorunlar ve yeni arayışlar sözkonusu.

8.      Artı, AB ülkelerinde krallıklar ve üzerine bir de Vatikan-Papa faciası var demokrasi açısından: Monarşiler ve teokrasi varken, parlamenter demokrasi olamaz, gerçekte yoktu da zaten.

9.      Buna karşılık ve koşut olarak, bir de sokak hareketleri ve arayışları var. Bunlar, 1789’dan öncesinden beridir değişen sikluslarla tarihi etkilemeyi sürdürme geleneğine sahip. Bu kezki yeni akım % 99.
Bu durumlarda:
Anarşistler herhangi bir (yerel veya merkezi) bir devlete girdiğinde, devleti tasfiyeleri değil, ironik ve paradoksal olarak devleti toparlamaları gerekecek.
Yani:
Bu kezki devlet restorasyonunu ve reformasyonunu anarşistler yapabilir pekala. Nasıl ki kutsal aileyi korumakla görevli muhafazakar yapılar, babalar gibi aileyi tasfiye ettiyse, anarşistler de devleti yeniden yorumlayabilir ve değişik açıdan tasfiye edebilir pekala.
Zaten:
Belli özel anarşizmler haricinde genel anarşizm, hiç yönetmemek peşinde değildir. Böyle (var olan biçimleriyle) yönetmemek ve yönetilmemek peşindedir. Yani bugünkü temel anarşizm, genelde 1870 sonrasında (ve resmi marksizmin fiili bir antitezi ve Marx sayesinde, resmi marksizmin de öcü gibi korktuğu bir şey olarak) bir çizgide tanımlıdır.
Şerh: Ki bu bugüne dek çok az dikkate çarptı.
Peki:
Bu olmayacak bir duaya bir amin midir, yoksa fiilen mümkün müdür?
Öncelikle, bugünün desantralize yerel yönetim anlayışı, farkına varılmadan, doğrudan anarşizm vektörüne gönderme yapar: Elit seçilmişler yerine, halk meclisi ve doğrudan yönetim, zaten anarşistlerin tezidir.
Sonralıkla, birbirine aykırı ve karşıt birçok anarşizm olsa da, hiçbiri devlet ve/ya iktidar olmamak tezini, (diyelim) parti programına almamıştır. Merkezi / patriyark / gerontokrat yönetim anlayışına antitez yazılmıştır temelde yalnızca.
Ancak:
Bugünün neo-anarşistleri, disiplinden ve oto-disiplinden feci yokun insanlar, özellikle de gençler. Oysa yönetmemek bile, feci disiplinli ve oto-disiplinli bir iştir. Çünkü insanın zihinsel konsantrasyonu ve oryantasyonu edimi zaten öyledir.
O zaman:
Bu olabilirse, nasıl olabilir?
Zaten:
1986’da fiilen bitmiş Birinci Post-Modernizm’in ‘ne olsa gider’ anlayışı var hala.
Yani:
Anarşistler bile gider bu koşullarda.
Emin olabilirsiniz ki iktidar seçkinleri de, kitle de yeni ve farklı şeyler önerebilecek anarşistleri bile dinleyecek durumdalar. Biraz naz yaparlar başta o kadar.
O nedenle:
Artık anarşistler, akıllarını başlarına toplayıp, eğer öyle yapmayı seçeceklerse, parlamenter demokrasinin içinde neler yapabileceklerini bir düşünsünler, deriz...
Nokta. Es. Şimdilik.

Dipnot: Bu durumu, kişisel olarak onaylıyor değilim, çünkü parlamenter demokrasiye fazla ikna olmuş biri değilim ve parlamenter demokrasiye entegre olmuş bir anarşizmin özünde zarar yaşanabileceğini biliyorum. Yalnızca, bu seçeneğin de düşünülmesi gereğini imlemek için bu metni yazdım. Yeni ve çok sayıda politik seçeneğe gereksinim duyulan bir zamandayız.

Hiç yorum yok: