Epeyi
saptama birarada öncelikle:
1.
1789’dan
beridirki parlamenter demokrasi uygulamaları, tam bir şarlatanlıklar silsilesidir.
Yalan söylemlerdir.
2.
Hem
reel sosyalizm, hem de neo-liberalizm, devleti ve dolayısıyla da halihazırdaki
devlet biçimi olan parlamenter demokrasiyi tasfiye etme yönünde epeyi
onyıllarlık icraat sergiledi.
3.
Sanıldığının
tersine, anarşist düşünce de iktidar oldu, hem de taa 1871 Paris Komünü’nden
itibaren ve birden çok kez.
4.
Son
5 yılda, özellikle Almanya’da ortaya çıkan, parlamenter demokrasinin temel dağılımı
olan sağ-sol parti yelpazesi açmazı, bir biçimde zorlanmaya ve aşılmaya
başlandı. Küçük / yeni / farklı / marjinal partiler devreye ve meclislere
girmeye başladı.
5.
Bu
koşullarda neo-anarşistler de, kendilerine bu yapılarda yerel ve/ya genel meclislerde
yer arayabilir ve yer bulabilir duruma geldi.
6.
Seçmenin
davranışı ise, bezginlik. Artık, birçok ülkede seçime katılım oranı % 50’nin
altına düşmeye başladı.
7.
Yani,
hem siyasal altyapıda, hem de siyasal üstyapıda yeni sorunlar ve yeni arayışlar
sözkonusu.
8.
Artı,
AB ülkelerinde krallıklar ve üzerine bir de Vatikan-Papa faciası var demokrasi açısından:
Monarşiler ve teokrasi varken, parlamenter demokrasi olamaz, gerçekte yoktu da
zaten.
9.
Buna
karşılık ve koşut olarak, bir de sokak hareketleri ve arayışları var. Bunlar,
1789’dan öncesinden beridir değişen sikluslarla tarihi etkilemeyi sürdürme geleneğine
sahip. Bu kezki yeni akım % 99.
Bu
durumlarda:
Anarşistler
herhangi bir (yerel veya merkezi) bir devlete girdiğinde, devleti tasfiyeleri
değil, ironik ve paradoksal olarak devleti toparlamaları gerekecek.
Yani:
Bu kezki
devlet restorasyonunu ve reformasyonunu anarşistler yapabilir pekala. Nasıl ki
kutsal aileyi korumakla görevli muhafazakar yapılar, babalar gibi aileyi
tasfiye ettiyse, anarşistler de devleti yeniden yorumlayabilir ve değişik
açıdan tasfiye edebilir pekala.
Zaten:
Belli
özel anarşizmler haricinde genel anarşizm, hiç
yönetmemek peşinde değildir. Böyle (var olan biçimleriyle) yönetmemek ve
yönetilmemek peşindedir. Yani bugünkü temel anarşizm, genelde 1870 sonrasında
(ve resmi marksizmin fiili bir antitezi ve Marx sayesinde, resmi marksizmin de
öcü gibi korktuğu bir şey olarak) bir çizgide tanımlıdır.
Şerh: Ki
bu bugüne dek çok az dikkate çarptı.
Peki:
Bu
olmayacak bir duaya bir amin midir, yoksa fiilen mümkün müdür?
Öncelikle,
bugünün desantralize yerel yönetim anlayışı, farkına varılmadan, doğrudan
anarşizm vektörüne gönderme yapar: Elit seçilmişler yerine, halk meclisi ve
doğrudan yönetim, zaten anarşistlerin tezidir.
Sonralıkla,
birbirine aykırı ve karşıt birçok anarşizm olsa da, hiçbiri devlet ve/ya iktidar olmamak tezini,
(diyelim) parti programına almamıştır. Merkezi / patriyark / gerontokrat yönetim
anlayışına antitez yazılmıştır temelde yalnızca.
Ancak:
Bugünün
neo-anarşistleri, disiplinden ve oto-disiplinden feci yokun insanlar, özellikle
de gençler. Oysa yönetmemek bile, feci disiplinli ve oto-disiplinli bir iştir.
Çünkü insanın zihinsel konsantrasyonu ve oryantasyonu edimi zaten öyledir.
O zaman:
Bu
olabilirse, nasıl olabilir?
Zaten:
1986’da
fiilen bitmiş Birinci Post-Modernizm’in ‘ne olsa gider’ anlayışı var hala.
Yani:
Anarşistler
bile gider bu koşullarda.
Emin
olabilirsiniz ki iktidar seçkinleri de, kitle de yeni ve farklı şeyler
önerebilecek anarşistleri bile dinleyecek durumdalar. Biraz naz yaparlar başta o kadar.
O
nedenle:
Artık
anarşistler, akıllarını başlarına toplayıp, eğer öyle yapmayı seçeceklerse, parlamenter
demokrasinin içinde neler yapabileceklerini bir düşünsünler, deriz...
Nokta.
Es. Şimdilik.
Dipnot:
Bu durumu, kişisel olarak onaylıyor değilim, çünkü parlamenter demokrasiye
fazla ikna olmuş biri değilim ve parlamenter demokrasiye entegre olmuş bir
anarşizmin özünde zarar yaşanabileceğini biliyorum. Yalnızca, bu seçeneğin de
düşünülmesi gereğini imlemek için bu metni yazdım. Yeni ve çok sayıda politik
seçeneğe gereksinim duyulan bir zamandayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder